Erdoğan Kürecik radar üssünün İsrail'i koruduğuna yönelik iddiaları yalanladı
Erdoğan, son açıklamalarıyla Orta Doğu'daki hassas dengeyi etkilemeye devam ediyor. Özellikle Hamas'a olan desteğini ve İsrail'e karşı takındığı tavır ile gündemde sıkça yer alıyor.
Erdoğan'ın ifadesine göre, Hamas'ı Filistin'in milli direniş hareketi olarak görme tutumu, Türkiye'nin Orta Doğu'daki politikalarının temel taşlarından birini oluşturuyor. Bu yaklaşım, Türkiye'nin Filistin meselesindeki tutumunu ve Hamas'a olan desteğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Hamas'ı Filistin'in milli direniş hareketi olarak görmek, Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasındaki tavrının da bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Ancak, Erdoğan'ın Hamas'a verdiği destek kadar dikkat çeken bir diğer husus da Türkiye'nin İsrail'e karşı takındığı sert tutumdur. Özellikle İsrail'in Filistin'e yönelik politikalarını sık sık eleştiren Erdoğan, bu kez de İsrail'in Türkiye'ye karşı kullandığı iddia edilen Kürecik radar üssü konusunda açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, Kürecik radar üssünün İsrail'i koruduğuna yönelik iddiaları yalanlayarak, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini vurguladı. Bu açıklama, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerindeki gerilim ve Türkiye'nin NATO üyesi olmasının getirdiği sorumluluklar arasındaki dengeyi ortaya koyuyor.
Türkiye'nin Orta Doğu politikaları ve özellikle İsrail-Filistin çatışmasına yaklaşımı, bölgedeki diğer aktörlerle ilişkilerini şekillendiriyor ve uluslararası alanda Türkiye'nin rolünü etkiliyor. Erdoğan'ın Hamas'ı Filistin'in milli direniş hareketi olarak görmeye devam edeceğine dair açıklaması, Türkiye'nin Orta Doğu politikalarının temel dinamik
lerinden biri olarak öne çıkıyor ve bölgedeki dengeyi etkileyen bir faktör haline geliyor.
Ancak, Kürecik radar üssü konusundaki açıklamalarıyla Erdoğan, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve çıkarlarını koruma konusundaki kararlılığını da vurgulamış oluyor. Bu, Türkiye'nin NATO üyesi olarak müttefikleriyle olan ilişkilerini dengeleme çabasının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Türkiye'nin, ulusal güvenliği ve çıkarları doğrultusunda hareket etme kararlılığı, bölgedeki çeşitli aktörlerle ilişkilerini şekillendirirken, uluslararası alanda da Türkiye'nin rolünü etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Erdoğan'ın Hamas'a verdiği destek ve İsrail'e karşı takındığı sert tutum, Türkiye'nin Orta Doğu politikalarının önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu açıklamalar, Türkiye'nin bölgedeki rolünü ve uluslararası ilişkilerini etkileyen dinamikleri de yansıtıyor ve bölgedeki dengeyi şekillendiren önemli faktörler arasında yer alıyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı'nda konuştu. Erdoğan " Biz işgalcilere karşı vatanlarını savunan Hamas’lı kardeşlerimizi Filistin’in ‘Kuvayi Milliye’si olarak görmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Kürecik'teki radar üssüyle ilgili "İran'ın 15 Nisan'da İsrail'e fırlattığı füzeler, Malatya Kürecik'te bulunan radar üssü sayesinde erken tespit edilerek durduruldu." iddialarına da yanıt verdi. Erdoğan, "Kürecik'teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye böyle bir şeye zaten izin vermez. " şeklinde konuştu
Kalbi Kudüs ve Filistin için atan siz kıymetli parlamenterleri ülkemizde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Medeniyet, tarih ve kültür şehri güzel İstanbul'umuza hepiniz hoş geldiniz. Sizlerin şahsında Filistin davasını kendi meselesi görüp destek veren, Kudüs'e ve Filistin'e sahip çıkan tüm parlamenterlere teşekkür ediyorum. Az önce yapılan konuşmaları ilgiyle takip ettik. Parlamenterler arası Kudüs Platformu'nun kuruşundan bu yana geçen sürede önemli bir boşluğu doldurduğunu memnuniyetle müşahede ettik.
Modern firavun görmek isteyen
Modern dönem firavunlarını görmek isteyen hiç uzağa gitmesin. 35 bin Filistinliyi acımasızca katledenlere baksın. Günümüzün Hitler'i ve Nazileri Gazze'de 15 binden fazla çocuğu öldüren katillerdir. Netanyahu adını Gazze kasabı olarak tarihe utançla yazdırmıştır. Bu kara leke ne yaparsa yapsın çıkmayacaktır. Biz böyle konuşunca birileri hemen rahatsız oluyor. Cürmü yüzüne söylenen her suçlu gibi İsrail yönetimi de bizi susturabileceğini zannediyor. Ellerindeki basın ve lobi gücüyle cinayetlerin üstünü örtebileceklerini düşünüyorlar. Ne yaparsanız boş, ne kadar uğraşsanız da beyhude. Tayyip Erdoğan'ın kalbine zincir vuramazsınız. Sizin baskılarınıza asla boyun eğmeyiz.
Biz Hamas'ı Filistin'in Kuva-yı Milliye'si olarak görmeye devam edeceğiz
Hiç kimse bizden soykırıma sessiz kalmamızı beklemesin. Sırf Avrupa öyle istedi diye Hamas'a terör örgütü iftirası atanlardan olamayız. Filistinli direnişçilere terörist yaftası vuramayız. Biz Hamas'ı Filistin'in Kuva-yı Milliye'si olarak görmeye devam edeceğiz. Bunu da her platformda dillendirmekten geri durmayacağız. 203 gündür Gazze'de devam eden soykırımı hiçbir şey haklı gösteremez. 7 Ekim'de yaşananları tasvip edebilirsiniz ya da etmezsiniz. Bu sizin bakış açınız. Ama bebekleri öldürmeyi, camileri, kiliseleri, okulları bilerek hedef almayı, Gazze'yi büyük bir kabristana dönüştürmeyi haklı çıkaramazsınız. Çocuğunun doğum gününü Gazzelileri öldürerek kutlayan bir anlayışın insanlıkla bağı kalmamış demektir.
İsrail yönetimi bizi susturabileceğini zannediyorlar. Ellerinde basın ve lobi gücüyle Gazze'deki cinayetlerin üstlerini örtebileceklerini sanıyorlar.
İsrail ile ticareti kestik, kesiyoruz
İsrail ile ilişkilerimizi ticari başta olmak üzere kestik, kesiyoruz. Şunun da altını çiziyorum; Türkiye 2000 yılı aşan tarihinin hiçbir döneminde asla soykırım yapmamış, sömürgeci olmamış, masumlara dokunmamış bir ülkedir. Başı dara düşen herkese kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de, Nazilerden kaçan Musevilere de biz sahip çıktık ey Netanyahu... Suriye'den kaçan kardeşlerimize biz yardımcı olduk. Bölgemizde barışın, huzurun, refahın hakim olması için samimiyetle gayret gösteriyoruz.
Seçim sürecinde iftiraya maruz kaldık
Geçen ay ülkemizde mahalli idareler seçimleri yapıldı. Seçim sürecinde büyük bir iftiraya maruz kaldık. Şahsımızın Filistin davasını savunurken ödediği bedeller ortadayken, birileri ülkemizin ve milletimizin Filistin direnişine verdiği güçlü desteği gölgelemeye çalıştı. Bu kirli kampanyayı hırsları akıl ve vicdanlarının önlerine geçtiği için yürüttüler. Hatta İsrail'e jet yakıtı gönderdiler diyecek kadar ne yazık ki akıl, vicdan ve ahlak dışı bir sürü iddia gündeme taşındı. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir adım atması mümkün mü?
Kürecik iddiaları: Türkiye böyle bir şeye izin vermez
Şimdi aynı çevrelerin Kürecik'teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik'teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye böyle bir şeye zaten izin vermez. Bir müslüman olarak her şeyden önce yalan Allah'ın en çok nefret ettiği şeydir. Bu iftiralar yabancı basın tarafından köpürtülerek ülkemize karşı kullanıldı. Üç kuruşluk siyasi çıkar uğruna iftira attılar. Birileri, Filistin'e verdiğimiz desteği gölgelemeye çalıştı. Varsa elinizde belgeniz, çıkar ispat edersiniz. Ama bunu yapmıyorsanız müfterisiniz.
ABD'nin Filistin kararını kabul etmiyoruz
Filistin halkının BM'ye tam üye devletlerinin olmaması hem büyük bir ayıp hem de ciddi bir haksızlıktır. Geçen hafta Güvenlik Konseyi'nde bu yönde atılan adım ABD'nin vetosu ile karşılaşmış ve engellenmiştir. ABD bu kararı ile Güvenlik Konseyi üyesi diğer devletlerin iradesini de yok saymıştır. Bu kararı kabul etmiyoruz. Amerikan yönetimi İsrail'e verdiği koşulsuz askeri ve diplomatik destekle çözüme katkı sunmuyor. Sorunun daha da büyümesine sebep oluyor. İsrail'e 25 milyar dolarlık askeri paketi onaylaması bunun en net göstergesidir. 1915 olayları üzerinden Türkiye'ye yönelik asılsız ithamları tekrarlamak yerine Amerikan yönetimi Gazze'ye bakmalı, İsrail'in Gazze'deki soykırım girişimlerini engellemelidir. Batılı ülkelerin sabır taşımızı çatlatan tutumlarını reddediyoruz. Gazze krizinde siyonizmin Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel ölçekteki tahakkümünü bir kez daha görmüş olduk.