Erdoğan'dan Gezi Parkı Eylemcilerine Hakaret: Bunlar Sürtük
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:
“TBMM ne kadar verimli ve etkin çalışırsa ülkemiz hedeflerine o derece hızlı bir şekilde yaklaşır.
Fethin bitmeyen bir mücadele olduğunun bilinciyle, durmadan, dinlenmeden yolumuza devam ediyoruz.
İstanbul’a sahip çıkılacak bir emanet yerine talan edilecek bir nimet olarak bakanlar sadece fethin sırrını değil cumhuriyeti de bizim yaptıklarımızı da anlayamazlar. Asıl olan gönüllerin fethedilmesidir.
Tarih fethettiğimiz her yerde huzuru, güveni, hoşgörüyü ve refahı hâkim kılmak için verdiğimiz büyük mücadelenin şahididir. Bugün de ecdadımızdan aldığımız ilhamla kendi vatanımızı ve bayrağımızı dalgalandırdığımız her yeri, esenlik yurdu haline getirmenin mücadelesini veriyoruz.
İşte bunun için 29 Mayıs 1453’ü maziden atiye kurduğumuz köprünün en önemli ayaklarından biri olarak görüyoruz. Fatih’in emaneti Ayasofya’yı 84 yıl sonra asli hüviyetine kavuşturarak fethin bağrında açılan yarayı Allah’ hamdolsun kapattık.
Boynu bükük, gözü yaşlı, yüreği yaslı mahzun Ayasofya ezanıyla İstanbul’un kalbinde yükselen bir sancak olarak medeniyetimizdeki seçkin yerini tekrar almıştır.
Rabbime bizlere böyle bir imkan bahşettiği hiç hamd ediyorum. Fatih’ten itibaren uzunca bir vakittir harap vaziyetteki İstanbul’un kısa zamanda büyüleyici bir güzelliğe büründürülmesi Avrupalıların da ufkunu genişletmiştir. Rönesans’ın izini takip ettiğinizde kendinizi bu topraklarda bulursunuz. Aradan geçen onca asra rağmen abide eserleriyle ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.
İşte Çamlıca tepesi. Tamamen kirlilik abidesiydi. Kulelerle tamamen rezaletti. Çevrecilik adına konuşanların hiçbirisi kalkıp da biz ne yapıyoruz, burada bir çevre katliamı var demedi. Ama biz geldik ve bütün oradaki demir yığınlarını kaldırdık, şu anda muhteşem bir tasarım olan Çamlıca Kulesi’ni diktik.
Dünyanın dört bir yanından insanların gelip İstanbul'da üretmeyi, okumayı tercih etmesi bize yük değil kazançtır.
Biz böyle bakarken ana muhalefet de 'Bunlar kaçkın, göndereceğiz' diyor. İşte bizim aramızdaki fark bu. Bunlar medeni değil, gayrimedeni…
Medeniyetimizin başkenti İstanbul’a ne yapsak, hangi eseri kazandırsak borcumuzu ödeyemeyiz.
Adını Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi olarak tescil ettiğimiz eser İstanbul’un en yoğun nüfusuna sahip bölgesinde şehrin bir nefes borusu, bir vahası olarak insanımıza hizmet verecektir.
Dünyanın en büyük, en modern, en işlevsel havalimanlarının başında gelen İstanbul Havalimanı her geçen gün artan yolcu sayısı ve prestiji ile ülkemizin yüzakı eseri olarak faaliyetlerine devam ediyor.
Atatürk Havalimanı ise askeri havalimanı, hizmete açık sivil pisti, havacılık faaliyetlerinin sürdüğü diğer birimleriyle kısmen bu vasfını sürdürücek."
Atatürk Havalimanı kısmen vasfını sürdürecek. Biz yurt içi ve yurt dışı seyahatlerimizde Atatürk Havalimanı'nı kullanıyoruz.
Biz Atatürk Havalimanı’na 1006 odalı şehir hastanesi yaptık 3 ayda. Bize yakışan budur. Biz ana muhalefetin afedersiniz kalkıp da adeta hâl binasını hastane diye takdim etmek suretiyle milleti aldatma yarışı içinde değiliz.
Her şeyiyle eksiksiz sayılabilecek bir hastane yaptık. Aynı şekilde aynı süre içerisinde Sancaktepe’de şehir hastanesini yaptık. Her ikisinde de havaalanı var. Hollanda’da, Almanya’da şurada burada ölüme terk edilen vatandaşlarımız vardı ya, bizler oradan ambulans uçağımızla aldık ülkemize getirdik. Allah’ın verdiği ömrü bir an öne bir an sonraya alamaz.
Biz Batılının yaptığı gibi ölümü gözleyenlerden değiliz. Biz her an ölecekmiş gibi hazırız ama kalkıp bir hasta içinde entübedir, her an gidebilir diye ağıtlar yakmayız. Rabbimizin verdiği emaneti en güzel şekilde kullanmaya mecburuz.
İstanbul Atatürk Havalimanı’nı eski fonksiyonuyla devam ettirmeye çalışmak hem İstanbul’a hem de İstanbullulara büyük haksızlık olacaktır. Gürültüden hava kirliliğine, şehir ve hava trafiğinin yoğunluğundan İstanbul’un yeni bir havalimanına ihtiyacı vardı. Biz bu ihtiyacı karşılayacak bir eseri hem de yap-işlet-devret yöntemiyle hazineye hiçbir yük getirmeden, tam tersine girdi sağlayarak ülkemize kazandırdık. Bu havalimanımız şu anda ilklerde. Havalimanımızı daha da geliştiriyoruz."
İGA pistler noktasındaki eksiğini giderecek, böylece İGA belki de bir numara olacak. Sadece ticaretin belkemiği olan kargo kısmı Atatürk Havalimanı kadar olan yeni havalimanımızı etap etap büyütmeye devam ediyoruz.
Atatürk Havalimanı arazisinin kullanılmaya devam eden kısımları dışında kalan 5 milyon metrekarenin üzerindeki alanı millet bahçesi yaparak İstanbul’un hizmetine sunuyoruz. Bu bölgeye fetih yılını çağrıştırması için 145 bin 300 fidan ve ağaç dikiyoruz. Vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılayacak altyapısını kuruyoruz.
Bu arada 350 yaşında bir zeytin ağacının da dikimini yaptık.
Kayıtlara göre 560 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu program… Bay Kemal dikkat et, “Zulüm 1453’te başladı” dediniz, senin avanen İstanbulumuzun başta Kadıköy olmak üzere duvarlara bunları yazdı. Alkışlanacak bir durum yok. Ağlanacak bir durum var, bunların haline ağlarız biz.
Yalan ve iftira ile millet bahçesi projesi üzerinden bize saldıranlara da en güzel cevabı pazar günü verdik. Dünyanın hiçbir yerinde, bir şehre böylesine bir yeşil alan kazandırılması projesine karşı çıkacak, aklı başında tek bir kişi bulamazsınız.
Ülkemizde birileri böyle bir hizmeti dahi siyasi husumet haline getirebilecek kadar akıllarını, vicdanlarını, ahlaklarını kaybetmişlerdir.
Bu ülkede güya işi ağaç dikmeyi teşvik olmak, işi çevrenin ve yeşilin korunmasını savunmak olan pek çok kuruluş var. Ancak bunlar çevrecilik ve ağaç sevgisi adına bizim yaptığımız her projede karşımıza dikilmişlerdir.
Beklerdik ki aynı çevreler Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi konusunda yanımızda olsun, karşı çıkanlara ‘Durun ne yapıyorsunuz, böyle bir projeye karşı mı çıkılır’ desinler.
Bunların derdi çevre, ağaç değil. Kendi kısır ideolojik saplantılarına, hastalıklı yaşam biçimi dayatmalarına çevreyi ve ağacı malzeme yapanların maskeleri Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi tartışmasında bir kez daha düşmüştür.
Bu ülkede bizden daha samimi, gayretli çevreci de yoktur, ağaç sevgisi bizden daha fazla kimse de yoktur.
Bizim yaptığımız her eser gibi İstanbul’daki millet bahçesine çamur atan Kılıçdaroğlu Van’da terör örgütünün ağzıyla konuşarak aklınca Kandil’e selam çakıyor. Van’ın dışlanmışlığından, terk edilmişliğinden söz ederken bu şehri 2011’deki depremin ardından adeta sıfırdan inşa ettiğimizden adamın haberi yok. O depremden sonra Van’ın ne halde olduğunu biliyor musun sen Bay Kemal? Sen ondan sonra kaç kere Van’a gittin?
Bugüne kadar biz Van’a kesin rakam vermeyeyim en az 35 milyar harcama yaptık. Altyapısı, üstyapısı… Hele hele Edremit adeta denize nazır villa haline geldi. O binalar villa görüntüsünde. Erciş’e geliyorsunuz öyle. Biz biliyorsunuz Van Gölü demiyoruz Van Denizi diyoruz."
Van’da eğer bu PKK örgütünün uzantısı olanlar görevde olmuş olsaydı, şu anda suyu olan bir Van bulamazdınız. Biz onların döneminde bile DSİ’nin böyle bir görevi olmadığı halde, Van’a suyu biz götürdük. Büyükşehir statüsünde olduğu için suyu kendisinin temin etme zorunluluğu var.
İstanbul’u aldığımız zaman İstanbul’da su var mıydı, yok. Susuz bir İstanbul vardı.
CHP’den aldığımız İstanbul’da susuzluğu en kısa zamanda giderdik. İstanbul’u suya kavuşturduk ama Bay Kemal bunları bilmez, o bilgi fukarasıdır. Anlamaz bu işlerden…
CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; İstanbul'u, Ankara'yı, Van'ı yaşadınız. Daha ilk geceden itibaren Van'da sizin yanınızda olanlar kimlerdi? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarıydı. Bay Kemal suyu akmayan musluğu açmak suretiyle büyük yatırım yaptığını söyleyecek kadar zavallı. CHP'li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonunu destekleyeceği yerde bunları belediyeleri engelleme çabası ile takdim ediyor.
Kılıçdaroğlu yolsuzluk operasyonlarına karşı çıkarak safını belli etmiştir. Bu zat; inanın yalancı. Bu zat; omurgasız, bir proje, bir aparat. Bu zatın ülkede yapılan eserleri engellemeye çalışmaktan başka bir gayretine şahit oldunuz mu? Biz gelirsek bunların verdiği işi alan müteahhitlere ödemeleri yapmayacağız diyorlar. devlette devamlılık esastır. Bunu nasıl dersin. Söke söke bu ülkede yargı var. Şakır şakır ödemeye mecbursun. CHP'nin vekil olmuş olan müteahhitlere CHP'li müteahhit ödeme yapmam demedik ya hepsine şakır şakır yaptık.
TÜRKEN Vakfı'nın yurt binasının inşaatını diline dolayan bu kişinin FETÖ'nün, PKK'nın oradaki faaliyetlerinden şikayeti olduğunu gördünüz mü? Kılıçdaroğlu bu yurdu iftirayla diline dolayarak kime hizmet ediyor dersiniz. Rahmetli Muhammed Ali'nin çiftliğini de aynı vakıf sayesinde öğrencilerimizin hizmetine sokarak bu zatı daha da çatlatacağız, kıvrandıracağız. Her iftirayı burnundan fitil fitil getirmek de boynumuzun borcudur. Çocuğumuzla, ailemizle uğraşmayı dert haline getiren bu zatın cemaziyelevvelini ortaya dökmesini de biliriz de bize yakışmaz. Gerektiğinde hadsize haddini bildirmenin kırk yetime kaftan giydirmekten daha üstün olduğunu gayet iyi biliriz.
Buradan ben Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum. Birkaç soru sormak istiyorum. PKK'dan YPG'ye bölücü terör örgütünün bütün unsurlarını FETÖ'den DEAŞ'a tüm terör örgütlerinin siyasi uzantıları ile beraber en şiddetli şekilde lanetliyor mu lanetlemiyor mu? Bu bir. İkinci sorum; Türkiye'nin PKK'ya karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekliyor mu? İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği tartışmasında ortaya çıkan Batı'nın terör örgütlerine karşı riyakar tutuma karşı devletinin izlediği politikanın yanında mı? Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'de verdiği milli mücadelede ülkesinin safında mı? Dünyanın salgın ve savaş sebebiyle yaşadığı krizin ekonomik boyutu ile ilgili sürdüğümüz mücadeleye destek veriyor mu? Mahkeme kararı ile yalan olduğu tescillenmiş iddiaları bırakıp siyaseti ülkenin ali çıkarlarıyla yürütmeye var mı? Partisi içindeki her türden tacizciyi, tecavüzcüyü tasfiye etmeyi düşünüyor mu? Yüreği yetip 2023'te Cumhurbaşkanı adayı olacak mı olmayacak mı?
Aksi halde kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez devam edeceğiz.
Ağaç bahanesiyle çakılan kıvılcım bir anda ülkenin çıkarlarını hedef alan çatışmaya dönmüştü. Dolmabahçe'deki caminin içinde bu eşkıyalar, teröristler bira şişeleriyle caminin içini pisletmişti. Bunlar çürük... Gezi olaylarının arkasında hangi güçlerin olduğunu tarih de yazacaktır. Bay Kemal de oradaydı. Çünkü başı çeken oydu. Bunlar ancak terör sevicileri ile beraber. Çünkü kendileri de terör sevici.
Dün köprüye çıkıp polislere hakaret edip pankart asmaya çalışan tipler bunun somut örnekleridir. HDP ve CHP listelerinden dokulan siyasetçi kılıklı provokatörler yaptıklarını terbiyesizliğin hesabını hukuka verecektir. Bu ne densizliktir. Sen vekil olsan ne yazar? Gelip de Şehitler Köprüsü'nde böyle bir pankartı polise rağmen asamazsın. Astırtmazlar. Ne oldu? Asamadın. Hukuk önünde de bunun hesabını vereceksiniz.
Kültür sanat konusunda ülkemize bizden daha çok hizmet getiren limse olmadığına yürekten inanıyoruz. Gezi olaylarının planlı bir kalkışma olduğunu boşuna söylemiyoruz. Boğuştuğumuz pek çok sorunun başlangıç noktası Gezi olaylarıdır.
Borsanın düşüşüne, dövizin yükselmesine kadar hâlâ boğuştuğumuz pek çok sorunun başlangıç noktası Gezi hadisesidir.
Ülkemize sadece yol açtığı maddi tahribatın bedeli 1.5 milyar dolar, dolaylı maliyeti yüzlerce milyar dolar olan bu hadise arkasından gelen tüm olayların, tuzakların da işaret fişeği hüviyeti taşımaktadır.
Hatırlarsanız Gezi olaylarıyla yapamadıklarını birkaç ay sonra FETÖ’nün darbe girişimiyle ülkenin meşru hükümetini devirmeye kalkarak tekrar denediler. Burada da başarılı olamayınca PKK’yı ve siyasi uzantılarını harekete geçirip Güneydoğu bölgelerimizdeki çeşitli il ve ilçelerimizde çukurlar açmak suretiyle o bölgenin güzelliklerini rezil ettiler.
Sinsi senaryolar sandıkta halkımızın iradesine çarpıp paramparça olunca 15 Temmuz’da FETÖ’cü hainler vasıtasıyla askeri darbe yapma cüretinde bulundular. Biz milletimizle birlikte darbecilere sokakları dar ederek bu planı da bozunca oyunların merkezi yurt dışına taşındı.
Sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturma gayretlerini DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlerin inlerine girerek akamete uğrattık.
Ekonomimizi kur, faiz, enflasyon şer üçgeninin üzerinden hedef alan saldırılara karşı tüm imkânlarımızla mücadele ettik, ediyoruz. Küresel sağlık, güvenlik krizlerinin de etkisiyle ekonomide büyük bedeller ödedik, ödüyoruz. Buna rağmen Allah’ın yardımıyla kendimize yeni yollar, yeni araçlar bularak, yatırım, istihdam, cari fazla yoluyla büyümeyi sürdürecek Türkiye ekonomi programını hayata geçirmeyi başardık.
Geçtiğimiz yılı yüzde 11 büyüme ile kapatmıştık. Dün 2022 ilk çeyrek büyüme rakamı açıklandı. Ne kadar? Yüzde 7,3 olarak açıklandı, hedeflerimize uygun bir seviyede çıktı. İstihdamda 30 milyonu geçerek tarihimizin rekorunu kırdık.
Hayat pahalılığının yükü altında canı yanan vatandaşlarımızın sıkıntılarını elbette biliyoruz. Ancak küresel ekonomik dalgalanmaların sınır tanımaz etkisiyle benzer sıkıntıların gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada yaşandığını da unutmamalıyız. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarılarak çalışmaya devam edersek inşallah bu süreci de en az hasarla atlatmayı başaracağız.
Vatandaşlarımız müsterih olsun, hiçbir insanımızı yokluğun, yoksulluğun, çaresizliğin pençesine terk etmeyeceğiz. Şu an itibariyle Tarım Kredi Kooperatifimizin açmış olduğu marketlerin sayısı 1300’e ulaştı. Hedef daha fazla çoğaltmak.
İstihdamı destekleyerek, sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek, çalışan ve üreten herkesin yanında yer alarak enflasyondan kaynaklanan refah kaybını adım adım telafi edecek tedbirleri hayata geçireceğiz. Hükümetlerimiz döneminde hep gözettiğimiz insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini bu dönemde çok daha öne çıkaracağız.
İşçisiyle, işvereniyle, esnafıyla, memuruyla, emeklisiyle her kısımın sıkıntısına çare olacak paketleri hazırlıyor, uygulamaya koyuyoruz.
Gerek gençlerimize, gerek kadınlarımıza, esnafımıza, başta devlet bankalarımız olmak üzere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz.
İnşallah önümüzdeki haftalarda ve aylarda bu çerçevede yeni müjdelerle milletimizin karşısında olacağız. Bu ülkenin en garip insanının da karnının tok, üstünün pek, gönlünün huzurlu olduğunu görmeden bize rahat uyku uyumak haramdır.
Ülke içinde bu mücadeleyi verirken bölgesel ve küresel krizleri Türkiye için fırsata çevirecek çalışmaları da ihmal etmiyoruz. Libya’dan Karabağ’a kadar kardeşlerimize destek verdiğimiz her yerde hamdolsun zafer nidaları yükseldi. Bölgemiz üzerinde yapılan ve aleyhimize sonuçlar doğuracak her hesabı bozduk, bozuyoruz. İlahi adaleti de unutmamak gerekiyor.
Ülkemizin güney sınırları boyunca yaşanan güvenlik sorunlarına, insani trajedilere kayıtsız kalan Batı dünyası Karadeniz’in kuzeyinde başlayan bir sıcak çatışmayla kendini benzer bir krizin tam ortasında buldu. Bizim 11 yıldır taşıdığımız yükün çok küçük bir kısmıyla, henüz 3 aydır yüzleşenler şimdiden feveran etmeye başladılar.
Türkiye’nin yıllarca tüm yükünü çektiği, güvenlik ittifaklarına katkı vermek yerine imkanlarını kendi refahlarını artırmak için kullananlar Ukrayna krizi sonrası NATO’nun kapısına dayandı.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu böyle bir sürecin ürünüdür. terör örgütü PKK'ya verdikleri destek sebebiyle karşı olduğumuzu ilan ettik. NATO bir güvenlik kuruluşudur, terör örgütlerine destek kuruluşu değildir.
Yunanistan'da ABD üslerinin kurulmasına imkan hazırladı mı? Hazırladı. Yunanistan'la anlaşmamız vardı, dün Dışişleri Bakanıma da söyledim. Yüksek Düzeylik Stratejik Konsey Anlaşmamızı bozduk Yunanistan'la. Şahsiyetli dış politikadan yanayız. İkide bir uçaklarınla kalk bize gösteri yap. Ya ne yapıyorsun sen, kendine gel. Tarihten hiç ders almıyor musun? Sonra başlıyorsun ağlayıp sızlamaya. Türkiye ile dans etmeye kalkma. Yorulur yolda kalırsın. Bunlarla artık ikili görüşmeleri yapmıyoruz. Bu Yunanistan maalesef yola gelmeyecek. ABD'de Rum lobisi imiş, Kongre'de aleyhimize sözler edecek. Biz artık bunlardan bıktık. Dürüst olacaksan karşımızda koltuğun hazır, olmazsan kusura bakma.
Pek çok acı tecrübe ile belgeye bağlanmamış sözlere inanmamız asla mümkün değildir. İsveç ve Finlandiya'dan ve onların üyeliği için ısrarcı olanlardan bu ülkenin sınırları içinde terör örgütü ile bağlantılı tüm kurumların kapısına kilit vurması gerekiyor. Bize heyet gönderdiler, aynı akşam televizyonlarında Salih Müslim ile röportaj yapıyorlar. Harf oyunlarıyla PKK'yı PYD, YPG yaparak veya başka isimlerle gizleyerek meşrulaştırmaya çalışanlar, bizi değil kendilerini kandırıyorlar. İsim isim kim olduklarını biliyoruz. Avrupa'da yürüyüşlerini pankartları ile yapıyorlar, o ülkenin güvenlik güçlerinin koruması altında.
PKK yandaşlarının faaliyetlerini desteklerken bizim insanımız üzerinde baskı kuranlar demokrat değil, en ilkelinden faşisttir. Türkiye'ye parasıyla vermedikleri silahları terör örgütüne bilabedel aktaranlar terör örgütü sıfatını hakeder. Teröriste böyle pervasızca yol veren bir ülke mi bir tehdit karşısında bizimle beraber mücadele edecek. Bizim harekâtlarımıza işgal diyecek kadar olanlar mı ortak düşmana karşı yanımızda yer alacak. Bu sorulara tatmin edici net cevaplar bulmadan, bağlayıcı belgeler görmeden tavrımızı değiştirmeyeceğiz.
Güney sınırlarımızı korumada 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhaya geçiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç'i teröristlerden temizliyoruz. Ardından da aşama aşama diğer bölgelerde aynısını yapacağız. Türkiye'nin bu meşru güvenlik adımlarına bakalım kimler destek verecek. Türkiye'nin NATO üyeliği konusundaki yaklaşımı terörle mücadele konusunda ilkeli bir duruştur."