Erdoğan'ın eski danışmanı: İspiyon ve fişleme rezaletinin son örnekleridir bunlar
Karar yazarı Beki, sanatçıları "Kayıt" başlığı altında fişleyen Cumhurbaşkanlığı yetkilisini eleştirdi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını da yapan Karar yazarı Akif Beki, "Her şey çok güzel olacak" etiketiyle YSK'nın İstanbul seçimlerini iptal eden kararına tepki gösteren sanatçıları liste halinde yazarak Twitter hesabından paylaşan Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı'na tepki gösterdi.
Beki, "Siyasi fanatizm ya da hırtlık denilerek hafifletilemez, AK Parti’nin artık bitirdiğini iddia ettiği ispiyon ve fişleme rezaletinin son örnekleridir bunlar" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı Muhammet Safi YSK'nın kararının ardından "Her şey çok güzel olacak" etiketi paylaşan sanatçıları 'Kayıt' notuyla Twitter hesabından paylaşmıştı.
Beki'nin "Her şey çok gözaltı oldu" başlığıyla (11 Mayıs 2019) yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Aslında ‘Her şey çok güzel olacak’ tabelası altında toplanan sanatçıları birleştiren şey, İmamoğlu’na destek değil YSK’nın skandal kararına tepkiydi.
Fakat baksanıza, sanatçıların tepkisiz kalmamasına en özgürlükçü yaklaşan Binali Yıldırım bile kulak çekiyor alttan alta. Dün, Cuma çıkışı ‘Herkes görüşünü ortaya koyabilir; ama açık taraf tutmak, bir aday etrafında ideolojik kümeleşmeye gitmek sanatçıların kariyerine çok büyük bir fayda sağlamaz’ diye demokratça uyarıyordu.
Oysa ne kendi adaylığı etrafında kümelenen, destek ve dayanışmalarını açıklayan sanatçıların derdi, ideolojik kümelenme. Ne de YSK kararına karşı çıkanların ortak paydası, Ekrem İmamoğlu etrafında böyle bir ideolojik kümelenmeye gitmek...
Çokça antidemokratik yargı müdahalesi atlatmış AK Parti’den daha iyi anlayan da olmaz ayrıca bu ‘yetti artık’ tepkilerini...
‘Ama bu kadarına da pes yahu, bu da demokrasiye sığmaz, haksızlığın buncasına da yuh yani’ diyenin, daha ağzını açar açmaz tepesine binilmiyor muydu? ‘AK Parti yandaşı satılmış’ diye fişlenmiyor, mimlenmiyor muydu? Lince; tehdit, baskı, dışlanma ve yıldırma kampanyalarına maruz kalmıyorlar mıydı?
AK Parti’ye zulmedildiğinde susmamak, zalime karşı sessizliğini bozmak, mazlumdan yana durmak, ısrarla sesini kesmemek hakperestlikti. Dilsiz şeytan olmamaktı. Zulme boyun eğmemekti. Katılırdınız katılmazdınız ama hoşa gitmese de saygıyla karşılanacak bir düşünce ve ifade özgürlüğü kullanımıydı...
Fakat CHP’ye gelince ne yapılsa müstahak, az bile mi? YSK kararı aleyhinde konuşmak, sosyal medyada iyimser bir etiket paylaşmak, ‘cesaret bulaşıcıdır’ mesajları vermek en iyi ihtimalle kariyere zarar verecek ideolojik kümelenmeler mi oluyor?
‘Benim şehrimde o sanatçılara yer yok, en ufak bir sahne alamazlar’ diyerek eleştiri ve itirazın bedelini ödetmeye kalkan AK Partili militan belediye başkanı mı ararsınız... Aykırı seslerin çetelesini tutup paylaşarak ‘gözüm üstünüzde, söylediklerinizi yazdım bir kenara, hesabını vereceksiniz, işiniz bitti sizin’ kabilinden gözdağı mesajları veren partizan bürokrat mı... Ağzını bozup kara listedekilere sinkaflı küfürden bozma argo tabirler sallayan gözü dönmüş parti temsilcisi mi...
Siyasi fanatizm ya da hırtlık denilerek hafifletilemez, AK Parti’nin artık bitirdiğini iddia ettiği ispiyon ve fişleme rezaletinin son örnekleridir bunlar.