"Erkekler beni baştan çıkartmaya çalışırdı, ben onların karılarını!!!"
Bu sözler Güner Kuban'a ait. Kendisi Çerkez Ethem'in torunu ve Türkiye'nin en ünlü lezbiyeni oluyor. Güner Kuban Ayşe Arman'ı bile şaşırtan çarpıcı itiraflarda bulunuyor.
Kesinlikle nev-i şahsına münhasır biri o. Birincisi çok cesur, ikinci çok dürüst, üçüncüsü de çok direkt. Ve delinin teki, "Herkes lezbiyen olsaydı, ben heteroseksüel olurdum!" diyecek kadar.
Şaka mı yapıyor, dalga mı geçiyor, bütün bunları hafife mi alıyor anlamak mümkün değil. Ama şurası kesin ki, çok zeki. Güner Kuban. Çerkez Ethem'in yeğeni. Ünlü bir aileden geliyor ve iyi bir eğitim almış. Alman Liseli ve ardından Almanya'da mimarlık okumuş. Varlıklı bir aileden gelmiş olmasına rağmen, iki ayağının üzerinde hep durmuş, nesi varsa, kendisi yapmış. 70 yaşında ama hálá çalışıyor. Hayat mottosu da şu: "Yaşadığını inkar etmek gurursuzluktur." Hiç kimselere benzemeyen, farklı ve renkli Güner Kuban'ın bugün cinsel tercihi, yarın da Çerkez Ethem üzerine anlattıklarını okuyacaksınız...
Hayatta sizi en çok nasıl tanımladılar: a-) Çerkez Ethem'in yeğenidir b-) Lezbiyendir
- İkisi de beni tanımlamak için kullanılır. Aynı yoğunlukta.
Bundan utanıyor musunuz?
- Hem amcamdan hem de cinsel seçimimi saklamamış olmaktan gurur duyuyorum.
Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Çılgın kadının tekiyim!
"Herkes eşcinsel olsa, ben heteroseksüel olurdum" diyorsunuz. Neden?
- Herkes gibi olmak istemediğim için...
Yani şu mu: "Ben kadınları seviyorum. Çünkü azınlık olmayı seviyorum. Herkesin yaşadığı gibi yaşamamak adına, eşcinsel oldum..."
- Benimki cinsel tercihten çok, yaşam biçimi seçimi. Ben kadınlarla yaşamayı seçtim. Erkek arkadaşlarımı çok sevmeme rağmen onlarla dost kalmayı tercih ettim, ilişkiye girmedim. Zaten bütün yaşamımda dostlukla sevişmeyi ayırdım. Benimle sevişmek isteyen kadın dostlarımın, bu isteklerini geri çevirdiğim için hiç pişman değilim.
Kadınları sevdiğinizi sağır sultan bile biliyor, hem de yıllardır. Hiç mi "Aman açıklamayayım, bana zarar verir" demediniz?
- Ben kimseden, hiçbir şeyi saklamayacak kadar cesur biriyim. Hiçbir şeyi gizlemedim. İkiyüzlü değilim, anlatabiliyor muyum? Lezbiyen oldukları için korkular yaşayan birçok genç kadından mail geliyor, onları yüreklendirmemi istiyorlar. Onlara yanıtım: "Ben kimseye sormadım" oluyor. Ben, her şeye göğüs gerecek kadar güçlüydüm. Kocalar bana asılırken, eğer güzelse ben de karılarıyla sevişiyordum.
Eeee? Olay çıkmıyor muydu?
- Hayır. Yalnız Türk toplumu değil bütün dünyada erkek bu konuda çok toleranslıdır. İki kadının sevişmesi onları rahatsız etmiyor. Bana çok kolaylık sağlayan bu yaklaşımdan, hiç şikayetçi olmadım tabii.
Hiç kimse arkanızdan konuşmuyor muydu, dedikodu yapmıyor muydu?
- Doğrusu istersen, umurumda bile değil. Hollanda televizyonları hep şu suali sorardı: "Cinsel tercihiniz Türkiye'de nasıl karşılandı?" " Ne iş ne de sosyal yaşamda hiçbir sorun yaşamadım" diyordum. Onların işine gelen bir yanıt değil tabii. "Türkiye'de bir lezbiyen olarak itildim, kakıldım, dışlandım, aşağılandım, saçlarımdan sürüklendim!" dememi istiyorlar.
Kadın eşcinsellere, farklı mı bakıyor bizim ülkemiz?
- Evet. Görünürde erkek eşcinsellerden ne kadar hoşlanmıyorlarsa, kadınları da o kadar anlayışla karşılıyorlar. Dühul olmadığı için belki de zararsız bir ilişki biçimi olarak algılanıyor. Ve tabii iki kadının bir arada olması, erkeklerin çoğunluğuna çok estetik ve hatta tahrik edici geliyor. Bir erkek, karısının bir erkekle birlikte olduğunu öğrenirse çekip vurur, ya da en azından aklından vurmayı geçirir. Ama karısı bir kadınla birlikteyse, bir kadınla sevişiyorsa, hoş görebilir. Hatta, "İmkan olsa da, ben de aralarına karışsam" diye düşünür. Aslında sadece bizde değil, bütün dünyada böyle.
Peki sizce, iki kadının aşkı gerçekten "zararsız" mı?
- Aşk, aşktır! Aşkın, zararlısı olur mu? Kadının, gerçek eşini bulduğunda erkekten soğuduğuna çok şahit oldum.
Siz bu durumdan kendinizi nasıl koruyordunuz?
- Sevgilim bir erkekle evliyse mi? Kimseyi kocasından boşatmak istemedim ama birkaç kere oldu...
Nasıl yani?
- Homolulu, bütün dünyada çok ama çok popüler bir kulüptü. Hollanda için bile ileri bir yerdi. Lezbiyenler, gay'ler, heteroseksüeller bir arada eğlenirlerdi. 200 küsur boşanma oldu 22 yılda.
Sizin yüzünüzden mi?!
- Yok canım, neden benim yüzümden olsun! Karı- koca geliyorlardı başta. Çoğunlukla kadın veya erkek sempatizan oldukları için merak duyguları onları Homolulu'ya getiriyordu. İlk başta erkeğin de hoşuna gidiyordu karısının bir kadınla öpüşmesi, hatta evlerine gitmesi. Bu hoşgörü ve eğlence aylarca sürüyordu. Ama eğer kadın, bu süre içinde gerçek eşine rastladıysa, işte o zaman işler değişiyor, yalnız gelmeye başlıyordu. Kocasıyla geldiği zaman, biz de yalana ortak oluyorduk, neredeyse bütün bir hafta her gece bizim kulüpte aynı kadınla olduğunu gizliyorduk. Daha sonra birbirlerinden kopuyor, ayrılıyorlardı.
EN BÜYÜK AŞKIMLA 50 YILDIR DOSTUZ
Hayatınızın büyük bir kısmı yurt dışında geçti. Orada bir lezbiyen olarak daha kolay bir yaşam sürebileceğiniz için mi?
- Yok canım. Kaçmak gibi bir derdim hiç olmadı. Alman Lisesi'ni bitirdikten sonra Almanya'da mimarlık okudum. Ve Türkiye'ye döndüm. Turizm Bankası'nın mimarlığını yaptım. Fakat iş hayatındaki ikiyüzlülük beni tiksindirdi. Lezbiyen olmamla alakası yok yani. İş ahlakı yoktu o yıllarda. "Ben bu mantalitedeki insanlarla bir arada olamayacağım" dedim ve gittim. Paris'te Los Angeles'ta mimarlık yaptım, sonra Amsterdam'da önce turistik bir merkez sonra da Homolulu'yu açtım ve 22 yıl yaşattım. Homolulu'nun içinde olduğu tarihi binanın sahibi bendim. Ve birkaç yıl sonra, üst katta yalnız kadınların girebildiği Victor-Victoria adlı kulübü açtım. Aynı zamanda Miami South Beach'de Le Club adlı piyano bar ve restoranım vardı.
Amsterdam'da yaşadığınız yoğun bir aşkı, Türkiye'de de yaşayabiliyordunuz?
- E ne zannettin, tabii ki! Hollanda'da ne oluyorsa, Türkiye'de neden yaşanmasın? Çoğunlukla Türk lezbiyenleri aile ve sosyete baskısından korktukları için gizleniyorlar, tek fark bu. Yoksa insan, her yerde aynı. Hayatımın en büyük ve en uzun aşkını burada yaşadım. Salaklık edip, aldattım onu. Ve beni asla affetmedi. Bir daha sevgili olmadı benimle. Ama 50 yıldır dostuz. Pişmanlık abidem birazdan beni almaya gelecek tanışırsın, dünyanın en güzel kadınıdır.
ANNEM HAYAT BOYU SORMADI
Gay olduğu halde gizleyenler...
- Hiç sevmem onları. Kimi kandırmaya çalıştıkları da belli değil. Benim yaşam prensibimi Mevlana dile getirmiş: "Göründüğün gibi yaşa veya yaşadığın gibi görün."
Ne zaman fark ettiniz, erkeklerin zerre kadar ilginizi çekmediğini...
- Benden 30 yaş büyük, annemin arkadaşı, Türkiye'nin ünlü ve sayılan bir yazarı olan o kadınla yaşadığımız o unutulmaz gecenin sabahında!
Erkeklerden darbe yiyen kadınlar, hayal kırıklığı yaşayanlar, aradığını bulamayanlar lezbiyen olur diye bir şey var mı? Yani: "Hiçbir erkek onu mutlu edemedi, o da çareyi lezbiyen olmakta buldu!"
- Tamamen saçmalık. Böyle bir şey yok. Üstelik ben severim erkekleri. En yakın dostlarım erkektir. Ama ben kadınlarla yaşamayı tercih ediyorum. Cinsel seçimden çok, bir yaşam biçimi bu sözünü ettiğim...
Bedel -medel de ödemediniz?
- Şimdi yakın arkadaşlarımdan biri yanımızda olsa, "Kardeşim ne bedeli?" der ve güler, "Gitti Avrupa'da zamanının en marjinal kulüplerinden birini açtı, hem sayısız kız arkadaşı oldu, hem de tonla para kazandı..."
Bu tespit doğru mu?
- Kısmen doğru. Ama ben mimarlıktan da kazandım...
Peki anneniz?
- Annem hayatım boyunca cinsel seçimimi sormadığı gibi herhangi bir imada da bulunmadı. Üstelik birlikte yıllarca yaşadığım kız arkadaşım olduğunu bilmesine rağmen. Sanırım, benim özelime saygı gösterdi. Ben annemi çok sevdim ve yaş farkımız çok olduğu için saygıyı korumayı tercih ettim. Ama yaşamımı da kendi istediğim gibi sürdürdüm.
Annemiz dışında bütün dünyayla yüzleştiniz yani?
- Evet! Ama yüzleşmeyi tercih etmeyen, benden çok annemdi. Ben de onun bu seçimine saygı duydum. İnsanlar, çocuklarıyla ilgili bazı şeyleri görmezden gelmek isteyebilir...
Erkekler beni baştan çıkarmaya çalışırdı ben onların karılarını eğer güzellerse tabii...
Bu kadar sivri ve cesur olmanızın sebebi ne?
- Benim doğam böyle...
Hep mi böyleydi sizin doğanız!
- Cesur olmak, insanın istekleri doğrultusunda yaşamaktır. Ben bunu yapabildim. Lisedeki sevgilim, "Ben evleniyorum" demişti, "Delirdin mi, kadınları sevdiğin halde evlenmene ne gerek var?" diye sorduğum zaman, "E alışverişi kim yapacak, onu bunu kim alacak?" dedi, ben de ona saçmaladığını söyledim.
Eeee?
- Sonradan Türkiye'nin ünlü bir yazarı olan bu sevgilim, ağabeyimle; ben de okulda bana aşık olan spor hocamla aynı günde evlenerek, dördümüz aynı evde yaşamaya başladık. Gerçekten "çapraz" diye tanımlayabilirdik bu yaşamı.
Bir adam niye kabul eder ve evlenir ki sizinle? Belli ki, adamlara karşı herhangi bir ilginiz yok...
- Oooo, ben çok evlendim! Erkekler çok tatlıdır, hálá beni değiştirmeyi denerler. Gençken çok güzel bir kızdım. İlk kocam Burhan, okuldan jimnastik hocamdı. Bana aşıktı. Ona açık yüreklikle, kadınları tercih ettiğimi söylediğim halde, "Ben sana kendimi sevdiririm" demişti.
Sevdirebildi mi?
- Yok canım, Burhan şeker çocuktu, ama onunla hiç birlikte olmadım. Evliliğimiz kağıt üzerinde kaldı.
Ama hepiniz, muhteşem 4'lü olarak aynı evde yaşıyorsunuz! İnsanların tepkisi?
- İnsanların tepkisi beni hayat boyu ilgilendirmedi!
İkinci evliliğiniz peki?
- İkinci evliliğim, Hollanda'ya yerleştiğim zaman oldu. Üçüncüsü ise Amerika'da...
Ayıptır sorması, niye evleniyorsunuz ikide bir?
- Geçenlerde yeğenime de, "Ne bu ya!" dedim, "Bütün yaşamımda evli oldum!" Artık bekar olmak istediğimi söyledim. Tabii laf olsun diye yapılmadı o evlilikler, ben Paris'te mimarlık yapıyordum. Bir gün Amsterdam'a geldim ve kendi kendime "İnsanların hemcinslerine alıcı gözüyle baktıkları bu şehirde yaşayayım. Burası müthiş bir yer!" dedim. Önce haftada bir, sonra ayda bir derken, baktım ben sürekli Paris-Amsterdam arası mekik dokuyorum. Amsterdam'a yerleşince, bir yabancı olarak işyeri açmamın imkansızlığını gördüm. Tek çare evlenmemdi. Yine kağıt üzerinde evliydim tabii.
Hayatınız boyunca, hiç mi bir adamla beraber olmadınız?
- "Seviştin mi?" diye soruyorsan, tabii ki seviştim, cinselliğe çok meraklı bir çocuktum. Fakat yaşamım boyunca hiçbir erkeğe aşık olmadım. Erdoğan vardı bizim gençliğimizde, zamanın bütün ünlü artistleri bile onunla yatağa girmişlerdi. Mavi gözlü, uzun boylu çok yakışıklı bir çocuk. Her akşam yanak yanağa dans ettiğimiz halde onunla yatmayan tek kadın bendim. O evlenip ayrıldığı halde, kendini yalnız beni sevdiğine inandırmış. Geçen hafta Avusturalya'dan geldi ve beni yeni sevgilimden istedi. 23 Aralık'ta Sidney'de beni bekliyor. Nikah şahidim olacak mısın?
ŞİMDİ LEZBİ DEMEK MODA
Lezbiyen, sevici, lezzo... Bunlardan hangisi sizi rahatsız ediyor?
- İkinci ve üçüncü. Ben "Lezbi"yi seviyorum, şimdi o popüler.
Şaka mı yapıyor, dalga mı geçiyor, bütün bunları hafife mi alıyor anlamak mümkün değil. Ama şurası kesin ki, çok zeki. Güner Kuban. Çerkez Ethem'in yeğeni. Ünlü bir aileden geliyor ve iyi bir eğitim almış. Alman Liseli ve ardından Almanya'da mimarlık okumuş. Varlıklı bir aileden gelmiş olmasına rağmen, iki ayağının üzerinde hep durmuş, nesi varsa, kendisi yapmış. 70 yaşında ama hálá çalışıyor. Hayat mottosu da şu: "Yaşadığını inkar etmek gurursuzluktur." Hiç kimselere benzemeyen, farklı ve renkli Güner Kuban'ın bugün cinsel tercihi, yarın da Çerkez Ethem üzerine anlattıklarını okuyacaksınız...
Hayatta sizi en çok nasıl tanımladılar: a-) Çerkez Ethem'in yeğenidir b-) Lezbiyendir
- İkisi de beni tanımlamak için kullanılır. Aynı yoğunlukta.
Bundan utanıyor musunuz?
- Hem amcamdan hem de cinsel seçimimi saklamamış olmaktan gurur duyuyorum.
Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Çılgın kadının tekiyim!
"Herkes eşcinsel olsa, ben heteroseksüel olurdum" diyorsunuz. Neden?
- Herkes gibi olmak istemediğim için...
Yani şu mu: "Ben kadınları seviyorum. Çünkü azınlık olmayı seviyorum. Herkesin yaşadığı gibi yaşamamak adına, eşcinsel oldum..."
- Benimki cinsel tercihten çok, yaşam biçimi seçimi. Ben kadınlarla yaşamayı seçtim. Erkek arkadaşlarımı çok sevmeme rağmen onlarla dost kalmayı tercih ettim, ilişkiye girmedim. Zaten bütün yaşamımda dostlukla sevişmeyi ayırdım. Benimle sevişmek isteyen kadın dostlarımın, bu isteklerini geri çevirdiğim için hiç pişman değilim.
Kadınları sevdiğinizi sağır sultan bile biliyor, hem de yıllardır. Hiç mi "Aman açıklamayayım, bana zarar verir" demediniz?
- Ben kimseden, hiçbir şeyi saklamayacak kadar cesur biriyim. Hiçbir şeyi gizlemedim. İkiyüzlü değilim, anlatabiliyor muyum? Lezbiyen oldukları için korkular yaşayan birçok genç kadından mail geliyor, onları yüreklendirmemi istiyorlar. Onlara yanıtım: "Ben kimseye sormadım" oluyor. Ben, her şeye göğüs gerecek kadar güçlüydüm. Kocalar bana asılırken, eğer güzelse ben de karılarıyla sevişiyordum.
Eeee? Olay çıkmıyor muydu?
- Hayır. Yalnız Türk toplumu değil bütün dünyada erkek bu konuda çok toleranslıdır. İki kadının sevişmesi onları rahatsız etmiyor. Bana çok kolaylık sağlayan bu yaklaşımdan, hiç şikayetçi olmadım tabii.
Hiç kimse arkanızdan konuşmuyor muydu, dedikodu yapmıyor muydu?
- Doğrusu istersen, umurumda bile değil. Hollanda televizyonları hep şu suali sorardı: "Cinsel tercihiniz Türkiye'de nasıl karşılandı?" " Ne iş ne de sosyal yaşamda hiçbir sorun yaşamadım" diyordum. Onların işine gelen bir yanıt değil tabii. "Türkiye'de bir lezbiyen olarak itildim, kakıldım, dışlandım, aşağılandım, saçlarımdan sürüklendim!" dememi istiyorlar.
Kadın eşcinsellere, farklı mı bakıyor bizim ülkemiz?
- Evet. Görünürde erkek eşcinsellerden ne kadar hoşlanmıyorlarsa, kadınları da o kadar anlayışla karşılıyorlar. Dühul olmadığı için belki de zararsız bir ilişki biçimi olarak algılanıyor. Ve tabii iki kadının bir arada olması, erkeklerin çoğunluğuna çok estetik ve hatta tahrik edici geliyor. Bir erkek, karısının bir erkekle birlikte olduğunu öğrenirse çekip vurur, ya da en azından aklından vurmayı geçirir. Ama karısı bir kadınla birlikteyse, bir kadınla sevişiyorsa, hoş görebilir. Hatta, "İmkan olsa da, ben de aralarına karışsam" diye düşünür. Aslında sadece bizde değil, bütün dünyada böyle.
Peki sizce, iki kadının aşkı gerçekten "zararsız" mı?
- Aşk, aşktır! Aşkın, zararlısı olur mu? Kadının, gerçek eşini bulduğunda erkekten soğuduğuna çok şahit oldum.
Siz bu durumdan kendinizi nasıl koruyordunuz?
- Sevgilim bir erkekle evliyse mi? Kimseyi kocasından boşatmak istemedim ama birkaç kere oldu...
Nasıl yani?
- Homolulu, bütün dünyada çok ama çok popüler bir kulüptü. Hollanda için bile ileri bir yerdi. Lezbiyenler, gay'ler, heteroseksüeller bir arada eğlenirlerdi. 200 küsur boşanma oldu 22 yılda.
Sizin yüzünüzden mi?!
- Yok canım, neden benim yüzümden olsun! Karı- koca geliyorlardı başta. Çoğunlukla kadın veya erkek sempatizan oldukları için merak duyguları onları Homolulu'ya getiriyordu. İlk başta erkeğin de hoşuna gidiyordu karısının bir kadınla öpüşmesi, hatta evlerine gitmesi. Bu hoşgörü ve eğlence aylarca sürüyordu. Ama eğer kadın, bu süre içinde gerçek eşine rastladıysa, işte o zaman işler değişiyor, yalnız gelmeye başlıyordu. Kocasıyla geldiği zaman, biz de yalana ortak oluyorduk, neredeyse bütün bir hafta her gece bizim kulüpte aynı kadınla olduğunu gizliyorduk. Daha sonra birbirlerinden kopuyor, ayrılıyorlardı.
EN BÜYÜK AŞKIMLA 50 YILDIR DOSTUZ
Hayatınızın büyük bir kısmı yurt dışında geçti. Orada bir lezbiyen olarak daha kolay bir yaşam sürebileceğiniz için mi?
- Yok canım. Kaçmak gibi bir derdim hiç olmadı. Alman Lisesi'ni bitirdikten sonra Almanya'da mimarlık okudum. Ve Türkiye'ye döndüm. Turizm Bankası'nın mimarlığını yaptım. Fakat iş hayatındaki ikiyüzlülük beni tiksindirdi. Lezbiyen olmamla alakası yok yani. İş ahlakı yoktu o yıllarda. "Ben bu mantalitedeki insanlarla bir arada olamayacağım" dedim ve gittim. Paris'te Los Angeles'ta mimarlık yaptım, sonra Amsterdam'da önce turistik bir merkez sonra da Homolulu'yu açtım ve 22 yıl yaşattım. Homolulu'nun içinde olduğu tarihi binanın sahibi bendim. Ve birkaç yıl sonra, üst katta yalnız kadınların girebildiği Victor-Victoria adlı kulübü açtım. Aynı zamanda Miami South Beach'de Le Club adlı piyano bar ve restoranım vardı.
Amsterdam'da yaşadığınız yoğun bir aşkı, Türkiye'de de yaşayabiliyordunuz?
- E ne zannettin, tabii ki! Hollanda'da ne oluyorsa, Türkiye'de neden yaşanmasın? Çoğunlukla Türk lezbiyenleri aile ve sosyete baskısından korktukları için gizleniyorlar, tek fark bu. Yoksa insan, her yerde aynı. Hayatımın en büyük ve en uzun aşkını burada yaşadım. Salaklık edip, aldattım onu. Ve beni asla affetmedi. Bir daha sevgili olmadı benimle. Ama 50 yıldır dostuz. Pişmanlık abidem birazdan beni almaya gelecek tanışırsın, dünyanın en güzel kadınıdır.
ANNEM HAYAT BOYU SORMADI
Gay olduğu halde gizleyenler...
- Hiç sevmem onları. Kimi kandırmaya çalıştıkları da belli değil. Benim yaşam prensibimi Mevlana dile getirmiş: "Göründüğün gibi yaşa veya yaşadığın gibi görün."
Ne zaman fark ettiniz, erkeklerin zerre kadar ilginizi çekmediğini...
- Benden 30 yaş büyük, annemin arkadaşı, Türkiye'nin ünlü ve sayılan bir yazarı olan o kadınla yaşadığımız o unutulmaz gecenin sabahında!
Erkeklerden darbe yiyen kadınlar, hayal kırıklığı yaşayanlar, aradığını bulamayanlar lezbiyen olur diye bir şey var mı? Yani: "Hiçbir erkek onu mutlu edemedi, o da çareyi lezbiyen olmakta buldu!"
- Tamamen saçmalık. Böyle bir şey yok. Üstelik ben severim erkekleri. En yakın dostlarım erkektir. Ama ben kadınlarla yaşamayı tercih ediyorum. Cinsel seçimden çok, bir yaşam biçimi bu sözünü ettiğim...
Bedel -medel de ödemediniz?
- Şimdi yakın arkadaşlarımdan biri yanımızda olsa, "Kardeşim ne bedeli?" der ve güler, "Gitti Avrupa'da zamanının en marjinal kulüplerinden birini açtı, hem sayısız kız arkadaşı oldu, hem de tonla para kazandı..."
Bu tespit doğru mu?
- Kısmen doğru. Ama ben mimarlıktan da kazandım...
Peki anneniz?
- Annem hayatım boyunca cinsel seçimimi sormadığı gibi herhangi bir imada da bulunmadı. Üstelik birlikte yıllarca yaşadığım kız arkadaşım olduğunu bilmesine rağmen. Sanırım, benim özelime saygı gösterdi. Ben annemi çok sevdim ve yaş farkımız çok olduğu için saygıyı korumayı tercih ettim. Ama yaşamımı da kendi istediğim gibi sürdürdüm.
Annemiz dışında bütün dünyayla yüzleştiniz yani?
- Evet! Ama yüzleşmeyi tercih etmeyen, benden çok annemdi. Ben de onun bu seçimine saygı duydum. İnsanlar, çocuklarıyla ilgili bazı şeyleri görmezden gelmek isteyebilir...
Erkekler beni baştan çıkarmaya çalışırdı ben onların karılarını eğer güzellerse tabii...
Bu kadar sivri ve cesur olmanızın sebebi ne?
- Benim doğam böyle...
Hep mi böyleydi sizin doğanız!
- Cesur olmak, insanın istekleri doğrultusunda yaşamaktır. Ben bunu yapabildim. Lisedeki sevgilim, "Ben evleniyorum" demişti, "Delirdin mi, kadınları sevdiğin halde evlenmene ne gerek var?" diye sorduğum zaman, "E alışverişi kim yapacak, onu bunu kim alacak?" dedi, ben de ona saçmaladığını söyledim.
Eeee?
- Sonradan Türkiye'nin ünlü bir yazarı olan bu sevgilim, ağabeyimle; ben de okulda bana aşık olan spor hocamla aynı günde evlenerek, dördümüz aynı evde yaşamaya başladık. Gerçekten "çapraz" diye tanımlayabilirdik bu yaşamı.
Bir adam niye kabul eder ve evlenir ki sizinle? Belli ki, adamlara karşı herhangi bir ilginiz yok...
- Oooo, ben çok evlendim! Erkekler çok tatlıdır, hálá beni değiştirmeyi denerler. Gençken çok güzel bir kızdım. İlk kocam Burhan, okuldan jimnastik hocamdı. Bana aşıktı. Ona açık yüreklikle, kadınları tercih ettiğimi söylediğim halde, "Ben sana kendimi sevdiririm" demişti.
Sevdirebildi mi?
- Yok canım, Burhan şeker çocuktu, ama onunla hiç birlikte olmadım. Evliliğimiz kağıt üzerinde kaldı.
Ama hepiniz, muhteşem 4'lü olarak aynı evde yaşıyorsunuz! İnsanların tepkisi?
- İnsanların tepkisi beni hayat boyu ilgilendirmedi!
İkinci evliliğiniz peki?
- İkinci evliliğim, Hollanda'ya yerleştiğim zaman oldu. Üçüncüsü ise Amerika'da...
Ayıptır sorması, niye evleniyorsunuz ikide bir?
- Geçenlerde yeğenime de, "Ne bu ya!" dedim, "Bütün yaşamımda evli oldum!" Artık bekar olmak istediğimi söyledim. Tabii laf olsun diye yapılmadı o evlilikler, ben Paris'te mimarlık yapıyordum. Bir gün Amsterdam'a geldim ve kendi kendime "İnsanların hemcinslerine alıcı gözüyle baktıkları bu şehirde yaşayayım. Burası müthiş bir yer!" dedim. Önce haftada bir, sonra ayda bir derken, baktım ben sürekli Paris-Amsterdam arası mekik dokuyorum. Amsterdam'a yerleşince, bir yabancı olarak işyeri açmamın imkansızlığını gördüm. Tek çare evlenmemdi. Yine kağıt üzerinde evliydim tabii.
Hayatınız boyunca, hiç mi bir adamla beraber olmadınız?
- "Seviştin mi?" diye soruyorsan, tabii ki seviştim, cinselliğe çok meraklı bir çocuktum. Fakat yaşamım boyunca hiçbir erkeğe aşık olmadım. Erdoğan vardı bizim gençliğimizde, zamanın bütün ünlü artistleri bile onunla yatağa girmişlerdi. Mavi gözlü, uzun boylu çok yakışıklı bir çocuk. Her akşam yanak yanağa dans ettiğimiz halde onunla yatmayan tek kadın bendim. O evlenip ayrıldığı halde, kendini yalnız beni sevdiğine inandırmış. Geçen hafta Avusturalya'dan geldi ve beni yeni sevgilimden istedi. 23 Aralık'ta Sidney'de beni bekliyor. Nikah şahidim olacak mısın?
ŞİMDİ LEZBİ DEMEK MODA
Lezbiyen, sevici, lezzo... Bunlardan hangisi sizi rahatsız ediyor?
- İkinci ve üçüncü. Ben "Lezbi"yi seviyorum, şimdi o popüler.