Ertuğrul Özkök'ten Cem Küçük ve Salih Tuna için Hayrettin Karaman'a ilginç çağrı
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, gazeteci Cem Küçük ve Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'nın sosyal medyada gündem olan "17-25 Aralık" videosuyla ilgili olarak Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Hayrettin Karaman'a çağrı yaptı.
"Siz ki en adil fetvacısınız, yolsuzluk fetvası bile verip kaç kişiyi kurtardınız" diyen Özkök, "Yine sizin ocağınıza düştük hocam. Bu iki arkadaşın kaderi artık sizin elinizde. Bir sevap daha işleyin" ifadesini kullandı.
Söz konusu videoda Cem Küçük ile Salih Tuna, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları ile ilgili olarak şunları söylüyor:
Cem Küçük: “Bu hükümetle yargı ve emniyette yer etmiş cunta arasındadır. Bunun uluslararası bağlantıları vardır ama cemaatle, yani bu güzel insanlara iftira atmakla olmaz. Bu emniyet ve yargıdaki yapıla alakalı bir şey."
Salih Tuna: "Bir tane müdür mü ne, hocaefendi için saygısızlık yapıyor. Bu saygısızlıkla saygısızlık üretir. Hocaefendiye, Erdoğan’a çok saygılı bir dille konuşulması taraftarıyım."
Ertuğrul Özkök'ün "Deniz Bey bırakın da şu 24 milyonun keyfini çıkaralım" başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Müridi olmayan bir tekkenin şeyhi olur mu?"
Cumhurbaşkanı iktidar medyasındaki savaşa el koydu ve son noktayı koydu.
Dedi ki:
“Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur.”
Ne talimat veriyor iktidar köşe yazarlarına:
BİR: “Dürüst olun, ilkeli olun, Vatanınızı milletinizi sevin.”
Hakaret edin diyor mu?
Tehdit edin diyor mu?
Demiyor...
İKİ: Diyor ki: “Ne burası tekkedir, ne de biz mürit arıyoruz.”
Yani tekke olmadığına göre şeyh de yoktur.
Bu da demektir ki, “Aranızda, ‘Ben şeyhin daha iyi müridiyim’ yarışı da yapmayın.”
Ah.. Ah şu sözlere hepimiz bir uysak
Cumhurbaşkanı A330’da, iktidar basınındaki bazı kişiler için şöyle diyor:
“İşi, kendi doğrularını benimseyen, kendilerinin belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındaki insanları da ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Oysa hiç kimsenin böyle bir hakkı yok. Onların da böyle bir hakları, yetkileri yok, benim de yok.”
Keşke bütün siyasetçiler, bütün köşe yazarları, hepimiz bu duygulara sahip olsak, bu duygularımızda samimi olabilsek.
İnanın bambaşka bir Türkiye olurdu.
Allah allah kim bu "yere yakın Asuman"
Uuuuf... Uf... Çok fena dokunmuş... Ama öyle böyle değil... Öfke burnunda...
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, kendisinin 17 Aralık gecesi yaptığı televizyon konuşmasının görüntülerini gündeme getirenlere fena şarlıyor.
“Menfaat şebekeleriyle, tasmalı trolleriyle, ırz düşmanı o malum karanlık adamlarıyla, Adil Öksüz’e telefon mesafesindeki FETÖ’nün kripto A takımıyla, yere yakın Asumanlarıyla, fırıldaklarıyla, siyaset hırsızlarıyla son günlerde fakire organize bir şekilde saldırıya geçtiler.” (Not: Burada “Fakir” kendisi oluyor.)
Son 14 yıldaki menfaat şebekelerinin, tasmalı trollerin falan kim olduğunu artık çok iyi biliyoruz da ben şu “Yere yakın Asuman” lafına taktım.
Salih Tuna kardeşim ne olur aydınlat bizi...
Kimdir bu “Yere yakın Asuman”...
Hayrettin Hocam, 17 Aralık miladı saat kaçta başlıyor?
Bazı gizli mahfiller, şimdi acayip anti-FETÖ’cü olan iktidara yakın Yakup Cemil tarzı iki köşe yazarının, 17 Aralık akşamı televizyonda yaptıkları FETÖ yanlısı konuşmaları yeniden gündeme getirdi.
Cumhurbaşkanı FETÖ mücadelesinde 17 Aralık’ı milat olarak göstermişti.
Şimdi tartışma şu:
17 Aralık miladı tam dakikasıyla ne zaman başladı:
16 Aralık’ı 17 Aralık’a bağlayan gece saat 00.01’de mi...
Yoksa 17 Aralık’ı 18 Aralık’a bağlayan gece yarısı mı...
Eğer ikincisiyle bu iki yazar arkadaş yırtacak.
Hayrettin Karaman Hocam, siz ki en adil fetvacısınız, yolsuzluk fetvası bile verip kaç kişiyi kurtardınız.
Yine sizin ocağınıza düştük hocam... Bu iki arkadaşın kaderi artık sizin elinizde.
Bir sevap daha işleyin.
17 Aralık miladı dakikası dakikasına ne zaman başladı...