Esrarengiz bir şekilde hayatını kaybeden ASELSAN mühendisi: ABD’liler peşimde baba
Vehbi Başbilen, oğlunun iş seyahati için ara sıra ABD'ye gittiğini, ABD'lilerin kendisini transfer etmek üzere her türlü vatte bulunduklarını anlattı.
Milli Tank Projesi'nde çalıştığı sırada 4 Ağustos 2006 günü esrarengiz şekilde ortadan kaybolup 2 gün sonra Altındağ'a bağlı Aydıncık köyü kırsalında aracında ölü olarak bulunan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in babası Vehbi Başbilen'in savcılık ifadesinde ilginç bilgiler verdiği ortaya çıktı.
PROJENİN KİLİT İSMİYDİ
Vehbi Başbilen, oğlunun iş seyahati için ara sıra ABD'ye gittiğini, ABD'lilerin kendisini transfer etmek üzere her türlü vatte bulunduklarını anlattı. Sabah gazetesinde Nazif Karaman imzasıyla yer alan habere göre Vehbi Başbilen şunları söyledi:
"Hüseyin 1996'da ASELSAN AŞ'ye stajyer olarak işe başladı, 1997'de tam işe alındı. Makine mühendisiydi. Hızla yükselip başarılı projelere imza attı. Dizayn ve proje ekibinin başındaydı. Kanas silahları, gece görüş dürbünleri görev yaptığı ve başarı ile bitirdiği projelerdi. Hüseyin en son milli tank projesinin en önemli kilit ismiydi.
SON GİTTİĞİ ÜLKE AMERİKA
Hüseyin pek çok ülkeye görevli olarak gitmiştir. Amerika, Kanada, Singapur, İngiltere, Fransa, Almanya vb... O grubun sorumlusu idi. Öldürülmeden hatırladığım kadarıyla son gittiği ülke Amerika idi.
Eve geldiğinde 'Hoş geldin oğlum, nasıl geçti yolculuk' dediğimde "Güzel geçti baba, Amerikalılar peşimdeler, yine beni istiyorlar, bu ikinci isteyişleri, bizimle çalış sana istediğin maaş koruma araba ev vb. tekliflerde bulundular" dedi. 'Baba bu vatan benim vatanım ben bu vatana hizmet etmek istiyorum vatanımı çok seviyorum" dedi ve teklifi kabul etmedi."
DOSYASI 8. SAVCIYA DEVREDİLMİŞTİ
Aracında boğazı ve bilekleri kesilmiş halde bulunana ASELSAN Anonim Şirketi Mühendisi Hüseyin Başbilen ölümü ile ilgili yürütülen soruşturma 8. savcıya devredilmişti.
ASELSAN MÜHENDİSİNİN ÖLÜMÜNÜ ADLİ TIP DA ÇÖZEMEDİ
Otomobilinde, 2006'da ölü bulunan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in intihar mı ettiği, cinayete mi kurban gittiğine ilişkin rapor hazırlayan Adli Tıp Genel Kurulu üyeleri farklı görüşlere vardı.
Başbilen'in ölümünü soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Adli Tıp İhtisas Kurulunun, ölümün "intihar mı, cinayet mi" olduğuna ilişkin oy birliğiyle bir sonuca varamaması üzerine Adli Tıp Kurumu Kanunu uyarınca, Adli Tıp Genel Kurulundan "kesin kanaat" bildirmesini istedi. Genel kurul, hazırladığı 46 sayfa raporu başsavcılığa gönderdi.
Raporun sonuç kısmında, Başbilen'in zehirlenerek öldüğünün ve kesik vasıfta yaralanma dışında başka bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı kaydedildi.
Başbilen'in vücudunda iki adet kesik vasıfta yara saptandığı aktarılan raporda, boyunda tarif edilen yaralanmanın cilt ve cilt altı dokularını içerdiği, büyük damar yaralanması bulunmadığından ölüm oluşturacak nitelikte olmadığı, sol el bileğinde tanımlanan yaralanmanın, müstakilen öldürücü nitelikte olduğu bildirildi. Kesiklerin, olay yerinde elde edilen maket bıçağı ile husullerinin mümkün olduğu kaydedilen raporda, ölümün, büyük damar kesisinden gelişen dış kanamadan meydana geldiği aktarıldı.
Başbilen'in olay öncesi fiziksel açıdan sağlıklı olduğunun bildirildiği, majör depresyon tanısıyla tedavi gördüğünün anlaşıldığı, 4 Ağustos 2006'da işe gitmek üzere evinden ayrıldığı, bir gün sonra aracı içinde ölü bulunduğu kaydedilen raporda, intihar notu ile araç içerisinde bulunan maket bıçağı hatırlatıldı ve şunlara yer verildi:
"Olay yeri inceleme bulguları, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, çürümeyle oluşabilecek düzeyde olan ve ölüm öncesi alkol alımına bağlı olması durumunda da kişinin savunmasını engelleyecek düzeyde olmayan etil alkol bulunduğu; uyutucu, uyuşturucu herhangi bir madde bulunmadığı, olay yeri görüntülerinin yapılan incelenmesinde kan lekelerinin lokalizasyonu ve dağılım şekli, otopsisinde tespit edilen kesik vasıfların lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları, kişinin vücudunda ölümüne müessir başkaca bir travmatik değişim ve toksik madde bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; kesik vasıftaki yaraların bir başkası tarafından oluşturulduğunun delillerinin bulunmadığı, ölümüne neden olan kesik vasıftaki yaraların kişinin kendisi tarafından husullerinin mümkün olduğu oy çokluğuyla mütalaa olunur."
Rapordaki bu görüşe, 38 üyeden 17'si katıldı. Kalan üyeler ise farklı gerekçelerle bu görüşe muhalif kaldı.
ŞÜPHELİ ÖLÜMLER
ASELSAN'da 2006 yılından bu yana, F-16 savaş uçakları, milli tank, insansız hava araçları (İHA), uzun namlulu yeni nesil silahlar gibi önemli projelerde çalışan 7 mühendis kuşkulu biçimde hayatını kaybetti. Şüpheli ölümleri bugüne kadar 8 Cumhuriyet Savcısı soruşturdu. 15 Temmuz'dan sonraki bu olaylarda FETÖ parmağı olduğu da iddia edildi. Sır perdesi ise aralanamadı. İşte o ölümler:
-Hüseyin Başbilen: 31 yaşındayken, 4 Ağustos 2006'da özel aracında boğazı ve bileği kesilmiş halde bulundu. Yürüttüğü önemli projelere ilişkin sunum yapmasına bir gün kala ölü bulundu. Projelerin yer aldığı flash bellek bulunamadı.
-Ali Ünal: 30 yaşındaki mühendis 17 Ocak 2007'de kafasına isabet eden kurşunla hayatını kaybetti. F-16 savaş uçaklarının modernizasyonu, komuta kontrol ve şifreleme sistemleri üzerinde çalışıyordu.
-Evrim Yançeken: 26 ocak 2007'de oturduğu binanın 6'ıncı katından düşürek öldü. Başbilen ve Ünal gibi askeri projeler üzerinde çalışıyordu.
-Burhanettin Volkan: 7 Ekim 2007'de Ankara Bando Okulları Komutanlığında nöbetçi subay odasında ölü bulundu. Vizör marka silahla intihar ettiği söylendi.
-Zafer Oluk: 10 Mayıs 2008'de askerlik görevini yaptığı birlikte elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Yazılım mühendisi idi.
-Hakan Öksüz: 25 Ocak 2012'de Eskişehir yolu üzerinde geçirdiği şüpheli bir trafik kazasında öldü. Mikro elektronik güdüm ve elektro-optik grubu projelerinde çalışıyordu.
-Erdem Uğur: 16 Ocak 2015'de Ankara'daki evinde ölü bulundu. Gazdan zehirlenerek intihar ettiği açıklandı. Hortum ağzında bulundu. Manyetik alan konusunda uzman olan Uğur, F-16 savaş uçakları, İHA, tank ve savaş silahları gibi milli projelerde görev yapıyordu.