Faruk Süren'den Galatasaray sorusuna yanıt: Deli miyim ben?

Galatasaray Spor Kulübü eski başkanı Faruk Süren kulüple ilgili dikkat çeken açıklamalar yaptı.

Galatasaray Spor Kulübü eski başkanı Faruk Süren, S Sport’taki Yol Boyunca programına konuk oldu. Orkun Yazgan ve Tunç Altınbaş’ın hazırlayıp sunduğu programda Süren, Galatasaray Spor Kulübü ve Dursun Özbek yönetimiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Muhalefet tarafından başlatılan imza kampanyasını bağımsız bir sivil toplum hareketi olarak gördüğünü ifade eden Faruk Süren, Dursun Özbek yönetiminin bu hareket için gereken ciddiyeti göstermediğini söyledi. Süren, tekrar Galatasaray Spor Kulübü Başkanı olmasıyla ilgili kendisine yöneltilen soruyu ise “Öyle bir niyetim yok, deli miyim ben?” şeklinde yanıtladı.

Faruk Süren, Yol Boyunca programında Galatasaray Spor Kulübü ile ilgili şu açıklamaları yaptı:

“Sevgi olmadan başarı olmaz”

“1996-2000 yıllarında Galatasaray’da büyük başarılar yaşadık. Tabii bu bir takım işi, ekip işi. Takım sadece futbol oynayan sporculardan oluşmuyor. Teknik heyet var, başında bir teknik direktör var, onun üzerinde bir yönetim kurulu var, o yönetim kurulunun bir de başkanı var. Bu piramit şeklinde bir bütünlük. Burada sinerjiyi yakaladıktan sonra sevgiyi de katmak lazım. Başarı bu şekilde geliyor. İnsanlar sevdikleri işte muvaffak oluyor. Bir de Fatih hoca da iddialı ben de iddialıyım. Böyle olunca, bir artı bir üç yaptı. Hagi de çok hırslıydı, bizde ikinci gençliğini yaşadı. Hırsa bakın, o kadar tecrübeli oyuncu UEFA Kupası finalinde hırsından kırmızı kart gördü.

“Fatih Hoca gelmeden önce kendisi için uğursuz diyorlardı, bunlar safsata”

Basketbolda Euroleague’i kazanan Fenerbahçe’yi tebrik ediyorum yeri gelmişken. UEFA Kupası’nın üzerinden 17 sene geçmesi ve bu süre içinde başta Galatasaray olmak üzere hiçbir Türk takımının Avrupa’da kupa kazanamaması çok üzücü. Burada bir hata var tabii. Biz Galatasaray olarak nerede hata yaptık. Bizim dönemimizde başlamış olan bir takım açılımları tersine çevirdik. Hem yönetsel açıdan hem sportif açıdan arkasını getiremedik. O hava devam etseydi, biraz takviye ve tecrübeyle Şampiyonlar Ligi’ne doğru gidebilirdik. Futbolda yol kazaları olur, mağlubiyetler olur. Fatih Hoca’ya da gelmeden saçma sapan şeyler söylüyorlardı. Yok uğursuzmuş, şampiyonluğu yokmuş. Bunlar safsata. Maç kaybettik diye hoca gönderilmez, arkasında durduk, şampiyon olduk, hem de 4 kere şampiyon olduk. Tamam antrenör iyi değil, değiştiriyorsunuz, iyi ama kim aldı bu beğenilmeyen antrenörü. Yönetim aldı. O zaman kendini değiştir. Nerede hata yaptın oraya bak.

“Yönetim futbolcuyla yüz göz olmayacak”

Futbolcunun tekin adamı beğenmeme durumuna gelmesi bir yönetim zafiyetidir. Oyuncunun teknik direktörü beğenmeme lüksüne gelmesi ve bunu ifade etmesi yönetimin basiretsizliğinden kaynaklanıyor. Yönetim futbolcuyla yüz göz olursa, futbolcuya taviz verirse, teknik direktörün haberi olmadan futbolcuyla özel görüşme yaparsa böyle şeyler olur. Bunlar hatalardır ve hatalar üst üste biniyor. Bu sene herhalde dördüncü olacağız, geçen sene altıncı olduk. Dolayısıyla geçen seneye göre iki kademe yükselmiş oluyor. O yüzden kendilerini başarılı addedebilirler yani.

“Galatasaray’ın marka değerinde ciddi bir erozyon var”

Benim amacım ikinci bir başkanlık dönemine girmek değil. Böyle bir niyetim yok. Ama Galatasaray’a 1978’den beri yönetici olarak hizmet vermişim, Galatasaray’dan koparılmam mümkün değil. Kulüpteki hadiseleri takip ediyorum. Pozisyonum itibarıyla da bazı yorumlar yapmayı da doğru buluyorum. Bundan da kimse alınmasın. Böyle davrandım diye kendimi başkanlığa hazırlıyorum, ille de başkan olacağım diye bir şey yok. Tecrübelerime binaen tavsiyelerde bulunuyorum. Şimdi tüm Galatasaray camiası kabul ediyor ki, elimizde bir problem var. Borçtu, alacaktı, Riva idi, Florya idi. Ama bütün bu Rivalar, Floryalar bizim problemlerimize çözüm sağlamıyor. Maalesef durum bu. Öncelikle yönetimin kısmen kendilerinden kaynaklanan problemi teşhis edip ortaya koyması lazım ki, Galatasaray tolumu buna bir çözüm bulsun. Yönetim gerçek olmayan ifadelerle, toz pembe bir dünya sunarsa, Galatasaray camiası da zanneder ki ‘işte biz çekişmeye girdik, Faruk ve arkadaşları başkan olmak istiyorlar, bizim yönetimimizi baltalıyorlar’. Böyle bir şey yok. Dolayısıyla gerçeği ortaya koymamız lazım. Yani şapkamızı önümüze koyup, biz burada hata yapıyoruz dememiz lazım. Eksiklerimizi giderme noktasında hem fikir olmamız lazım. Bugünkü yönetimin problemleri toplumla paylaştığını düşünmüyorum. Marka değerinde erozyon var.

“İmza kampanyası bağımsız bir sivil toplum hareketi ama yönetim ciddiye almıyor”

Son dönemdeki imza kampanyası çok önemli. Galatasaray’da ilk defa, bu kadar geniş yelpazeden insanların katıldığı bir kampanya. Tamamen bağımsız bir hareket. Bir başkan adayı yok. Bu bir sivil toplum hareketidir. Biz bu gidişattan memnun değiliz diyorlar, endişeliyiz, rahatsızız diyorlar. Katılım sürekli artıyor. Ben eski başkan olarak, bu pozisyonda imza atmadım, çünkü atarsam adaylığını koyacak diye algılanabilir. Başka yöne gider. Rahatsız olanlar, ki ben de rahatsızım, imza atsın. Gidişattan rahatsız olmayanlar, endişe duymayanlar atmasın. Demokratik bir ortamdayız. Ama bu kadar insanın imza attığı bir bildiriye duyarsız da kalınamaz, muhakkak buna bir şey söylemek lazım ama kale alınmıyor. 1600 olsun, ıslak imza olsun, yok noterden olsun. Seçime gitmek önemli değil. Ama bir şeyler yapılsın. En azından problemi gerçek bir şekilde ortaya kopyalım. Ben koyayım isterseniz: Sermaye yetersizliği. Bir işletme zarar ederse ortaklar ne yapar. Sermaye koyar. Ya malını satar, borcunu öder sermaye arttırır, ya da cebinden koyar. Bunun başka yolu yok. Dolayısıyla bu sermayeyi nereden bulacağız bunun tartışılması lazım. Riva, Florya yetmeyecek.

“Başkan kulübü tek başına yönetiyor”

Sayın Başkan kulübü tek başına yönetiyor, paylaşmıyor. Yapmış olduğu mukavelelerden kimsenin haberi yok. Mesela bu Emlak Konut ile yapılan anlaşma nedir, ayrıntıları nedir? Bizim bildiğimiz ihaleye çıkacak, birisi alacak, hasılat paylaşımı sistemi yapılacak. Bu paralar ne zaman gelecek, 2-3 senede diyorlar. Peki bu sürede faaliyetlerimizi nasıl sürdüreceğiz. Yine borçlanacağız. 275 milyon dolar oldu zaten. Başkanın çıkıp bunları izah etmesi lazım. Buradan milyar gelecek diyor, yok gelmeyecek, hesap ortada.”

“Öyle bir niyetim yok, deli miyim ben?”

Faruk Süren programa Turkcell BIP uygulaması ile bağlanan Radyospor programcısı Özgür Sancar’ın sorusunu da yanıtladı. Başkan olursanız ilk icraatınız ne olur sorusuna “teknik direktörle belki çalışmak istemeyebilirim. Muslera başta olmak üzere takımın omurgasını tutarım. U 17’deki milli oyuncularımızı da sistemin içine alırım. Ama sağol öyle bir niyetim yok, deli miyim ben?

Sporseverler, S Sport’a Digiturk 87, D-Smart 78 ve Turkcell TV + 77. kanaldan ulaşabiliyor.