Fatih Altaylı'dan Erdoğan'a Söke Söke Göndermesi: Korkuyorsanız O Başka
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Kanal İstanbul için referandum yapılması gerektiğini söyledi.
Altaylı'nın konuyla ilgili bugünkü yazısı şöyle:
Kanal İstanbul’un temeli atıldı zannetmeyin sakın.
Atılan temel köprü temeli.
Henüz kendisi olmayan, bırakın kendisini, uygulama projesi bile olmayan bir kanalın üzerinden geçecek bir köprünün temeli atıldı.
Toplamda bu şekilde 6 köprü olacakmış olmayan kanalın üzerinden geçecek.
Kanal inşaatı ihale edilmedi ama köprüler edilmiş.
İhalesi canlı yayınlanmadan.
Köprüleri yapma ihalesini alan ise yabancı değil.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı, İstanbul’daki şehir hastanelerini, Atatürk Havalimanı’nın pistlerini kullanılmaz hale getirerek yapılan pandemi hastanesini ve daha pek çok şeyi yapma ihalesini alan firma, Rönesans İnşaat yapacak olmayan kanalın üzerindeki köprüleri.
Aslına bakarsanız bu kanal işi, Türkiye’nin nasıl yönetildiğinin de şahane bir göstergesi.
Daha yeni yapılan Kuzey Marmara Otoyolu bile Kanal öngörülerek yapılmamış belli ki.
Geçen sene açılan yola şimdi kanal için köprü yapılacak.
O kadar öngörülü yapılmış bir otoyol diyeyim siz gerisini anlayın.
Üstüne üstlük köprü yapmaktansa hepi topu 20 metre derinlikte olacağı söylenen kanalın altından battı çıktılarla yol geçirmek daha ucuz ve kolay olmaz mı!
Kanal gerçekten yapılacak mı bilmiyorum.
Nasıl yapılacak bilmiyorum.
Kaça mal olacak bilmiyorum.
Parasını kim verecek bilmiyorum.
Özel sektöre yap işlet devret ile yaptırılacaksa geçiş garantisi ve yapımındaki krediler için Hazine garantisi verilecek mi bilmiyorum.
Ve tabii niye yapılacak onu da bilmiyorum.
Bilen olduğunu da zannetmiyorum.
Boğazlardan geçen gemi sayısı iddia edilenin aksine artış değil, düşüş yaşarken son 10 yılda geçen gemi sayısında yüzde 20’lik düşüş yaşanırken gemi trafiğinin katlanarak artacağı söylemini de inandırıcı bulmuyorum.
Boğazlardan geçen gemi sayısı azalırken, tonajın arttığını, bunun da giderek daha büyük gemilerin geçmesi anlamına geldiğini biliyorum ve bu büyük gemilerin sığ ve nispeten dar Kanal’dan geçmesinin mümkün olmadığını da görüyorum.
Ve bana öyle geliyor ki, bu kanal sanki bir toplumsal fay hattı oluşturup, yeni bir gerilimle siyasi konsolidasyon amaçlı olarak yapılmak isteniyor.
Amaç Trakya’yı ortadan ikiyi bölmek mi yoksa toplumu bir kez daha ortadan ikiye bölmek mi emin olamıyorum.
Ve galiba bana göre en doğrusu bu kanalın yapılıp yapılmayacağına halkın karar vermesi.
İstanbul’da ve Trakya’da yaşayanların bu konuda son sözü söylemesi.
Çünkü bu kanal en başta onların hayatını doğrudan etkileyecek.
Kimi 1 kilometre ötedeki tarlasına gitmek için kilometrelerce yol yapıp paralı köprülerden geçmek zorunda kalacak, kimi ise bir adada yaşıyor olmaktan memnun olacak.
Ama en iyi çözüm bunu Trakya’da ve İstanbul’da halka sormak.
Bu kadar önemli bir proje “İnadına yapacağım” diye yapılmaz.
“İstiyorsanız yaparız” diye yapılır.
Çünkü sonuçta ihaleyi iktidar verecek ama yıllar boyunca ceremeyi millet çekecek.
En yetkili kişinin dün söylediği gibi “Söke söke” ya da başka türlü bu parayı halk ödeyecek.
Elinizdeki onca gazete, televizyon, para ve güce rağmen ceremeyi çekecek olana sormaya korkuyorsanız o başka tabii.