Fehmi Koru'dan bomba açıklama: Yeni bir savaş dönemi planlanıyor!
Fehmi Koru: "Yeni dönemde yeni bir cephe ile ‘Sünni-Şii’ çatışması öngörülüyor olabilir mi?"
Bazen güne belli bir konuda görüş paylaşmak için başlamak niyetiyle yazı masasına oturuyorum; yazı öncesi göz attığım gazetelerin birinde karşıma çıkan bir yazıda aynı konunun benzer bir açıdan işlendiğini görünce…
Farklı bir konuya geçiyorum.
Bugün konumu, aynı gazetede (Hürriyet) çıkan bir değil, birden fazla yazı belirledi.
Hepsi de dış politikayla ilgili yazılar; yetkinlikle de kaleme alınmışlar, ancak her yazar aslında çok yaklaştığı ana tabloyu görmezden gelmiş…
Köklü değişim kapıda
Dünyamız köklü bir değişimin eşiğinde. İngiltere’nin halkoylaması ile Avrupa Birliği (AB) süreci dışına çıkma iradesi (Brexit) göstermesi ve Donald Trump gibi birinin ABD gibi bir ülkenin başkanı seçilmesi bugüne kadar geçerli kuralları geçersiz hale getirecek önemde gelişmeler…
Yeni kurallar henüz belli değil, bu belirsizlik de, ülkelerin dış politika aktörlerini, yeni düzeni etkilemeyi umdukları denemelere itiyor.
Kimi ülke eski önemini yitirmemek, kimi de yeni dönemde önemli olabilmek çabasında.
Yanlışlar yapmazsa yeni dönemde de önemi süreceği şimdiden belli olan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Nereden biliyoruz?
Trump’ın ilk başbaşa görüştüğü kişi olan İngiltere Başbakanı Theresa May’in Washington’dan dönerken yolunu Ankara’ya çevirmesi… CIA’nin yeni başkanı Mike Pompeo’nun Kongre’den onay aldığı gün Ankara’ya doğru yola çıkması… ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Münih’te Başbakan Binali Yıldırım ile etraflıca görüşmesi…
Yeni düzenin parametreleri yine ABD tarafından belirlenecekse, bu temaslar yazımın ana tezinin doğru olma ihtimaline işaret ediyor demektir; Türkiye bu dönemde de önemini sürdürecek tezime…
Benzer bir tahlil bölgedeki birkaç başka ülke için daha yapılabilir: Suudi Arabistan.. Ürdün.. ve tabii İsrail…
Ortadoğu yeni dönemin ilk deneme üssü olabilir ve Türkiye ile İsrail’in de yer alacağı Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve muhtemelen Katar’ın da içinde bulunacağı bir yeni ittifak ile sonuç alınmaya çalışılabilir…
İran ve Yunanistan endişeli
İran’ın böyle bir cephe oluşumundan endişe duyduğu ve bu yüzden etrafına anlamsız bir saldırgan dille bu endişesini yansıttığı fark ediliyor…
Endişesi haklı olabilir, ancak başvurduğu tedbir akıllıca değil.
Aynı rahatsızlık bazı AB üyesi ülkelerde de var.
Yunanistan’ın ‘Kardak’ gibi ada sayılması mümkün olmayan bir kaya parçası yüzünden Türkiye ile itişip kakışma yaşamasını, büyükler namına (proxy) bir hamle olarak görebiliriz.
Rahatsızlık, İngiltere’nin kapıyı aralaması ve Rusya’nın eski Sovyetler Birliği sınırlarına genişleme niyetinin fark edilmesi yüzünden; AB için harcanan neredeyse 100 yıllık çabalar boşa gidebilir diye düşünülüyor.
Haklı bir rahatsızlık, ancak dışa vurulma biçimi yanlış…
Türkiye zaten bir süredir AB ile arasındaki pamuk ipliğini ha kopardı ha koparacak; AB ne kadar esnetilirse esnetilsin o ipin durmasından yana olduğu için kopuş resmileşmiyor.
İran konusu da Türkiye tarafından bir süredir farklı değerlendiriliyor. Bütün dünyanın ambargolarla tecrit ettiği dönemde kendisine sahip çıkan nadir ülkelerden olan Türkiye’yi, Barack Obama’nın kendilerine uzattığı ele ellerini uzatarak mukabele eder etmez, ‘rakip’ olarak görmeye başlamıştı İran…
Suriye’nin büyük bir mezbahaya dönüşmesi biraz da Obama-Rouhani anlaşmasının İran’a verdiği güven yüzünden….
Yeni dönem ise, hem o anlaşmayı hem de İran’ı tehdit edeceğe benziyor.
Tahran’dan gelen Türkiye’ye yönelik yakışıksız sözler komşumuzun gelişmeleri doğru okumadığını gösteriyor.
İran ve Türkiye farklı cephelerde yer alırsa, biri bazen kazanır gibi görünse bile, sonuçta ikisi de kaybeder.
Peki, tablo buysa, Türkiye önemli ise ve bu yönde teşvik ediliyorsa, PYD/YPG konusunda zorlanmasının sebebi ne olabilir?
YPG/PYD Amerika açısından ‘vazgeçilmez’ görüldüğü için değildir bu; daha makul sebep, Türkiye direndiği bir konuda PYD/YPG kartı kullanılarak geri adım atmaya ve pozisyon değiştirmeye zorlanıyor olabilir…
Direnç gösterilen konu?
Yeni dönem savaş dönemi olarak planlanıyor: 3. Dünya Savaşı…
‘Yeni düzen’ planlayıcıları, geçen dönemin aktörlerinden farklı olarak, Ortadoğu bölgesine ‘barışçı’ gözlerle bakmıyor. Oluşmasını bekledikleri cephe de, bu sebeple, barışı amaçlayan bir cephe olmayacak. Yeni dönemin kendisine seçtiği ‘düşman’, büyük ihtimalle, Suriye ve Irak’tan çok daha ciddi bir ‘tehdit’ varsayılan bir ülke olacak.
Türkiye’nin böyle bir oldu-bittiye direndiğini düşünebiliriz.
Etrafında meydana gelen çöküş halindeki devletlere bir yenisinin daha eklenmesi Türkiye’nin çıkarına değildir.
Ne yani, Irak, Libya, Suriye, Yemen’den sonra bir de İran mı? İran’dan sonra sıra hangi ülkede?
IŞİD’e karşı oluşan cepheyle, Müslüman ülkeler, ‘sapkın’ olsa da sonuçta kendilerini ‘Müslüman’ olarak tanımlayan bir gruba karşı savaştırıldı; Suriye’de ve Irak’ta da olan bu.
Yeni dönemde yeni bir cephe ile ‘Sünni-Şii’ çatışması öngörülüyor olabilir mi?
Sırtımızdan sıvazlanarak bu yöne mi götürülmek isteniyoruz?