Fikri Sağlar Atatürkçü sanatçı Ayten Gökçer’i anlattı: Militan türbanlılarla mücadele etti
Kültür eski bakanı Fikri Sağlar, önceki gün hayata veda eden eşinin halası Ayten Gökçer’i anlatan bir yazı kaleme aldı. Sağlar, Ayten Gökçer’in laikliği yok etmeye çalışan militan türbanlılarla mücadele ettiğini yazdı.
Kültür eski bakanı Fikri Sağlar, önceki gün hayata veda eden eşinin halası Ayten Gökçer’i anlatan bir yazı kaleme aldı. Sağlar, Ayten Gökçer’in laikliği yok etmeye çalışan militan türbanlılarla mücadele ettiğini yazdı. Fikri Sağlar’ın Birgün’deki yazısı şöyle:
“ Tiyatronun değerli sanatçısı Ayten Gökçer’i dün kalbimize gömdük.
Devlet sanatçısı ve tiyatronun üstadı Gökçer, ülkemize ve çağdaşlığın tanımı olan devrimlerimize yapılan saldırıları, sanatın içinde bulunduğu durumu, tarikatların iktidarı zorlayarak oluşturduğu sansüre yaşamı boyunca karşı durdu.
Atatürk’e saygısızlık eden, laikliği yok etmeye çalışan militan türbanlılarla mücadele etti.
Hastalığından daha çok ülkeyi saran yobazlığa kızıyor, kurtuluş yolunun çağdaşlıktan uzaklaşmamak olduğunu hep söylüyordu. Sanatın ve sanatçının toplumu aydınlatan önderliğinin farkında olunmasını istiyor, toplumsal barış için en kuvvetli gücün insanın içindeki güzellikleri dışa vuran sanat olduğunun altını çiziyordu.
∗∗∗
Ayten Gökçer, tam bir Atatürk cumhuriyetinin kadınıydı.
Tüm varlığını Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temel ilkelerine borçlu olduğunu her vesile söyleyen sanatçıydı.
Çok okuyan, dünyayı tanıyan, sanatçının gelişimiyle sanatın gelişeceğine inanan bir aydındı.
Filozofça söylemleri, okuduğu ya da oynadığı dünya klasiklerini daha dikkatlice yorumlamasından kaynaklanıyordu.
Gökçer, 1953 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın bale bölümünden mezun oldu.
Ancak Tiyatroyu tercih ederek 1958 yılında Devlet Tiyatroları sanatçı kadrosunda yer aldı.
Tiyatroda çok başarı oyunlar oynadı.
Tarla Kuşuydu Jüliyet, Kim Korkar Hain Kurttan, My Fair Lady, Bağdat Hatun, Mançalı Don Quijote, Kaktüs Çiçeği, Öp Beni Kate, Lysistrata gibi tiyatro oyunlarında, Yedi Kocalı Hürmüz gibi müzikallerde ve Metin Oktay’ın hayatını anlatan “Taçsız Kral” gibi filmlerde oynadı.
1988’de Devlet Sanatçısı olan Ayten Gökçer, pek çok ödül kazandı.
Ayten Gökçer, Devlet Tiyatrosunun en görkemli döneminin en tanınmış aktristiydi.
Gökçer, bilgili, deneyimli biriydi, ayrıca sürekli yenilik arayan, durağanlığa düşman, aydınlığa hayran, bağnazlığı yıkan bir yapıya sahipti.
Bu nitelikler, engin yeteneğiyle birleşince, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da sayılı ve saygın bir sanatçısı olmuştu.
Ailesine çok düşkündü…
Tüm başarılarını ailesiyle paylaşmaktan ayrı bir mutluluk duyardı.
Eşi Cüneyt Gökçer’e olağanüstü sevgiyle bağlıydı.
Birlikte geçirdiğimiz zamanlarda yaptığı esprilerle, aileyi gülme krizlerine sokardı.
Çocuklarına, yeğenlerine kısaca ailenin her ferdine çok yakındı.
Dostluklar kurar, gençlere öğütler verir ama sanat konusunda kimseye taviz vermezdi.
Her zaman neşeli ama beğenmediği ya da sevmediği bir konuyla karşılaştığında tanınmayacak kadar sertti.
∗∗∗
Ayten (Kaçmaz) Gökçer’in çok sağlam bir sanat alt yapısı vardı.
Onu yetiştiren annesi Fahriye Hanım, Cumhuriyet döneminin ilk kadın sinema sanatçılarındandı.
Kardeşleri hep sanatın içinde oldular.
92 yaşındaki kayınpederim Orhan Kaçmaz hala konserler veriyor.
Eşim Serap, halasının yolundan yürüdü ve çok başarı oyunlar oynadı, çeşitli sanat kurumlarından ödüller aldı.
Ödül törenlerindeki Ayten Gökçer’in sevincini unutamam.
Yeğenin tanınmış ve önemli bir tiyatro sanatçısı olmasından dolayı, ayrı bir gurur duyardı.
Tiyatro sanatçısı kızımız Gerçek Sağlar Alnıaçık, annesi gibi Ayten Gökçer’in yolundan yürüdü.
Kızım Gerçek, konservatuarda okurken Ayten halasının yönetmeni olduğu Balerin oyununda oynamıştı.
Eşi Kürşat Alnıaçık’ın tıpkı annesi Gülsen ve babası Raik Alnıaçık’ın izinden gittiği gibi.
Baldızım Aygen ve ikiz kardeşi Ayşen Kaçmaz, Devlet Halk Danslarının sanatçılarıydı.
Ailenin 3. Kuşak sanatçısı Can Şakul, İstanbul Devlet Senfonide viyola sanatçısı, eşi Nisan Dağ Şakul da Sinema dalında uluslararası ödüllü yönetmen oldular.
Oğlum Erdal Yankı anne genlerine sahipti. Tevfik Fikret Lisesinde okurken Barselona’da yapılan Frankofon Liseler arasındaki Tiyatro karşılaşmasında en iyi oyuncu seçilmişti. Ama o, tarımla uğraşmayı yeğledi
Aslında ailemizdeki sanatçıların çok olması, yeteneklerini gören. “Sanattan yoksun olan bir Milletin hayat damarlarından biri kopuktur.” sözüne uyarak” Onları teşvik eden Ayten ve Cüneyt Gökçer’in, Türkiye’de sanata olan bağlılığı ve Atatürk’e olan hayranlıklarından kaynaklanıyor.
∗∗∗
Dün bir yıldız daha Güneş’e yaklaştı.
Bizleri laik demokratik Türkiye’de yaşatmak, oluşan çağdaş sanat toplumunu ışıtmak adına üstümüzde güçlü bir ışık olarak kalacak!
Ayten Gökçer, arkasında bıraktığı izlerle ölümsüzlüğe ulaştı.
Ailemizin, tüm sanat camiasının ve ülkemizin başı sağ olsun.“