Fransa'da Bir Cami Şiddeti Teşvik Suçlaması İle Kapatıldı
Fransa'nın kuzeyindeki Beauvais şehrinde bir camiye "şiddeti teşvik" suçlamasıyla altı ay kapatılma cezası verildi.
Euronews'in aktardığına göre; camiyi işleten "Espoir et Fraternite" (Umut ve Kardeşlik) adlı sivil toplum örgütünün avukatı Samim Bolaky, karara karşı Amiens'teki idari mahkemeye başvurduğunu belirtti. Bolaky, anılan derneğin "her zaman terörle mücadele ettiğini ve birlikte yaşamayı desteklediğini" savundu.
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, bu ayın ortasında 'Hristiyanlara, eşcinsellere ve Yahudilere karşı kabul edilemez vaazlar verildiği gerekçesiyle caminin idari olarak kapatılması için prosedürün başlatıldığını duyurmuştu.
Darmanin, "son altı ay içinde radikalizm şüphesiyle 99 caminin yetkililer tarafından kontrol edildiğini; onlardan 21'inin kapatıldığını, 6'sının kapatılma sürecinin devam ettiğini" ifade etti.
Fransız makamları, ağustos ayı sonlarında yürürlüğe giren tartışmalı 'ayrılıkçılık' yasasının kabul edilmesinin ardından 25'ten fazla camiyi kapattı.
Fransa genelinde Müslümanlara ait toplam 2 bin 620 Müslüman ibadethane bulunuyor.
Milli Görüş, karşı çıktığı tüzüğü kabul etti
Fransa'da Müslüman derneklerin çoğu Paris yönetiminin ocak ayında kabul ettiği 'İslamı Prensipler Tüzüğü'nü kabul etti. Son olarak geçtiğimiz günlerde Milli Görüş, Fransa Müslüman Türk Dernekleri Koordinasyon Komitesi ve Tebliğ cemaati ile bağlantılı İnanç ve Uygulama Hareketi, söz konusu tüzüğü imzalayacağını duyurmuştu.
İslam'ın Fransız Cumhuriyeti ile "uyumunu" ve cinsiyet eşitliğini yeniden teyit eden yasa, camiler ve bu camilerin idaresinden sorumlu derneklere yönelik müdahalenin yanı sıra Müslümanlara ait dernek ve sivil toplum kuruluşlarının finansmanını denetim altına alıyor.
Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2 Ekim 2020'de "ayrılıkçı" yasası olarak açıkladığı ve gelen tepkiler üzerine ismini "Cumhuriyet Yasalarına Saygıyı Güçlendiren Prensipler" olarak değiştirdiği diğer tasarı, ağustosta kabul edilmişti.
Yasa, Müslümanları hedef aldığı ve ötekileştirdiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası toplum ile sivil toplum kuruluşları ve insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor.