Funda Eryiğit: Şöhreti ciddiye almıyorum
Karadayı‘da canlandırdığı Belgin karakteriyle dikkat çeken Funda Eryiğit, son olarak Yok Artık filmiyle seyirci karşısına çıkıyor.
Yer aldığı dizilerden sonra tanınır olmakla ilgili konuşan Eryiğit, “Şöhret hayatıma soktuğum, bir şey değil. Ciddiye almıyorum” diyor.
Yok Artık’a sizi ikna eden sebepler nelerdi?
Önemli sebeplerden biri güçlü oyuncu kadrosunun olmasıydı. Filmde rol alan kişilere baktığımda hepsi beğenerek izlediğim oyuncu arkadaşlarımdı.
Karakteriniz hikayenin neresinde?
Film birçok eğlenceli hikayelerin birleşiminden oluşuyor. Güzel olacağını umduğum bir işte seve seve yer almak istedim. Oynadığım karakter Figen, Faruk’un yeni sevgilisi. Faruk, uzun zamandır sevgilisi olan Melis’le ayrılma konuşması yapmaya çalışıyor fakat olaylar pek beklediği gibi gelişmiyor haliyle.
Rolünüzün bugüne kadar canlandırdığınız karakterlerden farkı ne?
Bugüne kadar oynadığım karakterlerin hepsi birbirinden farklı. Bu yüzden net olarak söyleyebileceğim tek bir farklılık yok. Sanırım bunu izleyenlerin görmesi daha doğru.
Hayranlarınız sizi dişi ve dominant karakterlerde daha sık görmek istediklerini söylüyor. Buna ne diyorsunuz?
Sanırım en son rol aldığım ve Belgin karakterini canlandırdığım Karadayı dizisinde izleyenler bu tarz rolleri bana daha çok yakıştırmaya başladı. Belgin, çok severek oynadığım, izleyicinin de tavrını ve iddiasını sevdiği bir karakter oldu. Keşke devam etseydi. Ama bakalım bundan sonra izleyenler beni nasıl karakterle görecekler ben de henüz bilmiyorum.
Rollerin cici kız ve dişi, güçlü karakterler olarak kategorize edilmesine ne diyorsunuz?
Televizyon dünyasında böyle iki tanımlama var ama bana bu tanımlamalar biraz kaba geliyor. Role cici kız ya da dişi diye yaklaşmaktan ziyade, neyi, neden yaptıklarıyla daha çok ilgileniyorum. Ama televizyon jargonundan konuşursak, evet cici kız rolleri genelde maruz kalan ve mağdur olan, motivasyonları çok benzer karakterler oluyor. Dişi karakter deyince ise başka bir takım klişelere düşülebiliyor. Tabi söylediklerim genellemeler. Aslında eylemleri hakkında fikir yürütebildiğim, merak ettiğim karakterler benim için heyecan verici oluyor. Onun dışında karakterlerde kabaca ayrımlar yapmayı pek sevmiyorum.
Victoria gibi bir filmde olmak isterim
Karadayı sizin için nasıl bir deneyim oldu?
Bitmesini hiç istemedim çok güzel bir deneyimdi. Belgin en sevdiğim karakterlerimden biriydi. Onu çok özlüyorum.
Bundan sonrası için özellikle canlandırmak istediğiniz karakter var mı?
Sebastian Schippa’nın yönettiği Victoria diye bir film izledim. Oyuncu olarak böyle bir filmde oynamak isterim. Film 2,5 saate yakın kesintisiz tek plan akıyor. Çok etkilendiğim bir filmdi. Karakter önemli değil, öyle bir filmde çalışmak isterim.
Tiyatro çalışmalarınız nasıl gidiyor?
“Sessizlik” Devlet Tiyatrosu’nda dördüncü yılına giriyor. Tiyatro Festivali için hazırlayacağımız bir oyunumuz var.
Hayatınıza tanınır olmakla beraber neler girdi, neler çıktı?
Benimle ilgili bir konuda şöhret kelimesini duyunca şaşırıyorum. Şöhret hayatıma soktuğum, ya da hayatımı ona göre şekillendirdiğim bir şey değil. Ama tanınıyor olmak takdiri de içinde taşıyor ya, insanlar takdirlerini ilettiklerinde tabi ki bir yanıyla gururumu okşuyor ve hoşuma gidiyor. Onun dışında bu meseleyi hiç ciddiye almıyorum. Tanınmak hiç istediğim bir şey olmadı, yapmaktan zevk aldığım işin bir sonucu olarak başıma geldi.
Tiyatroda hikayeyi daha iyi anlıyorum
“90 yaşında bile sahnede olmak isterim” diyor musunuz?
Oyunculukta bir yaş sınırı yok. Ama şu an 90 yaşımı öngörmek çok zor. İstemekle de olmuyor, mümkün olacak mı o önemli.
Sahnede mi, kamera önünde olmak mı daha keyifli?
Sahnede oyunun sürekli akıyor olması, canlı olması, kamera önünde işleyenden çok başka bir süreç. Kameranın kurgu gibi kendine özgü bambaşka işleyişi var. Ama özünde ikisinde de oynuyorsun işte. Net bir şey söylemek için daha çok sinema filmi deneyimimin olması gerekir ama şu anda tiyatroda oynarken hikayeyi daha iyi anlıyorum.