Gelecek Partisi Sözcüsü Selim Temurci: Pelikan örgütü hesap verecek

Gelecek Partisi Sözcüsü Selim Temurci, Pelikan yapılanmasıyla ilgili olarak "Önümüzdeki dönemde Pelikan örgütü bütün şematik yapısıyla deşifre edildiğinde bu örgütün mutlaka hesap vereceği bir süreci Türk toplumu görür diye ümit ediyorum" dedi.

Selim Temurci, 2015-2018 arasında AKP İstanbul İl Başkanı olarak görev yaptı. 9 Şubat 2018’de görevinden istifa eden Temurci hakkında da tıpkı eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu gibi ihraç süreci başlatıldı.

Davutoğlu ve arkadaşları ihraç edilmeyi beklemeden AKP’den istifa etti. Davutoğlu, istifa ettiğini açıkladığı 13 Eylül 2019’da kameraların karşısına geçtiğinde hemen sağında Temurci vardı.

Davutoğlu liderliğinde kurulan Gelecek Partisi’nde aktif görev alan ve partinin sözcülüğüne getirilen Temurci ile Gelecek Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığı binasında Independent Türkçe’den Cihat Arpacık’a konuştu.

“NOKTADA AK PARTİ İLE GELECEK PARTİSİ ARASINDA ŞU ANDA SİYAH VE BEYAZ ARASINDAKİ FARK GİBİ BİR FARK VAR”

Röportajın bazı bölümleri şöyle:

“-Sayın Ahmet Davutoğlu Ak Parti’nin Genel Başkanıydı, siz de il başkanıydınız. Sizin Ak Parti’den ne farkınız olacak?

Bizler kendi geçmişini inkar eden insanlar değiliz. AK Parti’nin hikayesi aslında çok değerli bir hikayedir. AK Parti’yi var eden değerlerle hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Biz, AK Parti, AK Parti olma vasfını kaybettiği için itirazlarını yapmış insanlarız. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı dönemimde o dönem Sayın Genel Başkanımıza ‘Bu ahlaki yapı içinde, bu siyasal duruşla, bu bakış açısıyla artık AK Parti’de siyaset yapma şansım kalmadı, bana müsaade edin’ diyerek AK Parti’den ayrılmış bir kardeşinizim. Daha ağırını, Türk demokrasi tarihine bir travma olarak geçecek bir şekilde, Sayın Ahmet Davutoğlu yaşamıştı. Yüzde 49,5 oy almış bir genel başkan, milletin başbakan olarak görmek istediği bir isim, 1 Kasım’da göreve geldi, 5-6 ay sonra da görevden ayrılmak zorunda kaldı. Yani gelinen noktada AK Parti ile Gelecek Partisi arasında şu anda siyah ve beyaz arasındaki fark gibi bir fark var.

“AK PARTİ KENDİ İÇİNDE İNSAN YETİŞTİREMEYEN, İNSAN ÖĞÜTEN BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜ”

-Size göre AK Parti’nin bir geleceği yok mu?

AK Parti gerçekten yaşıyor mu? Bu soruyu şöyle cevaplayabiliriz: Sayın Erdoğan’ı oradan bir alın ve millete sorun. Sayın Ahmet Davutoğlu parti içi bir darbeyle görevden uzaklaştırılması sonrası Ak Parti kendi içinde hiçbir zaman söz söyleyebilme yeteneğine sahip herhangi bir siyasi karakter yetiştiremez. Ak Parti kendi içinde insan yetiştiremeyen, insan öğüten bir yapıya dönüştü. Böyle bir yapı içinde siyaset yapmanın zorluğunu parti içinde kalan arkadaşlarımız da biliyor ve test ediyorlar. 28 Şubat’ta milletle mücadele eden yapılar AK Parti’nin ortaya çıkmasına vesile oldu. O dönem o yanlışları yapanlarla bu dönem beraber siyaset yaptığımız insanların toplumda oluşturdukları bu korku iklimi aslında güç kimin elindeyse o kişinin ancak o zaman test edilebileceğini gösteriyor.

PELİKAN ÇIKIŞI: BU ÖRGÜTÜN MUTLAKA HESAP VERECEĞİ BİR SÜRECİ TÜRK TOPLUMU GÖRÜR DİYE ÜMİT EDİYORUM

 -“Parti içi darbe” ifadesini kullandınız. “Pelikan darbesi” de deniliyor. Davutoğlu darbeye direnemez miydi?

Öncelikle Rahmetli Bülent Ecevit ve Ahmet Necdet Sezer arasında 2001’de yaşanan krizin benzeri bir durumun yaşanmasını istemedi. Önümüzdeki dönemde Pelikan örgütü bütün şematik yapısıyla deşifre edildiğinde bu örgütün mutlaka hesap vereceği bir süreci Türk toplumu görür diye ümit ediyorum. 28 Şubat’ı bu ülkede yaşatanları, e-muhtırayı verenleri, 12 Eylül darbesini yapanları millet biliyor. 28 Şubat’ta meşru hükümete karşı yapılan bir darbe vardı. Pelikan örgütünün Sayın Davutoğlu’na gerçekleştirdiği operasyon Türk demokrasisinde yüzde 49,5 oyla seçilen bir başbakana yapılan bir darbedir. Birlikte yol yürüdüğünüz insanlar o bildiriyi kaleme alan insanlarla iletişim halindeyse o insanlarla artık yol yürümenizin mümkün olmadığını görüyorsunuz. Pelikan örgütünün bu ülkede medyada-iş dünyasında siyasette bürokraside çok güçlü olduğunu, bu gücü de şu anda ülkeyi yönetenlerden aldığını düşünüyoruz.

Siyaset elbette mücadeleyi gerektirir ama bu bağımsız bir yapı olsa, Sayın Başbakan devletin emniyetini, güvenlik güçlerini devreye sokar ve o anlamda mücadele edebilirdi. Ama hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz. Sayın Davutoğlu Türkiye’de kimsenin sesinin çıkmadığı bir ortamda Gelecek Partisi ile milletin önüne çıkabilmişse cesaretini kimsenin sorgulama hakkı yok. O yapı sadece bir medya örgütü değildi. O örgüt devleti idare edenler tarafından desteklenen bir yapıydı. Ne denli desteklendiği geçtiğimiz aylarda yalıları ziyaret edilince gördük. Birlikte ağladığımız, birlikte güldüğümüz, yiğitlikten bahseden insanlar Sayın Davutoğlu’na hiç yapıştıramayacakları iftiralarda bulunan yönetiyor olmaları acı olandı. Bu, helalleşmeyi de gerektiren bir süreç. Günü geldiğinde bu işe çanak tutanlar, madden ve manen destekleyenler, şu anda hala desteklemeye devam edenler inşallah bir gün bu helalleşmeyi yapabilirler.

“VEKİLLER İÇİNDE SOHBET ETTİĞİMİZDE GÖRÜYORUZ…”

-Şu anda farklı bir siyasi partidesiniz. Gördüğünüz fotoğraf nedir?

AK Parti’yi doğuran sorunlar geçmişten çok daha ağır bir şekilde hissediliyor. Adalet eksikliği çok ciddi bir şekilde hissediliyor. Ben 1997’de öğrenciydim, o yıllarda üniversitelerde gençlerin adalet ve demokrasi talepleri içinde bulundum. 28 Şubat’ı çok ağır bir şekilde yaşadık. Biz demokrasi ve hukuk istiyorduk. Bugün üniversitelerimizin haline bakın; o dönem sokakta sesimizi yükseltecek ortamı kendimizde bulabiliyorduk. Türkiye’de şimdi öyle büyük bir korku iklim oluştu ki… İki kişi konuştuğunda herkes çok dertli ama 3-5 kişi bir araya geldiğinde birbirlerine her şeyin çok iyi gittiğini söylüyorlar.

-Görüştüğünüz milletvekilleri var mı?

İlişkilerimiz devam ediyor. Vekiller içinde sohbet ettiğimizde görüyoruz; birçok vekil arkadaşımızla yaptığımız özel görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş felsefesinden, kuruluş iradesinden uzaklaştırılmış durumda olduğunu söylüyorlar. Milletvekili olma vasıflarını yitirdiklerini arkadaşlarımız bize anlatıyor. Ülkenin yarınını düşünen birçok arkadaşımızın “milletvekilliği” ünvanından rahatsız olduğunu görüyorum. Onlar bize dertlerini anlatıyor ama bu dertleşme “Size gelip siyaset yapacağız” şeklinde değil. Bu sadece TBMM için değil, sivil toplum da aynı durumda. Sivil toplum sus-pus durumda. Sessizliğe gömüldü. Kimse konuşmuyor.”