Gül cephesinden Metiner'e ağır yanıt
AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, "Arınç ve Suat Kılıç gönül dünyamızda zerrece bir yeri yoktur" ifadelerine Abdullah Gül cephesinden yanıt geldi...
AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, "Kişisel olarak benim için Bülent Arınç’ın ve de Suat Kılıç gibi başkaca isimlerin bugün geldiğimiz yer itibarı ile gönül dünyamızda zerrece bir yeri yoktur" dedi ortalık karıştı.
Mehmet Metiner'e yanıt Abdullah Gül cephesinden geldi. Gül'ün yakın arkadaşı Fehmi Koru, internet sitesinde Metiner'in sözlerinin ardından kaleme aldığı yazıda, "Ya aynı kişiler referandumda sürüden ayrı oy kullanacakları mesajını alenen verseler, bu tercihlerini sevenlerine duyurmak için çaba sarf etselerdi ne olurdu? Düşünün bakalım, referandum sonucu o zaman ne olurdu?" ifadelerini kullanması dikkat çekti.
İşte Koru'nun o yazısı:
Referandum sonrasının yeni sporu, sonucu ‘başarısızlık’ görenlerin, ortaya çıkan tabloya bakıp hayıflanırken suçlu arayışına da çıkmaları…
İktidara yakın bilinen medyada şiddetli tartışmalar bu minvalde…
AK Parti’nin kurucu kadrosundan önemli bazı isimler kampanyaya katılmamak ve ‘Hayır’ oyu kullanmak ile suçlanıyor…
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ
Bir milletvekili, işi, kurucu kadronun öndegelen isimlerinden Bülent Arınç için, “Gönül dünyamızda onun zerre kadar yeri yok” demeye kadar vardırdı. İkna çalışmalarına o da katılsaymış.. sonuç farklı olurmuş…
Doğrudur, o ve başka isimlerin ‘Evet’ kampanyasına fiili olarak katılmamalarının sonuç üzerinde etkisi olmuştur; hem de bayağı etkisi olmuştur.
Ancak böyle düşünenlerin unuttukları bir gerçek var: Siyaset illâ bir sürü piskolojisi içerisinde davranmayı gerektirmiyor; hep birlikte, beraberce yapılıyor siyaset, ama bu, siyasilerin iradeleri üzerine ipotek koymadan gerçekleşiyor…
Hiç değilse demokrasilerde siyaset öyle yapılıyor.
Özellikle de ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilen ülkelerde.
ABD öyle bir ülke ve orada siyasi hayat içerisinde bulunan insanların elbette parti çıkarını gözetmeleri bekleniyor; ancak ondan da önce, ülkenin ve seçildiği bölge insanının çıkarlarını gözettikleri biliniyor…
Her Temsilciler Meclisi üyesi ve senatörün hangi konuda nasıl oy verdiğinin ayrı ayrı hesabı tutuluyor ABD’de…
Pek çok başka demokratik ülkede de durum aynı; bir-iki kişinin iradesinin esiri olmak değildir demokrasi…
HİÇ Mİ BEĞENMEYEN ÇIKMADI?
Türkiye referandumda 18 maddelik bir anayasa değişikliği paketini oyladı; az bir oy farkıyla ‘parlamenter sistem’ terk ediliyor ve ‘Türk tipi’ olduğu vurgulanan yeni bir sisteme geçiliyor…
Ciddi bir dönüşüm bu.
Referandumda AK Parti ‘Evet’, CHP de ‘Hayır’ cephesinin öncülüğünü yaptı. Her iki partinin milletvekilleri, paket TBMM’de görüşülürken, hiç fire vermeden partisi çizgisinde oy kullandı.
AK Parti içerisinde paketle getirilmek istenen yeni sistemi benimsememiş tek bir kişi yok muydu?
Ya da CHP içerisinde “Başkanlık sistemi daha iyi” görüşüne yakın duran bir milletvekili?
Var idiyse bile varlıklarını belli etmediler ve tıpış tıpış gidip oylarını partileri istikametinde kullandılar…
Dahası da var: Referanduma sunulan konuda partilerinden farklı düşünenler seçildikleri illere giderek şahsen benimsemedikleri tez için vatandaşı ikna etmeye de çalıştılar.
Neymiş, parti disiplini böyle gerektiriyormuş…
Gülerim ben buna.
YA SANDIKTAN ‘HAYIR’ ÖNDE ÇIKSAYDI..
Oysa demokratik bir ortamda, getirilmek istenen yeni sistemi içine sindirememiş, bilgi ve tecrübesiyle bunun yanlış olduğu kanaatine varmış olan siyaset adamlarının, yapılmak istenene en baştan karşı çıkması gerekirdi.
Partisi için de doğru olan böyle bir davranıştır.
İzah edeyim:
Referandum kıl payıyla ‘Evet’ sonucunu verdi; pekala tersi de olabilir ve ‘Hayır’ oyları daha fazla çıkabilirdi.
O ihtimalin de güçlü olduğu bugün görülebiliyor.
‘Hayır’ sonucu çıksaydı, bu durum, AK Parti için hiç de hayırlı sonuçlar doğurmazdı…
Baştan karşı çıkan/lar işte bunu önlemiş olurdu.
Sandıktan ‘Evet’ sonucu çıktığı halde yaşanabilecek olumsuzluklar yok mu iktidardaki parti açısından?
En doğru siyasi davranış tarzı, hayati konularda kararlar alınırken, en geniş istişare mekanizmasını çalıştırmak ve yine de ikna olmamışları cepheye sürmemektir.
Bizde ise, artık günlük politikadan uzak ve istişare mekanizması içerisinde de bulunmayan kişilerin bile, içlerine sindirmiş-sindirmemiş olmalarına aldırmadan, cephede yer alması bekleniyor.
O insanların sessiz kalmalarının bir ‘nimet’ olduğunun düşünülmemesi bana ilginç geliyor.
YA ALENEN “BENİM OYUM HAYIR” MESAJI VERSELERDİ..
Kurucu kadrodan ve tabanda hâlâ etkisi bulunan kişiler, partinin propaganda kampanyasına açıkça katılmadıkları için, sandıktan çıkan sonuç etkilenmiş midir?
Herhalde etkilenmiştir.
Ya tersi olsaydı? Ya aynı kişiler referandumda sürüden ayrı oy kullanacakları mesajını alenen verseler, bu tercihlerini sevenlerine duyurmak için çaba sarf etselerdi ne olurdu?
Düşünün bakalım, referandum sonucu o zaman ne olurdu?
Manisa’da ‘Hayır’ oylarının fazla çıkması soğukluğun sandığa yansıması sayılabilir.
İsimleri de telâffuz edilerek şimdilerde onların üzerlerine gidilmesinin bile AK Parti kitlesini tereddüde düşürecek bir etkisi mutlaka olacaktır.
Seçmenin oyu kimsenin cebinde değil.