Gül ve Soylu Krizi Çiçek Abbas'la Şakir'in Atışmasına Benzetildi

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Adalet Bakanlığı’nın 2020 yılı kesin hesabı ve 2022 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeleri sürüyor.

CHP PM üyesi ve TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Zeynel Emre, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili sorular yöneltti.

Emre, "‘10 bin dolar alan siyasetçiyi ben biliyorum’ diyor. Ben de bir hukukçu olarak şunu biliyorum: Bir suç örgütünden bir şekilde faydalanan bir siyasetçi varsa suç işliyordur, en hafif tabirle o örgütün üyesi olmamakla birlikte o örgüte yardım işini yapıyordur, örgüt içerisinde bir konumu vardır" ifadelerini kullandı.

Emre şunları söyledi:

Dört yılı aşkın bir süredir Adalet Bakanı'sınız. Eminim ki iyi niyetle yargıya güveni de arttırmak istiyorsunuz, yargıya ilişkin sorunları azaltmak istiyorsunuz. Ancak bunun, bugüne kadar gerçekleşmediğini, bundan sonra da gerçekleşme olasılığının olmadığını üzülerek ifade ediyorum. Çünkü bir defa ortada sistemsel bir bakış açısından kaynaklanan çok büyük problemler var.

Ekonomi ile yargı arasında çok ciddi ilişki olduğunu görüyoruz. Bugün dolar 14 lira seviyesine yaklaştı, burada Bakanlığınızın bir sorumluluğu olduğunu düşünüyor musunuz? Kabinede bir Bakan var, İçişleri Bakanı ve emrinde yüz binlerce kolluğun olduğu, bu kadar kritik ve bir devletteki en önemli Bakanlığı yöneten bir Bakan sizinle söz düellosuna giriyor, siz ona cevap veriyorsunuz.

"BİZ BU ŞEKİLDE ADALETİ SAĞLAYAMAYIZ' DİYOR MUSUNUZ?"

Biz hepimiz biliyoruz ki siz ona cevap veriyorsunuz, o size cevap veriyor; âdeta bir Türk filmi vardı ya Çiçek Abbas, orada Çiçek Abbas ile Şakir'in düellosu gibi biz bunu izliyoruz. Aynı Bakan, daha önce bir başka Bakana da herkesin gözü önünde omuz atmıştı, buna da şahit olmuştuk.
Kendi memurlarına talimat veriyor ‘gerekirse kol kırın’ diyor, herkesin gözü önünde. ‘Hukuku dinlemeyin, hukuk arkadan gelsin’ diyor, hakaret ediyor, suçlu ilan ediyor, hedef gösteriyor; bütün bunları tüm Türkiye'nin gözü önünde yapıyor. Siz bunlara şahit olan bir hukuk insanı olarak bu rahatsızlığınızı gidip de kendi genel başkanınıza ‘Kardeşim, bir bakan böyle yapamaz, böyle devam edemeyiz. Ülkede biz bu şekilde adaleti sağlayamayız’ diyor musunuz?

"SUÇU BİLDİRMEMEK DE SUÇTUR"

O Bakanla ilgili somut çıkan iddialar var. ‘10 bin dolar alan siyasetçiyi ben biliyorum’ diyor. Ben de bir hukukçu olarak şunu biliyorum: Bir suç örgütünden bir şekilde faydalanan bir siyasetçi varsa suç işliyordur, en hafif tabirle o örgütün üyesi olmamakla birlikte o örgüte yardım işini yapıyordur, örgüt içerisinde bir konumu vardır. Suçu bildirmemek de ayrıyeten bir suçtur, Ceza Kanunu'nda karşılığı var. Siz bunları bilen biri olarak ne gibi bir işlem yapıyorsunuz?

"BURADA EŞİT HUKUK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ"

Bakın ‘Türkiye'deki en büyük problemlerden biri ne?’ dersek; yargı reformu diyorsunuz ya kişiye özel hukuk uygulaması var Türkiye'de, herkese eşit hukuk uygulaması yok; adamına göre, partisine göre, kişiye göre değişiyor.  İşte ‘kişiye özel hukuk uygulaması’ diyoruz ya, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımıza Çubuk'ta fiili saldırı, linç girişimi düzenlendi; 37 şüpheli var, tek bir kişi hakkında gözaltı kararı dahi verilip ya da tutuklama işlemi yapılmadı. Siz burada eşit hukuk olduğunu düşünüyor musunuz?”

TANRIKULU: "HEP EN SON GÜN KARAR VERİLMİŞ"

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları söyledi:

“Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine açılan birçok dava var. Sizin Genel Başkanınızın açtığı davalar var. Bakın, Man Adası davalarıyla ilgili olarak 5 dava Kartal Adliyesi’ne açıldı. Yani ikisi bir mahkeme olmak üzere, 4 ayrı asliye hukuk mahkemesine düştü. 4 ayrı asliye hukuk mahkemesine düştü Kartal Adliyesinde. Tevzi yapıldı UYAP'tan; ona müdahale etme imkânsıza yakın yani çok zayıf, oluyor zaman zaman, duyuyoruz. Tevzi yapıldı ve 4 ayrı asliye hukuk mahkemesine düştü. 4 asliye hukuk mahkemesinin hâkimleri aynı anda değiştirilir mi? Atama dönemi değil, kararname dönemi değil. 4 asliye hukuk mahkemesinin hâkimi duruşmadan önce, tevziden sonra değiştirilir mi? Sonra o mahkemelerden çok ağır cezalar çıktı, şimdi dosyalar Yargıtay’da. Bakın, bunlar yargının bağımsız ve tarafsızlığıyla ilgili değil, yargıç bağımsızlığıyla ilgili değil, doğrudan doğruya Adalet Bakanlığının idari tasarruflarıyla ilgilidir. Ya komisyon ya HSK bu görevlendirmeler... Bakın, size çok somut örnekler veriyorum. Bakın, böyle bir düzende bizim Genel Başkanımıza karşı bir yargı düzeni oluşturuluyorsa ortalama yurttaşın nelerle karşılaştığını nasıl bilebileceğiz, bize söyler misiniz?

Tanrıkulu, iş insanı Osman Kavala hakkındaki yargılama sürecini şöyle değerlendirdi:

"Osman Kavala'yla ilgili olarak sadece kronolojiye bakın, hep en son gün kabul kararları verilmiş; gözaltı süresi en son gün, iddianameyi kabul kararı en son gün. İddianamesi ne zaman yazıldı, biliyor musunuz? Bakanlığınızın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden savunma için ek süre aldığı son gün ne zaman, biliyor musunuz? 20 Şubat. Artık ek süre alma hakkınız yok sizin; 20 Şubat 2020 tarihi. İddianame ne zaman hazırlandı, biliyor musunuz? 19 Şubat’ta. Peki, iddianame ne zaman kabul edildi? En son gün, 4 Mart’ta. Duruşma ne zaman yapıldı, ilk duruşması? En son gün, dört ay sonra, Haziran’ın 24'ünde, 25'inde. Tutuklu; bakın, tablo bu…

"BÖYLE BİR DÖNEMİN ADALET BAKANISINIZ"

Şöyle bir şey olabilir mi: Yani bir mahkeme gezici dolaşabilir mi; ilk önce 26, sonra 37, şimdi 14 ve terfi edebilir mi? Şimdi, Yargıtay’dan temsilciler de burada yani Hakimlerin kendisinde vicdan olmazsa, kendisinde tahammül ve bağımsızlık olmazsa istediğiniz güvenceyi getirin. Yargıtay üyelerinin güvence bakımından hangi eksikleri var? Ama bu Yargıtay üyelerinin de sonuç itibarıyla yargı teamüllerine uygun davranması gerekmiyor mu?

Yani bir hülleyle nasıl vicdanlarına aykırı bir biçimde gidip oy kullanırlar? Biz o Yargıçlara nasıl güveneceğiz? Yani siyasetin yönlendirmesiyle eğer Yüksek Yargı Üyeleri böyle bir karar vermekten yoksunsalar... Yani yeni atadığınız yargıçlara Hakkari'de, Şırnak'ta nasıl güveneceğiz, nasıl bağımsız ve tarafsız olduklarına inanacağız, nasıl siyasetten etkilenmediklerine inanacağız?

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanının, evet, Anayasa'dan kaynaklı 3 tane sıfatı vardır. Biri Cumhurbaşkanlığıdır; eyvallah. İkincisi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanıdır; eyvallah. Üçüncüsü Anayasa'da tarif edilmiş, başkomutandır; tamam. Ama dördüncü sıfatı daha var; Türkiye'nin Başyargıcıdır, Türkiye'nin Başsavcısıdır. Kendisinin iddia ortaya koyduğu bir konuda bir Savcı iddianame mutlaka düzenlemek zorundadır. Öyle bir takdir hakkı yoktur, eğer bir iddia ortaya koymuşsa herhangi bir yurttaşla, siyasetçiyle ilgili. Eğer Hakimse de yani hüküm kurmuşsa da 'O insanın tahlil olma imkanı yoktur' iddiası kırılmadığı sürece. Böyle bir dönemin Adalet Bakanısınız; başarılar diliyorum.”

SOYLU, PEKER'İ İŞARET ETMİŞTİ

Süleyman Soylu, TRT televizyonunda yaptığı röportaj sırasında organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in bir siyasetçiye 10 bin dolar verdiğini öne sürmüştü.

Soylu’nun TRT televizyonunda 19 Mayıs 2021 tarihinde Sedat Peker ve gazeteci Hadi Özışık arasındaki konuşmaya atıfla, “Kim keklemiş ise hesabını ondan sorsun, ayda 10 bin dolar hangi siyasetçiye gönderiyorsa ondan sorsun” şeklinde açıklama yapmıştı.

‘10 bin dolar alan siyasetçi kim’ sorusunu 6 buçuk ayın ardında da yanıtsız bırakan Soylu, “10 bin dolar meselesi de devletin kayıtlarında vardır ve göreceksiniz. Bundan sonraki süreçte açığa çıkacaktır. Aman siz açığa düşmeyin ha, aman siz açığa düşmeyin!” demişti.