Gülen, Erdoğan'ın çağrısıyla dönse ne olurdu?
Yeni Akit yazarı Hacı Yakışıklı, Fetullah Gülen'in 2012'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'dön' çağrısına uymayarak mücadele etmeyi tercih ettiğini yazdı.
İşte Hacı Yakışıklı'nın o yazısı:
Amerika ile yazışmalar başladı: “Sayın ABD yetkilileri; ülkenizde kalan kişinin Türkiye’ye iadesini…”
Amerika bu çağrıya, doğrudan veya dolaylı onay verecek.
Abdullah Öcalan’da da benzer süreç yaşanmıştı. “Öcalan’ı Amerika teslim etti” dense de PKK’nın lideri, Cavit Çağlar’a ait uçakla Suriye-Rusya- İtalya ve Kenya’nın Yunanistan Konsolosluğu hattından Türkiye’ye teslim edilmişti.
Kandil Dağları’nda gezen Öcalan, Kenya’dan uçakla getirildi!
Fetullah Gülen teslim mi edilir yoksa “yüreğinin götürdüğü yere git” denerek ülkeden çıkarılır mı orası henüz muamma! Şayet gideceği bir ülke olursa Avustralya olacağını tahmin ediyorum, birçokları ise, “Kanada’ya gitti bile” diyor. Bir gerçek var ki, Türkiye’ye geç kalınmış bir geliş olacak.
Erdoğan, Gülen’e çağrı yapmış ve “Gurbetin faturası ağırdır, ülkene dön, endişe etme” demişti. Bu dön çağrısı Haziran 2012’de yapıldı, yani 7 Şubat Hakan Fidan olayından 4 ay sonra!.. Bunun üzerine Gülen “ülkesine” dönmeyip, mücadele etme kararı almıştı. Bu mücadele 17/25 Aralık 2013’te patlak verdi, 1/19 Ocak 2014’te MİT TIR’larıyla ayyuka çıktı!
Peki, kiminle mücadele?
Liderlerini halkın seçtiği, meclisini halkın seçtiği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile!..
Peki, Gülen dönemin Başbakan’ı Erdoğan’ın çağrısı üzerine Türkiye’ye gelse neler yaşanırdı veya neler yaşanmazdı?
1)Gülen, Türkiye’ye gelişiyle bundan sonra otorite olarak İsrail’i değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve onun sahibi olan Türkiye Milleti’ni kabul etmiş olurdu.
2)Havaalanında Bakanlar ve üst düzey yetkililer tarafından karşılanır, sempatizanlarının gözyaşları iniş pistlerinin her yanını ıslatırdı.
3)MİT TIR’ları durdurulmaz, telefon dinlemeleri yapılmaz, illegal bağlantılar bırakılırdı. Kasetler, şantajlar ve montajlar biterdi.
4)Fetullah Gülen, Türkiye’nin faydasına çalışan bir kanaat önderi olur; Kaynak Holding, İpek Koza gibi birçok kuruluş milli menfaatler adına çalışır, paralar yurtdışına çıkmazdı.
5)“Kimse Yok mu?” Derneği’ni ön plana çıkaracağım diye Deniz Feneri ve İHH üzerinden algı yönetimi yapılmazdı.
6)“Muhterem, Hoca ve Efendi” gibi sıfatları huzur içinde herkes tarafından kullanılırdı.
7)Mısır, Filistin, Suriye, Doğu Türkistan ve dahi ümmet coğrafyası, Ayasofya’nın açılması, müslümanların birliği gibi konular Gülen’in de sağlayacağı 25 milyar dolarlık katkı ile daha güzel ve heyecanlı bir yola girerdi. Bu meseleler yine yola girecektir, bu meseleler ümmetin meselesidir. Ayasofya bir gün açılacaktır! Yurdumun üstünde tüten en ocak sönmeden elbette Ayasofya’nın prangaları kırılacaktır. Bunlar, günlük siyaset rutini olamaz!