''Güzel kızsın, mini etek giy, Ayşe Arman gibi poz ver!''
Ayşe Özyılmazel, röportaj yaptığı dönemde kendisine mini etek giymesini, seksi pozlar vermesini teklif eden yöneticisini anlattı. İşte o yazı.
Hadi kızım göster abilere bacaklarını
Hayatımızın akışını ne belirler? Tercihlerimiz elbette.
Neyi seçersen onu yaşarsın, hangi yolu seçersen o yolun insanı olursun. Ha, bir sabah içini pişmanlık sarabilir vazgeçebilirsin. Belki de gidişattan memnunsundur devam edersin. Sen bilirsin.
Pazar sabahı Helin Avşar ve Rasim Ozan Kütahyalı'nın seks kokan röportaj fotoğraflarını görünce aklıma bunlar geldi işte. Bir de başımdan geçen o tatsız hadise...
Şöyle miniler giysen...
Bundan altı sene önce gazeteciliğe yeni başlamışken, sistemi henüz çözmemişken, sadece öğrenmek ve ayaklarımın üzerine basabilmek derdindeyken, gazetede çalışan her büyüğümün sözlerini kutsal kabul edecek kadar safken başıma bir şey gelmişti.
Röportajlara yeni başlamıştım, ünlü erkeklerle röportaj yapıyordum. O zaman çalıştığım abilerden biri (ismini vermeyeceğim çünkü meselem şahısla değil olayla) beni yanına çağırdı...
Purosunu tüttürürken şöyle dedi "Ayşeciğim, böyle jeanlerle kazaklarla çıkma şu röportaj fotoğraflarında."
Şaşkınlıkla abimin yüzüne bakarken bendeki içli iç ses şöyleydi: "Ama benim başka kıyafetim yok ki, param da yok, zaten üç kuruş maaş veriyorsunuz, ne giyeceğim? İşe gelecek parayı zor buluyorum, kıyafetlerim çok mu kötü, bir yerlerden borç mu alsam acaba?"
Abi purosundan bir fırt daha çekip, koltuğunda gerilerek devam etti "Yani diyorum ki, güzel kızsın, şöyle miniler giysen..." o sırada içim çekilmeye başladı, adamın yüzüne patlatsam kesin işimden olurum, sonra sıkıysa popona baka baka annenin evine geri dön kızım Ayşe.
Sabaha kadar ağladım
Abi devam "... şöyle biraz dekolte yapsan, hoş pozlar versen, hani Ayşe Arman gibi."
Aaa! Bu adam bana resmen 'soyun dökün, seksi kadın ol' buyuruyor. Ayşe derin nefes al! Ayşe sus, yok susma! Geçir kafasına kül tablasını çek git buralardan, yok gitme! Gidemezsin! Gidecek yerin yok! Bütün aileye rest çektin kendi evine çıktın! Ayşe derin nefes al!
Ve sinirden gözlerim dolarak şöyle dedim; "Bakın, ailem yıllarca beni oramı buramı açayım diye okutmadı. Ha normalde mini etek giymez miyim, dekolte sevmez miyim severim elbet! Ama ben siz talimat verdiniz diye, yaptığım iş daha fazla konuşulsun diye oramı buramı açamam! Ayrıca ben Ayşe Arman değilim. Ayrıca jeanden başka bir şeyim yok ve işe de zar zor geliyorum çünkü param yok!"
Tepkime karşılık abinin cevabı ne oldu?; "Sen de amma abarttın, annene söyle sana bir şeyler alsın."
O gece sinirimden sabaha kadar ağladım.
Mini elbiseler giymeyi severim, iltifat almayı severim ama böylesi hakaret değil de neydi ki? Bu camiada düzen böyle miydi? Konuşulmak için kadınlığını sergilemen mi gerekti?
Helin iyi röportajcı
Peki ne yaptım? İnadına o adamın dediklerini yapmadım. "Bana dedikodu yaz" dedi yazmadım, bana "Seksi ol" dedi olmadım. Sonra ne oldu? Maaşım uzun süre artırılmadı, sıkıntı çektim ama bugün mesleğim adına hoşlanmadığım bir şeye imza atmadığım için mutluyum.
Bugün bana saygı duyan, benim gerçek başarılarımı isteyen bir gazete ekibiyle çalışıyorum. Bugün kimsenin kadın röportajcılardan böyle hadsiz beklentilerinin olmadığı bir ortamda gururla çalışıyorum. Canım çekerse dekolte de giyiyorum çünkü benim seçimim.
Şimdi Helin'i düşünüyorum... Helin iyi röportajcı, lafım yok! Keşke Rasim Ozan Kütahyalı ile o fotoğrafları çektirmeseydi, hiç gerek yoktu. Bence dirense, sadece sorularını sorsa uzun vadede o kazanacaktı. Neyse...
Bu sabah uyandığımda, günün programı içinde çok önemli bir röportajım vardı. PAZAR SABAH'ta yayınlanınca okuyacaksınız...
Gardırobumu açtım, sonra perdeyi aralayıp havaya baktım. Hiç düşünmeden siyah bir jean ve siyah boğazlı kazağımı giyip evden çıktım.
İnsanın defterinde soruları, içinde bolca merakı olunca böyle oluyor galiba.
Ayşe Özyılmaz -