Hadsiz yobaz: Akit yazarına göre Filenin Sultanlarını izlemek caiz değilmiş

AKP'li Akit gazetesinin yazarı Muhammet Seyfullah Maden, Filenin Sultanları'nı ve Ebrar Karakurt'u hedef aldı. Maden, kadın voleybolunun "caiz olmadığını" savunarak "Teşhirci mesabesindeki giyim tarzları dahi “millilik” forsundan çok uzak" ifadelerini kullandı.

Ebrar Karakurt'u ise LGBTİ+ kimliği üzerinden hedef alan Maden, sportif kariyerinin kötüye gittiğini ancak "LGBT lobisi" sayesinde milli takımda oynadığını öne sürdü. 

Akit yazarı Seyfullah Maden, Türkiye'ye büyük gururlar yaşatan ve her kesimden milyonların sevgisini kazanan A Milli Kadın Voleybol Takımını ve LGBTİ kimliği nedeniyle Ebrar Karakurt'u hedef aldı.

"Eşcinsel karakterlere yer verilmeyen sinema filmlerinin uluslararası festivallerde yarıştırılmayacağı, siyasi partilere eşcinsel kotası getirilmesi gerektiği gibi sapkın fikirler küreselciler tarafından sürekli gündemde tutulurken, spor sektörü bundan geri bırakılacak değildi" ifadelerini kullanan Maden, yazısında Karakurt ve Filenin Sultanları'na dair şunları kaleme aldı: 

Kadın voleybolu izlemek caiz değil. O yüzden işim olmaz. Ancak “Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı” sürekli, “Atatürk’ün kızları” denilerek siyasi malzeme haline getiriliyor ve gündemde tutuluyor. Hani şu AK Parti öncesinde esamesi bile okunmayan ama her fırsatta AK Parti karşıtlığı için politik sahaya çekilen “Kadın Voleybol Milli Takımı.”

O yüzden istemesek de gelişmeler önümüze düşüyor.

Bu takımda iki eşcinsel var. Kadın voleybol takımında oynayan, kadınlarla aynı giyinme odasını kullanan iki kadın eşcinsel.

Bunlardan biri, sportif kariyeri hariç her şeyiyle gündemde. İsmi Ebrar Karakurt.

24 YAŞINDA KARİYERİ Mİ BİTTİ

Vikipedisine baktım. 24 yaşında ve 6 takım değiştirmiş. Yani gittiği takımlarda beğenmiyorlar, kovuyorlar. Üstelik her seferinde daha düşük takımlara gitmiş. Yani gözden düşmüş. Ekşisözlük’ü kurcaladım. Sekülerler bile, “Kafası dağınık, sahada dolanıyor, bitik, zayıf” vb. ifadelerle bunu yerin dibine sokmuş. Yani kişiliğine ve LGBT’ci olmasına değinmesek, sadece mesleği üzerinden konuşsak bile eleştirilecek birçok özelliği var.

SKANDAL HABERLER

Karakurt, dün Müslüman akademisyen Furkan Bölükbaşı’na ettiği hakaretle yine gündeme geldi.

Hakkındaki haberleri biraz kurcaladım. Mesela birkaç ay evvel, bir mekanda kafayı çektiği, sahneye fırladığı, şarkıcının elinden zorla mikrofonu alıp “zorbalık yaptığı” yönünde haberler var.

Bitmedi. İslam’ın kesinkes reddettiği, Allah’ın “haddi aşmak” olarak nitelediği, Nebî aleyhisselamın lanetlediği eşcinselliğin net propagandasını yapıyor. İğneleyici sözlerle insanlara sataşıyor. Özel hayatı da saçmalıklarla dolu… Mesela TikTok’ta gayri meşru ilişki yaşadığı eski sevgilisine amiyane tabirle “laf soktuğu” videolarla da sık sık isminden söz ettirmiş.

Karşıma çıkan bir videosunda, kameraya bakıp saçma sapan el hareketleri yapıyordu. Hakikaten anlamsız. Terbiyesizlik…

LOBİNİN ETKİSİ

Peki sportif kariyeri sürekli kötüye giden, Paris olimpiyatlarında sekülerlerin bile tepkisini çeken, özel hayatında da bu denli sorunlu birisi, nasıl milli takımda oynuyor?

Cevabı çok basit; LGBT lobisi.

Eşcinsel karakterlere yer verilmeyen sinema filmlerinin uluslararası festivallerde yarıştırılmayacağı, siyasi partilere eşcinsel kotası getirilmesi gerektiği gibi sapkın fikirler küreselciler tarafından sürekli gündemde tutulurken, spor sektörü bundan geri bırakılacak değildi.

UEFA’nın başta İngiltere olmak üzere büyük liglerde LGBT propagandası yaptırması, gökkuşağı renklerinin olduğu pazu bantlarını zorunlu tutması, sözde “onur ayı”nda köşe bayraklarının sapkın renklerin olduğu bayraklarla değiştirilmesi gibi uygulamalar mevcut…

Ee futbol böyleyken, basketbol, voleybol gibi spor dallarında geri mi duracaklar?.. Onlar da LGBT lobisinin müthiş baskısı altında.

İddialara göre, daha 24 yaşındayken kariyeri bitme noktasına gelen ve yaşantısı nedeniyle sosyal medyada sık sık “varoş” eleştirilerine maruz kalan Ebrar’ı da “milli sporcu” seviyesinde “zorla tutan” güç, işte bu lobi.

TÜRK KADININI BU MU TEMSİL EDİYOR?

Voleybolcuların adeta teşhirci mesabesindeki giyim tarzları dahi “millilik” forsundan çok uzak. Buna rağmen, sürekli “milli takım, milli sporcu, filenin sultanları” diye lanse edilmeleri ve “İşte Türk kadını” denilerek milyonlarca insanı temsil ettikleri yönünde algı oluşturmak, başlı başına tarihimize karşı büyük bir ayıp.

Hadi takımı geçtik, içlerinde düzgün kişilik sahibi olanlar da var.

Ama, hiçbir artısı olmadığı halde, iddialara göre “sırf lobi ittirmesiyle” takımda tutulan birisinin Türk kadınını temsil ettiğini ileri sürmek…

Hele ki AK Parti döneminde…

Zerre miskal tarih şuuru olan herkesin reddedeceği bir garabettir.

100 yıl önce Türk kadınını cephede askerlere mermi taşıyan annelerimiz temsil ederken, sadece 1 asırda bu seviyeye düşmüş olamayız.

Düştüysek de kalkmak zorundayız.

Kariyerinden ikili ilişkilerine, iletişim eksikliğinden skandallarla dolu yaşantısına kadar, her haliyle gençlere örnek olmaktan çok uzak bir kadının, bugüne dek milli takımda tutulması bile büyük hata.

Buna karşın bir de bu ve arkadaşlarının Türk kadınını temsil ettiğini ileri sürmek, hata değil adeta bu millete hakaret.

Bu sportif değil, tamamen kültürel bir meseledir.

Defaatle gündeme getirdiğimiz “kültür devrimi” çağrısını yineliyoruz:

Ülkenin yönetici kadrosu da kültür meselesine artık eğilmek zorundadır. Bu kültürel çözülmeye karşı harekete geçmek için yeterince beklenmiştir.

Lozan’a Türk kalpağıyla gidip Fransız fötrü ile döndüğümüz gün bu savaşı kaybetmiştik.

Müslüman Türkler artık kendi göbeğini kendi kesmeli, özüne dönmelidir.

Artık karşı atak vakti; kimliğimizi geri kazanma, gerekirse yeniden inşa etme vaktidir.

Geç kaldık diye vazgeçecek değiliz.