Hangi tarikat hangi partiyi destekliyor? Fethullah Gülen cemaati ne yapacak?
22 Temmuz seçimleri öncesi herkes safını daha net belli ediyor. Said Nursi'nin zamanında Demokrat Parti'yi desteklemesini bir vasiyet olarak gören bu grup sırasıyla AP ve DYP'yi destekledi... Peki şimdi kime oy verecek? Ya diğerleri? Cemaatler konusunda u
Dini cemaatlerin çoğunun siyasi parti tercihlerinde şu noktalar öne çıkıyor:
1) Aslında cemaatler, siyasi partilerin din işlerine fazla girmesinden hoşlanmaz, o alanın kendi tekellerinde kalmasını isterler;
2) Cemaatler, ordu başta olmak üzere, laikliğe hassas kurumları ürkütüp öfkelerini üzerine çekmekten uzak dururlar;
3) Kendileri açıkça siyaset yapmazlar. Bunun yerine yelpazenin sağındaki bütün partilerle belli bir ilişki içinde olur, onlardan mümkün olduğunca çok taviz kopramaya çalışırlar.
Bu saydıklarımızın ender istisnalarından biri Yeni Asya Gazetesi etrafında örgütlenen Nurculuğun ana gövdesidir. Said Nursi'nin zamanında Demokrat Parti'yi desteklemesini bir vasiyet olarak gören bu grup sırasıyla AP ve DYP'yi destekledi. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve 1982 Anayasası'na karşı çok sert muhalefet yaptı.
Grubun bu seçimlerdeki tercihini, Yeni Asya'nın sahibi Mehmet Kutlular'a sordum, "Tabii ki Demokrat Parti'yi destekliyoruz. Çünkü demokrat misyonu o sürdürüyor" cevabını verdi. Kutlular, AKP dahil diğer partilerin hiçbirinin "gerçek manada demokrat" olduğuna inanmıyor.
Bir diğer istisna da Süleymancılar. Kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın ölümüyle cemaatin başına geçen damadı Kemal Kacar yıllarca merkez sağ partilerden milletvekili seçildi. Onun ölümüyle yerini alan Tunahan'ın torunu Ahmet Denizolgun da RP'den Meclis'e girdi, ardından ANAP'a yönetici oldu. Şimdi Süleymancılar, liderleriyle birlikte DP'yi destekliyorlar.
Fakat bu grup 1990'lardan itibaren sürekli bölündü, küçüldü, eski gücünü kaybetti. Öyle ki cemaat liderinin kardeşi Beyazıt Denizolgun AKP'ye kurucu oldu ve İstanbul'dan milletvekili seçildi.
Tarikatların durumu
1990 ve 2000'li yıllarda Nakşibendilik, Kadirilik gibi tarikatlar modernleşmeye çalıştı, dışa açıldı, şirketleşti ama günün gereklerine göre yönetilmedikleri için büyük ölçüde etkilerini kaybettiler. Bunun en çarpıcı örneği, bir zamanlar MSP'nin kurulmasına ön ayak olan, bürokrasiye nice kadro yetiştiren Nakşiliğin İskender Paşa koludur. Prof. Mahmut Esat Coşan'ın ölümüyle bu tarikat silindi gitti.
Kaldı ki tarikarlar, sanıldığı gibi çok sıkı disipline sahip, şeyhin her dediğinin harfiyen yerine getirildiği yapılar değildir. Bu nedenle her müridin, mürşidinin işaret ettiği parti ya da adaya oyunu vereceği kesin değildir. Zaten mürşidin müridleriyle ilişkisi giderek medya vb. dolayımıyla kurulduğu ve eğer varsa bu tür pazarlıkları yabancıların da haberdar olabileceği şekilde duyurmak abes kaçacağı için, işaretin yaygınlaştırılabilmesi de zordur.
Gülen'in tercihi
Bu seçimlerde en önemli odaklardan biri kuşkusuz Fethullah Gülen cemaati olacak. Normal olarak Gülen tüm yumurtalarını aynı sepete koymaz, tüm sağ partilerle, hatta Ecevit dönemi DSP'si ile iyi ilişkiler kurmayı tercih ederdi. Fakat 27 Nisan kriziyle birlikte cemaatin yayın organları açık bir şekilde AKP taraftarlığı yapıyor, ANAP-DYP birleşmesiyle doğan DP'yi sert bir şekilde eleştiriyorlar.
Aslında Gülen ile Erdoğan'ın yıldızları RP döneminden beri tam olarak barışmamış, taraflar birbirlerine hep kuşkuyla bakmışlardı. Fakat son dönemde "ordu mağduru" olma ortak paydasında birleşmiş gözüküyorlar. Bunda AKP'nin, Abdullah Gül gibi cemaatin sıcak baktığı bir ismi aday göstermesi de etkili oldu. Öte yandan cemaatin, devlet, özellikle Emniyet içindeki kadrolarını muhafaza etmek için AKP'yi desteklediği de ileri sürülüyor