HDP Kanal İstanbul Projesinin ekolojik ve ekonomik dengeye olası zararlarını çıkardı
Kanal İstanbul’un olası ekolojik dengeye ve ekonomiye vereceği zararlarının çıkarıldığı HDP’nin araştırma önergesinde, 17 ülkenin ev, tarım ve sanayi atıklarının bırakıldığı Karadeniz’in yüzde 87’sinde canlı yaşamın tamamen yok olduğu belirtildi.
Küçükçekmece Gölü, Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajı doğallığını yitirecektir. Sazlıdere, İstanbul’un endemik koridorudur. Yanı sıra Terkos ve Sazlıdere Barajları İstanbul’un su toplama alanlarıdır ve bu su kaynakları yok olacaktır. Bu bölgeler dünya ekosistemindeki önemli bölgelerdir. Birçok endemik tür burada yaşam sürdürmektedir.
Medyafaresi.com (Ankara)
HDP İstanbul’un Avrupa yakasında yapılması planlanan projesi 45 kilometre uzunluğunda, 21 metre derinliğinde Kanal İstanbul Projesinin ağaç kıyımına sebep olması, olası bir depremi tetiklemesi, içme suyu ve gıda sorunları açığa çıkarması, ekolojik kirliliğe sebep olması, ekonomik zararlara sebep olması gibi risk faktörlerinin belirlenip gerekli önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırması önergesi verdi.
Kanal İstanbul’un olası ekolojik dengeye ve ekonomiye vereceği zararlarının çıkarıldığı HDP’nin araştırma önergesinde, 17 ülkenin ev, tarım ve sanayi atıklarının bırakıldığı Karadeniz’in yüzde 87’sinde canlı yaşamın tamamen yok olduğu belirtilerek, “Kanal ile bu kirlilik Marmara ve Ege Denizi’ne taşınacaktır. Kıyı ekolojisi bozulacak, buralardaki canlı türleri olumsuz etkilenecektir” denildi.
HDP Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Çepni tarafından hazırlanarak Meclis’e sunulan önergede, toplam 41 milyon metrekarelik tarım alanı, 5 milyon metrekarelik orman ile başta İstanbul’un akciğeri olan ve önceki projelerde tahrip edilen Kuzey Ormanları’nın yok olması sürecinin hızlanacağı ve İstanbul’u nefessiz bırakacağına dikkat çekildi.
Araştırma önergesi ve gerekçesi şöyle:
Yıllardır gündemde tutulan Kanal İstanbul projesi çalışmalarının hızlandırılmasıyla projenin muhtemel sonuçları üzerine tartışmalar yoğunlaşmıştır. Yapılması öngörülen proje kapsamında İstanbul’un Anadolu yakasında Küçükçekmece, Avcılar, Arnavutköy ve Başakşehir ilçelerinden geçecek kanal Marmara Denizi ile Karadeniz arasında bir bağlantı oluşturacaktır.
Projenin olumsuz sonuçları ise bilim insanları, çevre örgütleri, ekoloji örgütleri, STK’lar, çevreciler tarafından defaatle belirtilmiştir. Ekonomik olarak yeni bir karadelik yaratacağı gibi ekolojik açıdan da geri dönüşümsüz zararları olduğu için projenin iptal edilmesi talep edilmektedir.
Bilim çevreleri ve ekoloji hareketleri kanalın açılmasıyla yer altı su rezervuarlarının tuzlanmasına, Trakya bölgesinde tarım alanlarının çoraklaşmasına ve bölgeden göçlere sebep olacağına dikkat çekmektedir. Tahribat içme suyu rezervuarlarını da etkileyecektir. İstanbul bugün bile gıda ve içme suyu sıkıntısı yaşamaktadır. Artan nüfus ve var olan kaynakların tahribiyle birlikte proje sonunda temel sorunlardan biri su ve gıda temini olacaktır.
17 ülkenin ev, tarım ve sanayi atıklarının bırakıldığı Karadeniz’in %87’sinde canlı yaşam tamamen yok olmuştur. Kanal ile bu kirlilik Marmara ve Ege Denizi’ne taşınacaktır. Kıyı ekolojisi bozulacak, buralardaki canlı türleri olumsuz etkilenecektir.
Ekolojik tahribatın sonuçları bugünle sınırlı kalmayacaktır. Küçükçekmece Gölü, Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajı doğallığını yitirecektir. Sazlıdere, İstanbul’un endemik koridorudur. Yanı sıra Terkos ve Sazlıdere Barajları İstanbul’un su toplama alanlarıdır ve bu su kaynakları yok olacaktır. Bu bölgeler dünya ekosistemindeki önemli bölgelerdir. Birçok endemik tür burada yaşam sürdürmektedir.
Bunlara ek olarak yapılacak bir projeyle 89 milyon metrekarelik bir alan yapılaşmaya açılacak. Toplam 41 milyon metrekarelik tarım alanı, 5 milyon metrekarelik orman yok olacak. Başta İstanbul’un akciğeri olan ve önceki projelerde tahrip edilen Kuzey Ormanları’nın yok olması hızlanacaktır, İstanbul’u nefessiz bırakacaktır.
3. Havalimanı inşaatında çalışan işçilerinin yaşadıklarını hatırlarsak, bu tür “çılgın”, “mega” projeler aynı zamanda taşeron sistemiyle güvencesiz çalışma, göçmen işçilerin kayıtsız şartsız çalıştırılması ve iş cinayetleriyle adeta çalışma kampı olarak hayat bulmaktadır. Vahşi sömürü düzeniyle eşdeğer biçimde çalıştırılan işçilerin tahtakurusu olan yataklarda yatmak istememesi gibi en insani taleplerle iş bıraktığı, bu taleplerin karşılanması yerine tutuklandığına şahit olduk. Benzer büyüklükteki proje kapsamında işçilerin ücret ve çalışma koşullarının nasıl olacağı bilgisi paylaşılmamıştır.
Proje halka hizmet amaçlı değildir. Esas amaçlardan biri ekonomik krizin en derin etkilerini yaşayan inşaat sektörüne hareketlilik kazandırmaktır. İnşaat kalkınma projesi olarak planlanan Kanal İstanbul’a ilave olarak Karadeniz Konteyner Limanı, Marmara Konteyner Limanı, Küçükçekmece Yat Limanı projeleri başta olmak üzere birçok proje bulunmaktadır. İnşaat odaklı kalkınma projelerinin hem emek kırımına hem ekokırıma hem de yurttaşların borçlandırılmasına sebep olduğu bilinmektedir.
Projenin geçtiği güzergah üzerinde arsa satışlarında bir hareketlilik bulunmaktadır. Basındaki haberlere göre bu güzergahta Katar Emiri’nin annesi 44 dönüm arazi satın almıştır. Katarlıların proje sonunda arazinin değerleneceği garantisiyle arsa alımına teşvik edildiği söylentilerinin açıklaması yapılmamıştır.
Proje maliyetindeki belirsizlikle kamuoyunda güvensizliğe sebep olmaktadır. İhale bedelinin 75 milyar TL (12.6 Milyar Dolar) olduğu söylenirken bu rakam geçen yıl Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın resmi sunumunda 118 milyar TL (20 milyar dolar) olarak verildi. Ekonomik krizde olan, temel yaşam giderlerini karşılayamayan, çözümsüzlükle intiharlara yönelen kamuoyunun bu konuda net bilgisi olmalıdır. Yap-İşlet-Devret ya da kamu eliyle yapılacağı söylenen bu projenin yurttaşların sırtına yeni borç yükü yaratacaktır. Diğer zararlarıyla birlikte yurttaşların geleceği de ipotek edilecektir.
Projenin belirlenmiş bazı şirketlere verileceğine dair basında haberler yer almıştır. İşçilerin çalışma koşullarının nasıl olacağına, konaklama ve ücret koşullarının nasıl sağlanacağı gibi konuların belirlenmesi, projeye nasıl başlanacağı, ilerleneceği, sonuçlanacağı, projenin ekolojik ve ekonomik anlamda olumlu ve olumsuz etkilerin ne olduğu, yukarıda bahsedilen sorunlara nasıl çözümler üretilebileceği belirsizliklerle dolu olan Kanal İstanbul projesiyle ilgili öğrenilmesi gerekli olan bu bilgilerin elde edilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasının gerekli olduğu görüşündeyiz