Hilal Kaplan: AYM'nin skandal kararının arkasında Abdullah Gül var
Sabah Gazetesi yazarlarından Hilal Kaplan, bugünki yazısında Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında skandal bir karar veren Anayasa Mahkemesi'ndeki Abdullah Gül etkisini yazdı..
Sabah Gazetesi yazarlarından Hilal Kaplan, bugün köşesinde yazdığı yazıda FETÖ'cü Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında tahliye kararı alan Anayasa Mahkemesi'ndeki Abdullah Gül'ün etkinliğini kaleme aldı.
İşte Kaplan'ın o yazısı
17 Aralık operasyonu, Kılıçdaroğlu'nun doğum gününde gerçekleştirilmişti.
Can Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğum gününde Anayasa Mahkemesi tarafından salınmış, hatta hapisten çıkış konuşmasında Dündar buna değinip, "Erdoğan'a armağan olsun" demişti.
Tesadüf bu ya, Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan'ın doğum gününe denk gelen 11 Ocak'ta da Altan ile birlikte Şahin Alpay'ın tahliye edilmesi kararını verdi. Devam eden bir davaya dair, yetki aşımı yapıp esasa girerek hüküm verdiği için 13. ve 26. Ağır Ceza mahkemeleri kararı uygulayamayacaklarını beyan ederek bu hukuksuzluğa direndiler.
Peki, Dündar'ın serbest kalacağını, çıkışından sadece altı gün önce kim tahmin etmişti dersiniz:
Cumhurbaşkanı iken Abdullah Gül'ün basın başdanışmanı olan Ahmet Sever. Kamuoyuna açık yayınladığı Can Dündar'a hitaben mektubunda, arkadaşının bir an önce serbest kalacağından çok emin olan Sever şöyle diyordu: "Sana bunları yaşatan zihniyet her zaman yenilmiş ve vicdanlarda mahkûm olmuştur. Şimdi de öyle olacak, bundan hiç şüphem yok." Altı gün sonra Dündar, on üyesi Abdullah Gül tarafından atanmış olan AYMüyelerinin kararıyla çıktı ve darbeden kısa süre önce yurt dışına kaçtı.
Hâlen bulduğu her fırsatta gazetecilik kisvesi altında ülkesine iftira atmaya devam ediyor. Darbeden sonra ayrıca Abdullah Gül'ün atadığı iki AYM üyesinde ByLock çıktı! Yazışmalara göre FETÖ'den birebir talimat aldıkları ve buna göre hareket ettikleri tespit edildi.
Gül'ün son dönemdeki çıkışlarından ve belki de Gül'ün atamalarının çoğunluğu oluşturduğu AYM'nin aldığı kararları çok beğendiğinden, FETÖ elebaşının son konuşmasından da güller dökülüyordu:
"Bir bahçeyi tımar ediyor gibi tımar etmek, dikenlerini kesmek, yok etmek, güllere 'buyrun' demek fakat çok kolay olmamış... Her yer çok mükemmel efendim. Güllük gülistanlığa döndü.
Heyhat, nerede o? Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül, gel o bayıltan renginle gönlüme dökül. Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül...
Sultandı, gönüller sultanlığını duymaya başladı. Gönüller şimdi de o sultanınsultanlığının bir kere daha gelip o gönüllere taht kurmasını istiyor.
Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül." Yorum sizin...
.