İçinde duş alınan gay bar açıldı

Dansçılar bornozla geliyor, suyu açıyor ve bir kulüp dolusu kalabalığın önünde yıkanmaya başlıyor.

Türk kadınları gay barlara neden bu kadar düşkün?

a) Rahat ediyoruz, karışan/bulaşan olmuyor

b) Erkek arkadaşım rahat ediyor, karışan/bulaşan olmuyor

c) Gay’ler diğerlerinden çok daha eğlenceli

d) En törkish’inden bir klişe: Ben değilim ama çok gay arkadaşım var...

Testi çözdüyseniz, cevap anahtarı için sizi Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’ın en büyük gay barının kapısına alalım... Çarşamba gecesi Harbiye’de sessiz sedasız bir açılış...

Belli ki Instagram’a sızan ilk görüntüler, en ıslağından bir buse kondurmuş şehrin yeniliğe susamış dudaklarına. Lüks otomobillerden asfalta sarkan yüksek topuklu Louboutin’ler, daracık eteklerin zar zor müsaade ettiği küçük ama hızlı adımlarla ilerleyip İstanbul’un yeni marjinal kulübü Superfabric’in vestiyerinin önünde birikiyor.

Kendilerine ‘marjinal’ dediklerine bakmayın. En tıpatıp’ından / en ‘garbî’sinden düpedüz bir gay kulüp burası. Vestiyerin önündeki Louboutin’ler sabırsız: Topuk üstünde burun kalkıyor; bir birinin, bir diğerinin üzerine abanılıp külotlu çoraplı sütun gibi bacaklar dizden kırılıyor. Heyhat yapacak bir şey yok, vestiyerin canı burnunda.

Nihayet Alexander Wang monttan kurtulup, o dar eteğin kendisinden de cömert üstü meydana çıktığında artık vakit, basamaklara hiç bakmadan salona açılan merdivenleri inme vakti. Uçaktan inen eski Türk film yıldızı gibi kendinden emin, nereye bastığını bilen ve tehditkâr: Çene kalkık, göğüs uçları Kalaşnikov namlusu, dümdüz karşıya doğrultulmuş...

Yaklaşık bin kişilik salondaki Oreal sarışını oranı, mahçup beyaz yakalı gay’lerden fazla. Aynı durum özel bir koridorla geçilen arkadaki ‘exclusif party’ odasında da mevcut. Bu sayıca üstünlüklerinden cesaret alıyor olmalılar ki ABD’den ithal siyahi dansçıların kasları kırmızı neon ışıklar altında parladıkça gay’lerden daha çok tezahürat, daha pervasız bir coşku gösteriyorlar.Kasların bu ıslak parlaklığının nedeni duvarlara monte edilmiş duşlar...

Bornozla geliyor, suyu açıyor ve koca bir kulüp dolusu kalabalığın önünde, üzerindeki belli belirsiz mayomsuyla yıkanmaya başlıyor. Normal insan, değil böyle bir meclisi şahanenin önünde, evindeki banyosunda yalnızken bile kendiyle bu kadar haşir neşir olmaz; bu bir kısmı Allah vergisi, bir kısmı sonradan spor salonlarında üstüne eklenmiş dünyevi metalarıyla mesai harcamaz.

Dansçıların bir kısmı duşlarda bu en mahrem hallerini sergilerken, salonun içinde standın üzerinden sarkanı, sahnede titreyeni cabası... Giriş ücreti mi? Bir kadeh içkinin fiyatı mı? Müzik mi? Kimin umrunda ki!