İmamoğlu'nun MOBESE'ye Nasıl Yakalandığı Ortaya Çıktı
İstanbul’un kar yağışıyla mücadele ettiği saatlerde, Ekrem İmamoğlu'nun balıkçıda yemek yediği ana ve MOBESE görüntülerine dair değerlendirmede bulunan Tolga Şardan, sistemin arka planına dair detayları paylaştı.
T24 yazarı Tolga Şardan, bugünkü köşesinde, İstanbul’un kar yağışıyla mücadele ettiği saatlerde Ekrem İmamoğlu'nun balıkçıda yemek yediği ana ve MOBESE görüntülerine dair değerlendirmede bulundu. Sistemin nasıl işlediğine dair bilgiler veren Şardan, devamında şu ifadeleri kullandı: “Sonuçta, ‘büyük göz’ istediği anda, istediği hedef kişi hakkında istediği verilere çok kısa zamanda ulaşabiliyor. Yeter ki hedef kişi olmayın… Sistem affetmez!”
Tolga Şardan’ın ‘İmamoğlu, MOBESE'ye nasıl yakalandı?’ başlıklı yazısı şöyle:
Sanayi Devrimi'nin en önemli sonuçlarından birisi buhar makinesi ve motorun icadıyla birlikte uçağın keşfiydi.
ABD'nin Kuzey Karolina Eyaleti'nin Kitty Hawk kasabası sakinlerinden Orville ve Wilbur Wright, uzun zaman harcadıkları icatlarını 1903 yılının 17 Aralık günü havalandırmayı başardı.
Yerden havalanan icat uçaktı.
Wright kardeşler uçağı icat ettiklerinde amaçları; uzakları yakın etmek, ayrılıkları birleştirmek, yeni coğrafyaların keşfini sağlamaktı hiç kuşkusuz.
Ancak zaman içinde insanlığın bu keşfi; kendisinin yararına, başkasının zararına kullanacağını elbette bilemezlerdi. Ve öyle de oldu.
Günümüzde gelişen havacılık teknolojisiyle uzaklar yakın oluyor, ayrılıklar sona eriyor.
Ama bir de madalyonun diğer yüzü var ki; uçak endüstrisi, 20. yüzyılın başından itibaren savaşların sonuçlarını belirleyici unsur olarak karşımıza çıkıyor.
İşin özü; insanlığın iyiliğine ve faydasına olması amacıyla icat edilen sistemler, zaman içinde bireyin başka birey ya da bireylerle, toplumun başka topluma karşı mücadelesinde belirleyici güç olarak kullanılıyor.
Acı bir durum.
* * *
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott'la akşam yemeğinde buluşmasıyla ilgili ortaya çıkarılan kamera görüntüleri, üst bölümdeki durumun bir tezahürü yani belirtisidir kanımca.
Yoğun karın esir aldığı saatlerde İmamoğlu'nun misafiriyle Sarıyer'deki balıkçıda akşam yemeğinde buluşmasının kamera görüntülerinin iktidar yanlısı basına sızdırılması, tartışmaları beraberinde getirdi.
Görüntülerden anlaşıldı ki; akşam yemeğinin görüntüleri bölgedeki MOBESE kameralarının kayıtlarından elde edilmişti.
İmamoğlu "kişisel verilerin korunmasına aykırılık" yaratan olayın ortaya çıkmasıyla birlikte yasal haklarının kullanacağını açıkladı.
Sürecin siyasi ve adli boyutu devam ediyor. Ancak bir de teknik yönüne bakmak gerekiyor.
Peki İmamoğlu'na MOBESE'den nasıl ulaşıldı?
Şöyle bir ön bilgi vereyim.
İstanbul'da iki ayrı elektronik denetim merkezi faaliyette.
İlki EDS adı verilen İBB Büyükşehir Belediyesi bünyesinde ancak işletmesi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi'nin sorumluluğunda.
Bu sistem, kent içi karayollarında günlük trafik akışını koordine ederken, sadece trafik suçu işleyen sürücüleri tespit ederek elde edilen veriler ışığında ceza makbuzu düzenlemesini sağlıyor.
Diğeri ise, hemen herkesin bildiği MOBESE. Suç ve suçla mücadele için kullanılan ve anlık kayıt yapımıyla veri aktarımı sağlayan elektronik sistem.
MOBESE'nin kuruluşu ve işletmesi sadece İstanbul Emniyeti koordinesinde. Binası, İstanbul Emniyeti'nin Vatan Caddesi'ndeki yerleşkesinde. Ayrıca mobil MOBESE araçları üzerinden kamera bulunmayan bölgelerden de veri sağlamak mümkün.
Sistem 7/24 hizmet veriyor. Kentin "hassas" olarak değerlendirilen cadde, sokak, mahalle ve semtlerinde kurulu kameralar üzerinden kentin güvenliğini sağlamayı hedefleniyor.
MOBESE kameralarının kurulu olduğu bölgelerde sokağa adım atan herkes, sistemde kendisine yer buluyor.
MOBESE'de hem araç plaka tanıma sistemi, hem de kişi yüz tanıma sistemi var. Gelişen teknolojiyle özellikle yapay zekâ programlarıyla güçlendirilen MOBESE'ler hedef kişi ya da aracın sokaktaki her anını kayıt yapma yeteneğine ve kapasitesi sahip.
İmamoğlu nasıl takip edildi?
Şimdi gelelim İmamoğlu'nun takip edilmesi meselesine.
İBB Başkanı, Sarıyer'e gitmeden önce son olarak Hasdal'daki AKOM'daydı. Oradan yola çıkıp Sarıyer'deki balıkçıya geçti.
İmamoğlu'nun makam aracının plakası, görevi nedeniyle hem EDS, hem de MOBESE'de kayıtlı. Kayıtın gerekçesi, "belli görevlerde bulunan resmi ya da sivil kişilerin kullandığı araçlara plakaları üzerinden sağlanan trafik muafiyeti" uygulaması.
Örnekten hareketle, İmamoğlu'nun makam aracı kent içinde seyir halindeyken gerek güvenlik, gerekse hızlı yol almayı sağlamak için sisteme kayıtlı. Trafik kurallarına uyulmaması halinde ceza muafiyetine sahip.
İmamoğlu örneğinden hareketle yanlış anlamaya olanak vermemekte fayda var.
Bu muafiyet sadece İmamoğlu'na özel değil. Kentin valisi, vali yardımcıları, kaymakamlar, emniyet müdürü, jandarma komutanı, emniyet ve jandarma araçları, askeri yetkililerin makam araçları, İstanbul milletvekilleri, kimi kamu görevlileri ve hatta iktidar partisinin pek çok yöneticisi. Aklıma ilk gelenler bu isimler.
Belirttiğim gibi, İmamoğlu'nun makam aracı sisteme kayıtlı.
Yapay zekâyla güçlendirilen MOBESE'ye kayıtlı ya da kayıtsız herhangi bir aracın plakası sisteme girildiğinde, tarama yapılan aracın nerden nereye gittiği tüm detaylarıyla ortaya çıkıyor.
Takibe alınan aracın yola çıktığı nokta ile varış noktasının bulunduğu kamera kayıtlarında aracın takibini yapmak birkaç saniyelik iş sadece.
İşte İmamoğlu'nun aracı da bu şekilde son noktada MOBESE kameralarında görüldü.
Plaka üzerinden yapılan taramayla İmamoğlu'nun Sarıyer'de bulunduğu yer, ekran başında görevli memur tarafından saniyeler içinde tespit edildi.
Sonrası malum zaten.
Olayı biraz genişleteyim.
Varsayalım İmamoğlu makam aracıyla değil de şahsi aracı ya da bir yakınına ait aracı kullandı.
Sonuç fark etmez!
İmamoğlu'nun içinde bulunduğu aracın plakasının bilinmesi yeter. Bu defa bu plaka sorgulaması yapılarak amaca ulaşılır.
Diyelim, İmamoğlu'nun bindiği aracın plakası bilinmiyor. Ama meraklıları İmamoğlu'nun peşinde.
Bu kez MOBESE dışında başka bir sistem devreye giriyor.
Kişiye ait cep telefonu HTS kayıtları ve sinyalleri inceleniyor. Baz istasyonları üzerinden kestirme yöntemiyle yaklaşık mıntıkaya ulaşılıyor.
Eğer kişi başkasına ait cep telefonu kullanıyorsa, aynı sistemle kişinin yakınları üzerinden yapılan HTS ve sinyaller mercek altına alınıyor. Örtüştürme metoduyla bilinmeyen numara tespit ediliyor ve bu numara üzerinde yapılan teknik incelemeyle sonuca ulaşılıyor!
Bu işlemler saniyeler içinde olmasa da dakikalar içinde elde edilebilen veriler.
Tabii koruma faktörünü unutmamak gerekir.
Bu noktada, giydiği üniformanın hakkını veren, şerefiyle devlete hizmet edenleri kapsam dışında tutarak ifade edeyim.
Ancak koruma personeli üzerinden hedef kişiye ulaşmak da zor değil.
Bir hatırlatma: 17-25 Aralık sürecinde adı gündeme gelen siyasilerin yakın korumalarının fonksiyonlarını unutmamak lazım. O dönem etkin olan Gülen cemaati, hedefindeki siyasileri korumaları üzerinden kontrol edip izledi. Zaten bu isimler ihraç edildi. Kimisi cezaevine girdi.
Sonuçta, "büyük göz" istediği anda, istediği hedef kişi hakkında istediği verilere çok kısa zamanda ulaşabiliyor.
Yeter ki hedef kişi olmayın… Sistem affetmez!
"Büyük göz"ün marifetlerine bir örnek daha vereyim.
Takibe alınan bir kişinin sabah evinden çıkarken eşini aldatma niyetinde olup olmadığı bile günümüzde yapay zekâ programları aracılığıyla rahatça tespit ediliyor. Bu, asla bir abartma değil.
George Orwell'in 1984'nü hatırlayalım. Büyük Birader'i!
* * *
Büyüteç'in girişinde uçağın icadına örnek vermemin amacı buydu.
Keşiflerin, icatların ve teknolojinin ne amaçla, hangi niyetle kullanıldığı önemli olan.
Suç ve suçluyla mücadele çerçevesinde kullanılması amacıyla geliştirilen teknolojinin, iyi niyeti bir kenara bırakıp siyasi emellerle kullanılması, 2022 Türkiye’sine yakışmayan sahneler.
Bugün kötü niyetle kullanılan "Büyük Birader" tarzı teknolojinin, bugünün kullanıcılarını da günü geldiğinde vuracağını akıldan çıkarmamak lazım.”