İrem Derici: Aldatıldığım zaman çok büyük pislik yaparım
Bloomberg HT kanalında yayınlanan "Aslı Şafak’la İşin Aslı" programının konuğu ünlü şarkıcı İrem Derici oldu.
İşte, Derici'nin açıklamaları:
"İÇİMDEKİ ÇOCUK BÜYÜMÜYOR
Akla zarar bir yüzü var, baharları var güzü var, iflah olmaz bir yanı var diyor. Orada ben kendime dönüyorum çünkü iflah olmaz bir değil bin yanım var. Hiçbirinin de iflah olmasını istemiyorum. Çünkü bu ‘’problemli halimle’’ çok mutluyum.
Çok birdenbire olması da var ama bu geçişleri dile getirmem. Yani bu dört mevsimi herkes içinde yaşıyor bazen ya da tek mevsim gibi gözüküyor herkes özellikle bizim sektörde. Herkes ilkbahar... Senin nerede kara kışın? Nerede karasal iklimin? Nerede cayır cayır 40 derece yazın? Maskeleri tercih ediyorlar. Bende de o yok. Olamadı. Keşke olsaydı.
Çünkü zaman zaman çok dezavantajını yaşadım bunun. Ben hala kendimi lisedeki, ortaokuldaki İrem zannediyorum ama yaklaşık 20 gün sonra 32 yaşıma basacağım. O içimde büyütemediğim, çok uğraşıyorum büyüsün diye lanet olası çocuk büyümüyor.
ACIYLA TERBİYE OLMUYORUM
Ben hiçbir şekilde acıyla terbiye olmuyorum onu anladım. Kendi hayatımda benim diğer mesleğim entertainment. Yani ben bir ortama gireyim entertain edeyim çıkayım. Eğlendirmek için geldim hayata ben zaten insanları.
Ben içinde inanılmaz mutsuz bir insanım, inanılmaz ağlayan zırlayan bir insanım ama gel gör ki beni bir ekran önünde ya da arkadaş ortamında ağlarken kimse göremez. Ya da dert anlatırken kimse göremez. Niye anlatayım ki? Herkesin bin tane derdi var. Niye yük yükleyeyim insanların sırtına? Tam tersi ben alayım onlarınkini.
Önüne geçemiyorum. Çok uğraştım. Madem geçemiyorum bu saatten sonra gelmişim zaten yolun yarısına ne uğraşacağım bu saatten sonra . Ben böyle iyiyim diyip kabullendim. Anlatmaktan yoruldum der Fernando Pessoa, ben de anlatmaktan yoruldum.
Artık kendimi anlatmak istemiyorum. Anlayan anlasın. Hep bir decoder’a ihtiyaç duydum. Hep bir kullanma kılavuzuna ihtiyaç duydum. Çünkü herkesi kendim gibi zannettiğim için çok sıkıntı yaşadım. Ama artık gerçekten anlatmaktan yoruldum. Bir tane söz var. ‘’Tanısanız iyi insanım ama tanışasım yok.’’ diye. Ona döndüm artık son bir senedir.
BENİM ÇOK KÜÇÜK BİR ÇEVREM VAR
Anlatmaya çalıştıkça da insan bazen batıyor, bir çukura giriyor. Zaten istediği gibi anlıyor herkes her şeyi. Kafasında bir şekilde konumlandırıyor ve onun üzerinden yürüyor. Ne anlatacağım yani zaten benim çok küçük bir çevrem var. Zaten sektörden 1,5 arkadaşım falan var 2 diyemem yani. Toparlasan 1,5 insan eder. O 0,5 bir 10 kişi falan. Yapamıyorum, beceremiyorum, gerek de yok.
Totalde şu hayatta 3 tane dostum vardır onlarda 1992 yılında hayatıma girmiş insanlardır. Bu kadar böyle civciv civciv gözüküp bir o kadar asosyal olan bir tipim. Zaten ben fikir önderi değilim, kanaat önderi değilim, hiçbir şey değilim. Eli yüzü düzgün şarkılar söyleyen bir kızcağızım. Anlatmayayım kendimi.
KALBİMİ PARAMPARÇA EDEN BİR ŞEY YAŞADIĞIMDA DÖVME YAPTIRIRIM
Benim tanısı konulmuş borderline olayım var zaten. Çok yorucu geliyor insanlara. Beni de yoruyor artık. Acı eşiğim yüksektir benim. Mesela kalbimi paramparça eden bir şey yaşarım, çok üzülürüm hemen dövmeciye giderim. Vücudum acısın ki onu unutayım. Valla yaş 32, 32 tane dövmem var. İşe yarıyor. Aklım dağılıyor.
NAZARA İNANMIYORUM
Nazara inanmıyorum. Su geçirmez saat varsa nazar geçirmez popçu yaptılar o da benim yani. Ne yapacağım yani birinin gözü kaldı diye. Şarkı iyiyse tutuyor. Sunduğum ürün güzelse, bu kitabı ben yazdım, bu kitap okunuyor yani. Ne oldu Ayşe’nin Fatma’nın Hayriye’in gözü kaldı diye iş mi yürümeyecek? İnanmıyorum artık. Şimdi yatmışım 1 ay yoğun bakımda, düşmüşüm 40 kilolara nazar mı? Hayır. Anoreksiya. Ne nazarı? Nazara geldi o kız. Hayır. O kız salaklık yaptı. Bir hastalığa kapıldı, yemeden içmeden kesti kendini sonuç o yani. Ne nazarı?
BİRAZ ABARTIYI SEVİYORUM
Birazcık abartıyı seviyorum belki. Söz sanatlarında en sevdiğim mübalağa’dır çünkü ama baktığında ben kendine inanılmaz aşık bir insanım. Elli bin kere daha dünyaya gelsem hem fiziksel hem ruhsal bu kadın olmak isterim. Kesinlikle ve kesinlikle. Mesela ben bir şarkı çıkarırım. Şarkı tutmaz. İkinci gün derim ki ‘Baltayı taşa vurduk hemen yeni bir şey yapalım.’’ derim. Ya da bir programa çıkıp şunu demem ‘’ Yaza kafa atacağım, damga vuracağım, sonbaharın kulağını çekeceğim.’’
Ben derim ki ‘’Bu sefer olmadı, bir dahaki sefere olacak. Ben yeni çalışmalara başladım.’’ Bu realizm. Neden kendimi kandırayım? Niye insanları kandırmaya çalışayım? ‘’Tüketici sizin karınızdır, tüketici salak değildir.’’der William Bernbach. E benim dinleyicim de benim eşim. Onlar salak değil ki... Veriler ortada, her şey ortada. Noter miyim ben? O yüzden benimkisi normal olan aslında. Herkes belli bir şablon üzerinde yaşıyor diye ben kendimi kamçılamıyorum. Umuyorum çoğu insan benim gibi olur. Çok güzel olur her şey.
BİR ŞEYİ ÇOK İSTERSEM O BANA GELİYOR
Kandırıyorum. Benim belli hobilerim var. Belli bir eğitimim var. İzlediğim filmler, dinlediğim müzikler, yediğim yemekler, gezdiğim ülkeler... Belli bir kültürüm var benim zaten. Hoşlandığım insanın da her şeyini bir şekilde araştırıyorum ve kendiminkiyle harmanlayıp bir sunum yapıyorum. Hem onun hoşuna gidebilecek hem de onun hiç görmediği şeylerle.
Ben bunu başka yerlerde anlattığım zaman yanlış yere çekiyorlar. Eğer çok istersem, bu benim kariyerimde de geçerli. Birini çok seversem, çok hoşlanırsam ya da bir projeyi çok istersem o bana geliyor. Bu evren mi o mu bu mu enerji mi bilmiyorum. Çok istediğimi demek ki hissettiriyorum.
Mutlaka bir ekip çalışması yaparım. Ekip: ben, içimdeki diğer İrem, arkamdaki diğer İrem ve gelecekteki İrem şeklinde.
SİNİRİM SAMAN ALEVİ GİBİDİR
Sinirim saman alevi gibidir. 10 dakika sonra pişman oluyorum. Yerin dibine kadar haksız olun siz, ben haklı olayım yine de ararım 10 dakika sonra özür dilerim. Benim hayatta küs olduğum kimse yok. Haksız da olsa karşı taraf istemiyorum ya.
SADAKAT KONUSUNDA DENİZALTIYIM
Sadakat konusunda kesinlikle denizatıyım. Ama benim damarıma basmayacaksın. Sallıyorum şuan... Sadakatsizliğe uğradığımın haberini aldım gidipte ‘’Sen kim oluyorsunda beni aldatıyorsun?’’ falan yapmam. Düşünürüm uzun süre, çok büyük bir pislik yaparım. O da unutulmaz. 90 yaşına gelir bir terapiste gider İrem bana böyle yapmıştı der.
Mutlu olan mutlu oluyor. Takma dişlerini beraber suya koyan olmuyor mu oluyor. Ama ben inanmıyorum. Ne kadar kendimi törpülemeye çalışsamda ben fazla saydam yaşadığım için... 3 hafta evden çıkmıyorum hakkımda 333 tane haber çıkıyor. Kim neye, kime inansın? Güvensizlik oluyor.
DÜNYANIN EN İŞLEVSEL İNSANIYIM
Dünyanın en işlevsel insanıyım. Multitask yani. Akıllı telefon gibiyim. Son dönemlerde bir tık saldım kendimi. Ama onun haricinde, mesela haftaya Sttutgart’ta konserim var 20 gün önceden valizim hazırdır. Sttutgart valizi, Avusturulya valizi, Kayseri valizi... Evde her şey post-it’le yazılıdır.
Aslı Şafak’ın Aşkta da aynı şekilde yorgunluk oluyor mu? sorusuna Derici, "Yeni birini tanımak konusunda olmuyor. Ya da o duyduğun karındaki kelebeklerin güreşmesi... Onlarda bir değişiklik olmuyor. Ama en ufak bir problemde kaçma isteği oluyor. Eskiden üstesinden gelirimlerin yerine aman şimdi aynı hikaye, cast farklı... Ona dönüyor. Sonra diyorsun ki ‘’Yok ya hayır bu kadarda yılgın davranma, yine savaşabilirsin’’ derken yine aşureye dönüyor insanın kalbi, kafası. Sonra zamana bırakma oluyor" diye cevap verdi.
"BEN NE YAPTIYSAM KENDİME YAPTIM
Hızlı yaşadım ben ya.Hem büyüdüm hem büyüyemedim. Araftayım...Ben ölümden döndüm yahu... Bunun içinde aşk da vardı, sırf yeme bozukluğu değildi ki. Her şey birbirini domino taşı gibi düşürüyor. Özür dileyecek bir şey yok... Ben ne yaptıysam kendime yaptım. Hayatımdaki insanlara da kendime de. Aynı suda ik kere yıkanılmaz.
Hayatımda bir kere bitirdiğim bir şey ikinci defa asla başlamadı. Olmaz çünkü. Bir kere o pislendi yani. Ben kendime bilinçli bilinçsiz derim. O yüzden kendi yaptığım hatalar yüzünden hiç kimseyi suçlayamam. Ben kendi kendime yetiyorum. Mutlu olma konusunda da mutsuz olma konusunda da. Başarılı olmak konusunda da başarısız olmak konusunda da... Tek kişilik dev kadro."