Vefat eden Hürriyet yazarı Ayşe Aral'ın son yazısı!
Hürriyet Gazetesi’nin günlük magazin eki Kelebek’in yazarlarından Ayşe Aral, önceki akşam hayatını kaybetti.
SAAT 20.30 sıralarında evinde fenalaşan 46 yaşındaki Ayşe Aral, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Kronik kalp rahatsızlığı bulunan ve yıllar önce kalp pili takılan yazarın ani ölümü, tüm sevenlerini üzdü. 1971’de doğan, ünlü karikatürist Tekin Aral’ın kızı olan Aral, yazarlığın yanı sıra bir dönem “Beyaz Manşet” ve “Yetiş Ayşe” adlı televizyon programları ile ekrandaydı. Önceki akşam evinde hayata veda eden Ayşe Aral’ın cenazesi bugün Zincirlikuyu Camisi’nde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Kitabını göremedi
Hürriyet’in “Yetiş Ayşe”si Ayşe Aral’ın iki yıldır üzerinde çalıştığı kitabı “Haylaz Kalbim”, acı bir tesadüfle öldüğü gün matbaadan çıktı. Kitabı çıkacağı için büyük heyecan yaşayan Aral, o sevinci tadamadı, “Haylaz Kalbim”i raflarda göremedi. Çok özendiği, içindeki yazıları tek tek seçtiği kitabının okurla buluştuğu bugün son yolculuğuna uğurlanıyor Aral...
Ayşe Aral, kitabının arka kapağı için de şunları kaleme almıştı:
Haylaz bir kalp benimkisi!
İlk haylazlığını daha ben yedi yaşındayken yaptı. Daha doğrusu biz onun haylaz yanını ben yedi yaşındayken fark ettik. Delik bir kalple doğmuştum!
Kaç ameliyat, kaç hastane ziyareti yaşadım sayısını bilmem.
Dedim ya haylaz diye! Bu delik dışında da yaptı haylazlıklarını kalbim.
Hep deli dolu bir genç kız oldum. Muzırlıklarım say say bitmez...
19’umda evlendim.
Çeyizimi İngiltere’de okumam için verilen parayla düzdüm.
Evlendim, güzeller güzeli bir kızım oldu, derken boşandım...
Ben Ayşe. Ayşe Aral.
Aral’ı yazmak benim için çok önemli. Niye mi?
Çünkü ben Tekin Aral’ın kızıyım, Oğuz Aral’ın yeğeniyim.
Gururla söylediğim bir şey bu.
Bir diğer gururum ise öteki ismim: Yetiş Ayşe!
Kelebek’te yazılarımı yazmaya devam ederken, bir gün geldi, Ayşe dedim, bir şey yap be ya! Bir halta yara! Yetiş Ayşe böyle doğdu.
Bir kadın, bir anne olarak beni çok gururlandıran işler yaptık. Aç bebekleri doyurduk, ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını sağladık... Düğün dernek yaptık.
Beşyüze yakın çocuğa burs bulduk. Okurlarımla beraber yaptık her şeyi.
Gelelim kitabıma...
Bu kitapta kadın yazıları bulacaksınız... İlişkiler, aşk, ayrılıklar...
Anne olmak, eş olmak, evlat olmak...
Okudukça bir roman okuyormuş gibi hissedeceksiniz...
Umarım zevk alırsınız. Zevk yanlış kelime belki...
Bence kendinizden bir şeyler bulacaksınız. Çünkü ben de sizin gibiyim. Sandığınız gibi pamuklara sarılı bir hayat yaşamadım.
Hiç kazık yememiş, herkesin peşinden koştuğu bir prenses değilim.
Haylaz bir kalbe sahip... Hayatın iniş ve çıkışlarını yaşayan...
Bazen ümitsizliğe kapılan, bazen umuda sarılan...
Tam da sizin gibiyim...
Dostları yasta
* Deniz Seki: En zor günlerimde o güzel kalbinle, o tatlı dilinle, tüm insaniyetinle bana, aileme, sevenlerime destek olduğunu nasıl unutabilirim. Bu vakitsiz gidişin beni derinden yaraladı. Nurlar yağsın üzerine Ayşem...
* Ayşe Arman: Deli dolu, çok çok iyi niyetli, iyi kalpli, lafını asla esirgemeyen, içi dışı bir çılgın bir kadın gitti. Bence fazla iyiydi bu dünya için Ayşe Aral. Hep içinin titrediği, hep özlediği babasının yanına gitti.
* Gülse Birsel: Liseden sınıf arkadaşımdı. Aklıma sığmıyor. Başımız sağ olsun.
* Işın Karaca: Vicdanı derya deniz Ayşem. Yolun ışık olsun. Hüznümün tarifi yok.
* Metin Arolat: Ah Ayşe’m. Çok özledim dediğin babanın yanına uçmak için bu kadar mı acele ettin sen? İnan kavruldu içim.
İŞTE AYŞE ARAL'IN SON YAZISI
Babam bana benzerdi biliyor musunuz?
Ayşe Aral, hayatını kaybetmeden saatler önce gazeteye gönderdiği son köşe yazısında, babası Tekin Aral’a duyduğu büyük özlemi dile getiriyordu. İşte o yazı...
Aynı ben gibiydi babam.
Huyu suyu bu kadar mı benzerdi?
Kızdığımda, kırıldığımda babam da öfkelenir ve kırılırdı.
Eğlence, sevinç hallerine girdiysem, kimse ondan daha fazla mutlu olamazdı.
Gel zaman git zaman, fark ettim ki babam bana değil ben babama benziyorum.
Burunlar kopya...
Dudaklar kopya...
Bacaklarımız ince, adeta çöp!
Bir göbeğimiz var önden giden.
Adeta ben senim Teko’m.
Arada sırada çabucak kızmamız, sonra da olanlar hiç yaşanmamış gibi kaldığımız yerden başlamamız bile aynı...
“Senin için ölür mü Ayşe?” deseler, anında kabri mekân bilirim be babam...
Ha bak sana bir de kızdım!
Sabah akşam karikatürle uğraşıyordun.
Ben de geldim sana sordum: “Benim de karikatürümü çizer misin?”
Senden şu cevap geldi: “Bu kadar güzelliği karikatürize edemem ben!”
Ne çok severdik birbirimizi...
Ne çok özledim seni...
“Baba” demeyi...
Senin sesini duymayı...
Küçükken birlikte oynadığımız oyunları...
Hamileyken sırtımı kaşıyıp, ayaklarımı ovalamanı...
Sana sımsıkı sarılmayı...
Kokunu içime çekmeyi...
18 Haziran hem Babalar Günü hem senin doğum günündü babam.
Yokluğun çok ağır geliyor babam...
Acın hiç dinmiyor, zaman geçtikçe daha da katlanıyor hatta.
Bilirim sen sevmezsin ağlamamı, güçsüz olmayı.
Her yaptığım iyi şeyi “Baba bak başardım” diye sana gösteriyorum içimden...
Ve biliyorum ki sen görüyorsun beni.
Seni ne kadar çok özlediğimi de görüyorsun değil mi Teko’m?
Seni çok seviyorum çok hem de...