İzzet Çapa’dan Ahmet Hakan yorumu: O uçaktan hiç inmedi ki..
16 Ocak 2016 tarihinde “Tayyip Erdoğan’ın ya da Ahmet Davutoğlu’nun uçağına asla ve kat’â binmeyeceğim” diyen Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bosna Hersek ziyaretinde Cumhurbaşkanlığı uçağında yer aldı.
İzzet Çapa, "Tayyip Erdoğan’ın ya da Ahmet Davutoğlu’nun uçağına asla ve kat'â binmeyeceğim" diyen Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın Cumhurbaşkanlığı uçağında yer almasını eleştirdi.
Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Çapa, "Neymiş, Ahmet Hakan ‘asla ve kat’a’ binmem dediği Cumhurbaşkanı’nın uçağına nasıl binermiş?
Biner efendim, bal gibi de biner…" ifadelerini kullandı.
İşte o paylaşım:
AHMET O UÇAKTAN HİÇ İNMEDİ Kİ…
Neymiş, Ahmet Hakan ‘asla ve kat’a’ binmem dediği Cumhurbaşkanı’nın uçağına nasıl binermiş?
Biner efendim, bal gibi de biner…
Ben meseleye müsaadenizle başka bir taraftan yaklaşmak istiyorum…
Şöyle bir geriye dönüp bakalım Ahmet’in serencamına…
Kanal 7’de anchorman’likle başlayan macerasından sonra, Erbakan Hoca’nın kızıyla izdivaç işi de olmayınca, bir anda Dinç Bilgin’in Sabah’ına kapağı atıp dördüncü sayfada yazmaya başladığında da aynı uçağa business class’tan bileti kapmamış mıydı Ahmet?
Dinç Bilgin onu yazı işlerine ‘işte bu da bizim İslamcı olanımız’ diye tanıtırken ve Ahmet de mutlu mesut en sevimli ifadesiyle herkese gülücükler dağıtırken uçağın tekerlekleri çoktan aprondan havalanmamış mıydı?
İçinde büyüyüp yetiştiği mahalleyi apar topar terk eden, beyaz çoraplarına veda edip, Teşvikiye eşrafının arasına katıldığında, Hıncal Uluç’un meşhur Salomanje ekibine dahil olduğunda mesela…
Sonra yine jet hızıyla Hürriyet’e kapağı atıp, Aydın Doğan’ın meşhur tekne ekibine katıldığında…
Yanlış anlaşılmasın, bir gazetecinin Cumhurbaşkanı’nın gezilerine katılmasında hiçbir tuhaflık yok…
Elbette haber kaynaklarına yakın olmak mesleğinin icabıdır ve gayet de doğaldır.
Ve fakat asıl sorun Ahmet’in duruşundadır, tuhaflık yazdıklarıyla yaptıkları arasındaki dağlar misali çelişkilerde yatmaktadır…
O her ne kadar kendisinin hiçbir kampa ait olmadığını iddia etse de ısrarla, üzerinde feci halde sakil duran ‘mahçubiyet’ hırkasını giydiğini söylese de her daim, derinden güçlü olanın yanında, safında, yamacında tarafındadır…
Velhasıl aslına bakarsanız hiçbir zaman o yüksek irtifadan aşağılara inmemiş, fiilen içinde bulunmasa bile her zaman o iklimin sazını çalmış, yazısını yazmış, türkülerini söylemiştir Ahmet.
O yüzden dünden beri sosyal medyada kopartılan fırtına kusuruma bakmasınlar ama bana manasız geliyor.
Çünkü Ahmet, mesleğe girdiği ilk günden beri hedefini belirlemiş ve güdümlü bir füze misali o yolda gayet emin adımlarla ilerlemektedir.
Gördüğünüz gibi aynı hızla ilerlemeye de devam ediyor hala…