Kahtalı Mıçı: Zamanında Tarkan kadar ünlüydüm şimdi düğünlerde söylüyorum
Bir dönem türkü albümleri milyonlar sattı.Son yıllarda sesi çıkmasa da,unutulması zor bir isim Kahtalı Mıçı. Hayatı da film gibi. Küçük yaşta şarkıcı olmak için köyünden kaçmış,başına gelmeyen kalmamış...
"Zamanında Tarkan kadar ünlüydük. Şimdi düğünlerde söylüyorum. Saz ekibinin parasını bile bana ödettirdikleri oluyor" diyen Kahtalı Mıçı (Mustafa Aslan), Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtladı.
Gittikçe gençleşiyor musunuz, bana mı öyle geliyor?
Size öyle geliyor. 65 yaşındayım. Dıştan belki kale gibi duruyorum ama içim yaşlı. Sağlığım için beslenmeme dikkat ediyorum, başka da bir şey yapmıyorum.
Nasıl gidiyor hayatınız?
Valla işlerin tadı tuzu yok. İki sene önce albüm yaptık. Ama insanlar satın almak yerine internetten indiriyor. Bize de düğünlere, etkinliklere gitmekten başka çare kalmıyor. Onda da saz ekibinin parasını bile bana ödettiriyorlar bazen. Hatır gönül diyor, kıramıyorum ki... Zaten ticaretten anlamam. Bir ev aldım, dolandırıldım. Bir yıl depresyonda kaldım. Psikologlar beni hayata zor döndürdü.
Zamanında albümleriniz milyonlar satmış, doğru mu?
Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. 80’li yıllardı. Bir albüm çıktığında, kasetçiler, plakçılar dolar taşardı. En çok satanlardan biri de bendim. Şimdilerde Megastar Tarkan nasılsa benim albümler de inanın öyleydi. 4
İyi para da kazanmışsınızdır...
En çok satanlardandım ama para kazanamayanların başında da yine ben vardım. Firmalar uyanık tabii. Sözleşme yok, bandrol yok, verilenle yetiniyorduk. Bunları yıllar sonra öğrendim. İş işten geçmişti. Firmalar köşe oldu, biz böyle kaldık. Gerçi şimdi o günleri de arar olduk. Ne albüm satıyor ne de öyle bol konser var... Sanat mücadelesi diyorum buna ben.
Yeni neslin ilgisi var mı?
Eskiler bizi iyi bilir, sağ olsunlar. Ölsem bile en az 70 yıl daha yaşarım. Yeni nesil de aslında beni biliyor. Nereye gitsem tanıyorlar. Şükür, insanların yüreğinde yer yapmışız. En azından dinleyicimiz, sevenimiz çok. Sağ olsunlar.
Bugünlere nasıl geldiniz? Hikayenizi merak ediyorum.
Adıyaman Kahtalıyım. 1953 doğumluyum. Gurur duyduğum fakir bir ailenin çocuğuyum. En büyük hayalim okumaktı. Ama şartlarımız uygun değildi. İlkokulu ancak bitirdim, sonra dışarıdan ortaokulu bitirdim. O dönemlerde Kahta o kadar tutucu bir yerdi ki anlatamam. Türkü söylemek onlara göre ayıptı. “Bize yakışmaz” dediler. Benim de sesim güzeldi, çok da hevesliydim. Çok hırpaladılar beni. Türkücülük hevesim yüzünden az dayak yemedim.
Nasıl yani?
Sanki kötü yola düşmüşsün ya da düşeceksin gözüyle bakıyorlar. Küçük yerde herkes birbirini tanıyor, doğal olarak dedikodu yapıyorlar. “Ayıptır, günahtır! Ne türkücülüğü” diyorlar. Bazı akrabalarım beni çok hırpaladı, ben de çare olarak Kahta’yı küçük yaşta terk ettim. Köyümden kaçtım. Adana’ya, Mersin’e, sonra da Ankara’ya gittim.
Aileniz bir şey demedi mi?
Yok, yıldıramadılar. Askerden dönünce bizimkilerin istediği gibi devlet memuru oldum. Beden Terbiyesi Spor İl Müdürlüğü’nde 10 yıl görev yaptım. O zaman da sanat aşkım büyüktü. Kürtçe türkü söyleyince görevimden oldum. Yetmedi, bir de cezaevine attılar.
Nerede Kürtçe türkü söylediniz?
Kasetlerimde. Ne bileyim başıma bu dertlerin açılacağını? 12 Eylül bizi bayağı hırpaladı...
Ne kadar yattınız cezaevinde?
Bir yıl. Ardından Sivas’a sürdüler beni. Sonra Malatya’ya. Adıyaman’a dönünce baktım ki olmuyor, “Boğulacaksak büyük yerde boğulalım” dedim. Özel televizyonlar yeni yeni açılıyordu. O program senin bu kanal benim dolaştık durduk.
Ve şöhreti yakaladınız... Kahtalı Mıçı lakabı nereden çıktı?
Kahta ilçemin ismi, Mıçı bizde Mustafa’nın kısaltılmışı. Adımız öyle kaldı. “Kahtalı Mıçı” deyip durdular.
En büyük hayaliniz neydi?
İlkokul öğretmeni olmaktı. Olmadı. Sonra düşündüm, sesim güzel, herkes de beğeniyor. Sanatçı olacağım dedim, oldum.
Hayatınız film gibi...
Rahmetli Tarık Akan Kahta’da film çekiyordu. Yıl 1986. Şalvarı giydim gittim yanlarına. Kasetim yeni çıkmıştı. “Sen ne kadar meşhur bir adamsın, tanımayan yok. Senin hayatın film olur” dedi. Ben de “Yap abi ama güzel bir senaryo olsun” dedim. O da çok istedi ama kısmet olmadı.
Kürtçe türkü okumak artık serbest, ne hissediyorsunuz?
Herkesin hayatta ödediği bedeller var, benim payıma da bu düştü. Kimler ne ağır bedeller ödedi, benimki bir şey mi? Pişman değilim. Kürtçe bizim anadilimiz. Türkçe’yi ilkokulda öğrendik, bizim suçumuz yok ki. Öyleydi o zaman. Ama ben ülkemi hep çok sevdim. Bu ülkeden başka gidecek yerimiz yok. Onun için kıymetini bilmemiz lazım. Şimdi Kürkçe TV kanalları açıldı, Kürtçe müzik, dizi yapılıyor.
Boşuna yatmışsınız bir yıl...
Boşuna değil, insanlar görsün, geçmişten ders alsınlar. İnsanlara bir zamanlar çatal bıçak fırlattılar. Çok sevdiğim, kıymetlim rahmetli Ahmet Kaya’ya. Hapiste yatmak değil de, Ahmet’in başına gelenler hep içimde yaradır. İyi arkadaşımdı. Allah rahmet eylesin, sanatsal anlamda Türkiye’nin büyük kaybı. Fransa’ya gittiğimde 7-8 kere mezarını ziyaret ettim. Yılmaz Güney ağabeyimin de mezarına giderim. Türk sinemasında çığır açtı. Şimdiki şartlar Yılmaz Güney’de olsa neler yapardı neler, aya çıkar film çekerdi. Sanatçısına, edebiyatçısına sahip çıkamadıktan sonra o ülkenin geleceği iyi olamaz.
Kürt olduğunuz için kendinizi ötekileştirilmiş hissettiniz mi?
Hissetmez olur muyum babom? Ama dedim ya, geçti şükür o günler. Bu ülkenin ekmeğini yiyorsa çoluğun çocuğun, kıymetini bileceksin. Yeni nesil sanatçı arkadaşlarımız da sanatın hakkını versinler. Her şey para değil. İsim vermem ama kendini bilmeyen çok sanatçı var.
Gündeme gelmek için magazin malzemesi olanlara ne diyorsunuz?
Sanatını yap otur. Ne gerek var paparazzilere meze olmaya. İstesek biz de olurduk ama bize yakışmaz. Kişiliğime gitmez bacım.
Hiç eşinizi aldattınız mı?
Kitabımda yazmaz. En nefret ettiğim şeydir. İki kızım, iki oğlum var. Üniversiteyi bitirdiler. Evlendiler.
Geçenlerde İzzet Altınmeşe POSTA’ya röportaj verdi, “Asla erotik türkü okumam” dedi. Siz ne düşünüyorsunuz?
İzzet Abi çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insan. Abimizdir. Hakikaten o tür erotik şeyleri okuduğunu görmedim. Zaten o tür eserler bazı sanatçılara gitmez. Türkü acının, ayrılığın, gurbetin sesidir. Dikkat edin Güneydoğu’ya, Doğu Anadolu’ya, İç Anadolu’ya hep acı, hep ağıt. Bizler öyleyiz.
Siz hiç bu tarz erotik türkü okudunuz mu?
Yıllar evvel ‘Akşama Geleceğim’ türküsünü okudum. Biraz erotizm çağrıştırıyor ama dinleyen de, söyleyen de art niyetli değil. İnsanlar sevdi ve tuttu. Yıllar sonra Dilber Ay okudu. Ona benzer 3-4 tane daha okumuşumdur. Erotikten ziyade esprili türkülerdi. Şimdi bakarsan... Millet neler neler yapıyor.
Nasıl buluyorsunuz yeni nesil şarkıcıları?
Takdir ettiğim sesler de var, etmediklerim de... Bazen televizyonu açıyorum, bakıyorum türkü söylüyor biri. Ya yavrum sen türkü söyleyemiyorsun, sesin detone oluyor. Moralim bozuluyor, kanalı değiştiriyorum.
Size ilgi var mı peki?
Eski ilgi yok. Flash TV’nin dışında müzik yapan televizyon kanalı da yok. Tebrik ediyorum. Hiç olmazsa insanlar eğleniyor, konuk olabiliyoruz. Bir de eleştiriyorlar kanalı. Devamlı ağlamak olmaz ki. Yıllardır zaten anamız ağlamış. Gülmeye de ihtiyacımız var.
Saçlarınızı boyuyordunuz bir ara, şimdi boyamıyorsunuz...
Vazgeçtim, yeter. Doğal olmak lazım. Yaşlanmak doğanın kanunu.
Peruk diyenler var saçlarınız için?
Peruk değil, saç ektirdim.
Bakımlısınız, bir metroseksüellik var...
Kendime bakarım. Abur cubur yemem.