Kendi ekmeğini kendi yapan, Eyvah Eyvah'ın ispanyolu...
Teoman Kumbaracıbaşı’nı “Yazı Tura”daki sıra dışı rolüyle keşfettik, sonra “Eyyvah Eyvah”ın İspanyol’u olarak çıktı karşımıza. Kızıldereli ataları olan, oyunculuktan çok müzikle beslenen, günde altı saat gitar çalışan, 22 metrekare evde yaşayıp ekmeğini bile kendi yapan bu...
* Arjantin’de doğdun, şimdi Türkiye’desin. Annen mi yoksa baban mı oralı?
- Annem Arjantinli.
* Nasıl bir araya gelmişler? Nerede tanışmışlar?
- Babam Güney Amerika’ya çalışmaya gidiyor, annemin büyükbabası Kızılderili ve annemin de geleceği öngören cümleleri var. Bir doğum günü partisi öncesinde annem “Ben bugün hayatımın erkeğini tanıyacağım” diyor ve o gün babamla tanışıyorlar.
* Filmlerde olur böyle şeyler...
- Annem salona giriyor, bir göz gezdiriyor ve babamı gösterip “şu” diyor. Dans ediyorlar. O gün bugündür beraberler.
* Peki senin var mı geleceğe dair öngörülerin? O özelliği almış mısın annenden?
- Yok, o konuda yeteneksizim. Ben anı yaşayabilme çabasındayım.
* Ben atalarımın Kızılderili olduğunu bilsem böbürlenir, oralara gidip soyağacımı araştırırdım.
- Bildiğim kadarıyla çok karışık bir soyağacımız var.
* Kendini belli bir yere ait hissetmiyor musun?
- “Hasbelkader buralıyım” diyorum. Ailem buraya taşınmış, burada büyüdüm, buranın dilini öğrendim. Anadolu kültürüne karşı korkunç bir ilgim var, sürekli okuyor, araştırıyorum. Şiirlerini ezberlemeye çalışıyorum. Aslında dünyanın bütün büyük kültürleri aşağı yukarı aynı şeyi söylüyor: İnsanın özünde aslında sevmekten başka bir şey yok.
* Özümüzde kötülük yok mu sence?
- Özde yok. O bize dayatılan sistemlerle alakalı bir şey. Bugün suçladığımız, zalimlikleriyle ünlü insanların bebekliklerine git, o zamanlar korkunç değillerdir.
* Kötülük öğrenilen bir şeydir diyorsun.
- Kesinlikle. Meşhur bir Kızılderili hikayesi anlatayım sana. Kızılderili şefinin iki tane köpeği var; birisi beyaz diğeri siyah. Birinin ismi iyilik, diğerinin kötülük. Torun dedeye soruyor: “Dede bunlar kavga ederlerse hangisi kazanır?” Dede’nin cevabı şu: “Hangisini beslersen o kazanır.”
ÇOK AZ PARA HARCIYOR GECELERİ ÇIKMIYORUM
* İçinde yaşadığımız sistem rekabet üzerine kurulu. Bu rekabet de arada kötülük getiriyor.
- Ben o rekabetin içinde değilim ama. Hiç gördün mü beni rekabet içinde?
* Görmedim ama başarıya giden yollardan biri de rakibe çelme takmak...
- Ben öyle yapmıyorum, başarısız da değilim.
* Nasıl kaçıyorsun rekabetten?
- 22 metrekarelik bir evde oturuyorum. Çok az para harcıyorum, gece sokağa çıkmıyorum. Televizyon seyretmiyorum, sadece kitap okuyor, yazıyor, müzik yapıyorum. İyi filmlerde oynamaya çalışıyorum. Aç kalmamak için de zaman zaman birkaç bölüm dizi çekiyorum.
* Sanırım diziden ve sinemadan kazandığını da müziğe yatırıyorsun...
- Doğru.
* Müzikten para kazanılmıyor mu?
- Ben kazanmıyorum. Kazanmak da istemiyorum.
* Neden?
- Öyle bir ihtiyacım olursa kazanırım ama şu an yok.
MECBUR KALSAM MÜZİĞİ SEÇERDİM
* Oyunculuk da yapıyorsun, müzisyenlik de. Hangisi daha öncelikli senin hayatında?
- Aralarında bir tercih yapmak zorunda olmadığım için şanslıyım çünkü müzik ve oyunculuk birbirini besleyen şeyler. Şu daha iyi, bu daha iyi diyemiyorum ama gerçekten başıma silah dayayıp “Seç artık birini, yeter” deseler, sanırım müziği seçerim.
* Konserlerinizden, gruptan da biraz bahsetsene...
- Biz underground bir progressive rock grubuyuz. İnternetten nerelerde çaldığımızı takip edebilirler. Grubun adı Acaipademler. Facebook’ta sayfamız var.
* Kaç besten var?
- 50’nin üzerinde.
* İlk önce oyunculuk mu girdi hayatına yoksa müzik mi?
- Aslında ilk önce müzik girmişti. 7 yaşında mandoline başladım. 12 sene mandolin çaldım. 12 yaşında mandolinle beraber kemana da başladım, 5 sene de keman çaldım. Ondan sonra oyunculuk başladı.
İLHAM PERİSİ OTURANA DEĞİL ÇALIŞANA GELİR
* Bu durumda o gemi inşaatı mühendisliği ne diye girdi hayatına?
- Anne babamı mutlu etmek için o bölümü okudum ama hiçbir zaman mesleğimi yapmadım.
* Teoman müziği bıraktı, sonra geri döndü. Senin de bir oyunculuğu bırakma açıklaman vardı, sen de onun gibi geri dönüş yaptın. İki Teoman’dan benzer hareketler...
- Bunlar duygusal kararlar. Bazen çalışma ve hayat şartlarını değiştiremeyeceğinizi hissettiğiniz noktada pes ediyorsunuz.
* İsyan gibi.
- Evet, isyan ediyorsunuz. “Eyyvah Eyvah 3” için bunu asla söyleyemem, çünkü o sette çalışma şartları dünya standartlarında. Ama dizilerde set şartları çok zordu, olacak iş değildi.
* Bırakma nedenini anladık, peki ya geri dönmen?
- Hani güzel bir söz vardır “Kurtulmak, kaçmak istediğiniz hayatın içine biraz daha girmektir” diye... Aynen öyle.
* Çalışmadan üretilmiyor mu? Bu ilham çay kahve içerken kendiliğinden gelmiyor mu?
- Bununla ilgili tespitim çok net: Çalışırsanız ilham perisi geliyor, hem de sık sık. Hiç çalışmıyorsunuz nereye uğrayacak ilham perisi? Örneğin ben onca işimin arasında her gün altı-yedi saat gitar çalışıyorum. En yoğun günümde bile 2 saatten az olmaz.
* Senin şu anda Jimmy Hendrix gibi olman lazım!
- 38 yaşında başladım gitara ama ben... Gerçi belli bir müzik birikiminin üzerine başladığım için hızlı ilerledim. Bir de takıntılı bir insanım, kafamı taktığım şeyi yaparım. Dokunduğum şey hobim olmaktan çıkar.
* Başka neler yapıyorsun?
- Bir çocuk kitabı üzerinde çalışıyorum.
GECELERİ DENİZE GİRMEK İÇİN ŞİLE’YE GİDİYORUM
* Arada dinleniyor musun? Yoksa bu çalışmalarım zaten kendime vakit ayırmak mı diyorsun?
- Aynen öyle. Ben pek tatil yapmam. Sadece oğlum Deniz’le çıkarım tatile. Bazen de motora binip Şile’ye denize girmeye gidiyorum geceleri.
* Geceleri mi?
- Kimse yokken güzel orası, kalabalıkken bana bir şey ifade etmiyor.
* Arjantin’e gitmiyor musun?
- Hayır. En son 14 yaşında gitmiştim. Sevmiyorum gezmeyi. Ben daha çok oturarak iş yapan biriyim.
* Böyle fit kalmayı nasıl başarıyorsun peki?
- Az yiyorum, kendi ekmeğimi kendim yapıyorum, kendi çamaşırımı-bulaşığımı kendim yıkıyorum.
* Ekmek makinen mi var, nerede yapıyorsun?
- Hayır, kendim yoğuruyorum.
* Yemek de kendin yapıyorsun tabii...
- Evet.
* Güzel yemek yapıyorsundur.
- Öyle diyorlar, evet.
KARS TEKERLEK KAŞARI GİBİYİM, YUVARLA GİTSİN
* 22 metrekare evde ekmeğini kendi yapan birisin. Popüler olmak rahatsız etmiyor mu seni?
- Popüler değilim ki... Sadece tanınan insan kategorisine giriyorum. Beni yolda görenler “ha budur” diyemiyorlar. Hep de böyle kalsın isterim.
* İlk oyununda çok heyecanlanmışsın.
- Doğru. Ama o zaman 6 yaşındaydım.
* Yendin mi o heyecanı?
- Şöyle tarif edeyim, Kars tekerlek kaşarı gibiyim.
* Ne demek o?
- Yuvarla sahneye gitsin. Heyecanlanmıyorum yani, hatta hiç yok heyecan.
* Nasıl bir babasın, onu merak ediyorum. Deniz, biraz anlatsana bize biraz babanı?
- Deniz: İyi.
* Ne yapıyorsunuz birlikte, en çok neden hoşlanıyorsun babanla birlikte yaptığın?
- Deniz: Dışarıda mangal yapmaktan... Kumpir yapmaktan... Küçük bir bahçemiz var, orada bir çadırımız var. Orada oynamaktan.
GÜNDE 6 SAAT GİTAR ÇALAN ADAM EĞLENCELİ DEĞİLDİR
* Bugün gala var diye takım elbiseylesin. Günlük hayatta nasıl giyiniyorsun? hayatındaki sadelik burada da devam ediyor mu?
- Tek takım elbisem var. Siyah tişörtler ve üç de pantolon. Evden çıkmam 1,5 dakikadır.
* Peki hayatındaki insanlar, sevgilin farklı taleplerde bulunduğunda ne yapıyorsun?
- Ne gibi?
* Ne bileyim, “daha büyük bir eve taşınalım” gibi mesela...
- Orası benim evim, herkes kendi evinde oturabilir!
* Diyelim ki bir gün evlenme kararı aldın...
- Ona o zaman karar veririz.
* Uyum sağlarım diyorsun ama pek sağlayacak gibi durmuyorsun.
- Ben aslında çok hızlı uyum sağlayıp çok da hızlı uyum bozabilen biriyim.
* Tehlikeli erkek.
- Tehlikeli diyemeyeceğim ama her gün 6 saat gitar çalan bir adam çok keyifli değildir bence.
* Kimse benimle beraber olmaz mı diyorsun?
- Bilemiyorum, olmak isteyen çıkabilir ama ben önce oğlum, sonra müzik, sonra diğerleri diye sıralıyorum hayatımı.
* Yalnızlıktan sıkılmıyor musun?
- Hayır, yalnızlıktan çok hoşlanan birisiyim. Kadıköy’ün merkezinde yaşıyorum ama oturduğum yerde çıt yok, sadece kediler var bahçede, hem de 20-25 tane.
Hürriyet