Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a çok konuşulacak firavun benzetmesi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın ifadelerini sertleştirmesi hakkında “Anadolu’da güzel bir söz vardır. Zulüm edenin çabuk gitmesi için zulmün artsın diye dua ederler, bir an önce gitsin diye" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın, gideceğini gördüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla 'Ne yapsam da tutunsam?' diyor" dedi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın CHP'yi hedef alması hakkında da "Cevap vermeye değer mi? Kin ve öfkeyle devlet yönetilmez" dedi.
Diğer siyasi partilerle çok farklı olduklarını ancak ortak hedeflerinin demokrasi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Demokrasi olacak ki ben de konuşayım rakibim de konuşsun. Her sıkışmanın tek çözümü demokrasidir, bunu herkesin kabul etmesi lazım. Telefonlarımızı dinliyor, bizi izliyorlar. Parlamentoda çalıştırmıyorlar. Ama siz çalışacaksınız" dedi.
İşsizliği daha da artacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, "İşsizlik daha da artacak. Sayın Berat Albayrak ekonomi yüzde 5 büyüyecek dedi. Bütün ülkeler küçüleceğini söylüyor. 2020’de ekonomi yüzde 5 büyümezse Sayın Bakan istifa edecek mi? Büyütürse şapkamızı çıkarır kutlarız. Büyütemezse bu ülkenin yakasını bırakması lazım" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, gündeme dair açıklamalarda bulundu.CHP Lideri Kılıçdaroğlu sözlerine 1 Mayıs İşçi Bayramı'na ilişkin sözleri ile başladı. Kılıçdaroğlu, "1 Mayıs dolayısıyla alın teri döken, evine helal ekmek götüren bütün emekçilere saygılarımızı sunarız. Bu bayram aslında insanlığı temel alan bayramlardan birisidir. Üreten insandan, çalışan insandan söz ediyoruz. Zor koşullarda çalışan insanlardan bahsediyoruz. Bu bayrama herkesin saygı göstermesi lazım" dedi.
Taksim'e çelenk bırakmak isterken gözaltına alınan DİSK Genel Başkanı ve DİSK üyelerine selam gönderen Kılıçdaroğlu, "Bütün sendikaların 1 Mayıs’a sahip çıkması kadar doğal bir şey yoktur. Taksim bu bağlamda önemli bir merkezdir. Zaten sokağa çıkma yasağı var kitlesel bir eylem olması imkansız. Yürüyerek gibi birkaç insan çelenk bıraksa ne olur bundan. Bu süreçte bile bir çatışma bir kriz alanı haline getirilmesini kabul edemiyorum." ifadesini kullandı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Covid-19 aslında topluma düşünme fırsatı verdi. Oturup düşünmek zorundayız. Kuşkusuz bu düşünce sadece Türkiye’de değil bütün dünyada, dünyanın bugün içinde bulunduğu durumu düşünme fırsatı yakaladılar. Hepimiz evdeyiz, komşularımızla bile ilişkilerimiz mesafeli. Eskiden Ramazan'da bir iftar yemeğine katılırdık. Bu süreçte ülkeyi yönetenler başta olmak üzere bütün aydınların, demokratların, siyasetçilerin oturup düşünmesi lazım “Hatalarımız var mı?” Ön yargılardan arınmak gerekiyor. Covid-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Covid-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Herkes böyle söylüyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Peki bugün yaşadığımı tablo nedir? Eğer hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa yenide ne olacak? Bir grup diyor ki dünya daha otoriter yönetimlere teslim olacak. Bir başka taraf da sosyal devletin öneminin ortaya çıkacağını söylüyor.
Biz de düşündük, sosyal devletin bu süre içinde unutulduğunu gördük. Liberal politikaların her şeyin önüne geçtiğini gördük. Biz ne yapmalıyız? Yoksulluğun, işsizliğin arttığı, demokrasinin olmadığı, ölümlerin olduğu bir Orta Doğu'yu bir Afrika'yı düşünelim. Buralar kurtuluşu nerde arıyorlar? Gelişmiş ülkelere gitmekte buluyorlar. Bu şu gerçeği önümüze koydu. Kişi başı gelirin yüksek olduğu ülkelerin, acaba az gelişmiş ülkere karşı bir sorumluluğu var mı?
Irak’ta Suriye’de kan akıyordu, ölenlerin yüzde 99,9’uda Müslüman. Hiçbir zaman bu ülkelerde demokrasiyi geliştireyim diye özel bir girişimde hiç bulunmadılar. Amerika ve Rusya’da kendi karları için o ülkelere girdi. Gelişmiş ülkelerin sorumluluğu var. Kendi ülkelerine ne zaman göç geldi o zaman müdahale ettiler. Göç gelmese yine görmezden geleceklerdi. Neden bütün Müslüman ülkelerindeki üniversite sayısı ABD’deki kadar değil. Neden birdenbire kaybettik, bunları sorgulamamız lazım. Pülütokratlar diye bir grup çıktı. Patrondan daha fazla para kazanan bir sınıf ortaya çıkıyor. Bunların zenginliklerini biz nasıl az gelişmiş ülkelere kaynak olarak aktarabiliriz?
Türkiye’de anayasalar şu veya bu etki altında yazıldı. Hiçbir zaman değişik kültür, değişik sınıflardan insan bir araya gelip bir uzlaşma arayamadık, buna bir türlü fırsat verilmedi. Anayasalar darbelere takıldı. Buradan Türkiye’yi çıkarmak, bütün herkesin bir araya geldiği bir Anayasa ortaya çıkarmak lazım. Ben herkesin inancına saygı duymalıyım, herkes benim inancıma saygı duymalı. Ben herkesin kimliğine saygı duymalıyım, herkes benim kimliğime saygı duymalı. Bu nedir? Ortak yaşam kültürüdür. 100 yıl sonra acaba biz cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırdık mı? Parlamentoda 16 madde okudum. Bir parlamentonun kuruluşunun 100. yılında bir gelecek perspektifi çizmemişseniz siz doğru düzgün bir politikacı değilsiniz. Ben bunu çizdim.
(Erdoğan'a neden cevap vermedi ?) Cevap vermeye değer mi? Kin ve öfkeyle devlet yönetilmez. İntikamla devlet yönetilmez. Bürokrasiye girdiğimde o yıllarda genel müdürüm olan üstadım dedi ki "İleride önemli yerlere gelebilirsin. Sana hep ‘evet’ diyen insanı dinlemesen de olur. Eğer sana biri ‘hayır’ diyorsa onu dinlemelisin." Bu yöntemi kullanıyorum tabi. Her düşüncenin kendine göre bir altyapısı vardır.
Devleti yöneten kişilerin liyakatin ne olduğunu bilmeleri gerekir. Devlet, kurumların birleşimden oluşan ve insana hizmet eden bir organdır devlet. En tepedeki devletin sigortasıdır. Herkesi kucaklaması gereken bir kişi, kendi partisi lehine çalışır diğerlerini, rakip görürse Cumhurbaşkanı olmaz. Erdoğan’ın konuşması sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti adına beni üzdü. Bu ülke kanla, gözyaşıyla kuruldu. Her karışında vardır. O zaman devlette liyakat dediğimiz kavramı niye gözardı ediyoruz?
Bir insan belli bir yere demokrasilerde oy ile gelir. Vatandaşa gidersin oy vermezse görevden ayrılırsın. Bir insan gideceğini görüyorsa, nerede hata yaptığına bakması lazım. “Benim üzerimde hiçbir şey yoktur” mantığı ile devlet yönetirse işler sorun çıkar. Erdoğan'ın yaptığı bu. Gideceğini görüyor. Dolayısıyla “Ne yapsam da tutunsam?” diyor. Birlik mesajı vermek varken neden kavga? Covid- 19 vakası çıktığından beri biz uyardık, “Şunu şunu yapın” dedik. Bir kısmı yapıldı ama bir kısmı da yapılmadı. Covid-19 olayı Çin’de ortaya çıktığında Erdoğan'ın yapacağı ilk iş Sağlık Bakanı’nı davet edip “Siz geçen yıl rapor hazırlamıştınız gel brifing ver” demekti, yapılmadı.
Cumhuriyet’in yetiştirdiği ve hepimizin gurur duyduğu bir sağlık sistemimiz var. En yetenekli doktorlar, hekimler Türkiye’de. 24 saat çalıştılar mı çalıştılar. Biz ne yaptık bunu alkışladık. Ek ödenek teklifinde bulunduk, gerçekleştirdiler. Ama kapsam dışında bırakılanlar oldu. Yoksullukla mücadele, bir ülkeyi 18 yıl kesintisiz yöneteceksiniz. İstediğiniz kanunu, kararnameyi çıkaracaksınız. 18 yılın sonunda yoksul sayısı azalmadı, arttı. Madem ki ramazandayız, bütün AKP’li kardeşlerimize seslenmek isterim; bu ülkede neden hala çocuklar yataklarına aç giriyor? Neden insanlar işsizlikten intihar ediyor?
2020 ilk üç ayında hükümetin topladığı verdi 176 milyar TL, 22 milyar TL dışarıdan borç, 43 milyar içeriden borç, 40 milyar TL döviz bozdu merkez. 56 milyar TL’de para bastı. Kağıt maliyeti. Bu Merkez bankasının verisi. O da yetmedi doları 7 TL’de tutmak için Merkez Bankası’nın rezervleri düştü. Elden geçen para 536 milyar TL. Toplamda eski para ile 668 katrilyon para hükümet kullandı. Yoksullara 4.4 milyar TL para verildi. Bin TL, bir sefere mahsus. Özellikle AKP’li kardeşlerim dinlesinler. Bu sürede ödenen faiz miktarı 38 milyar TL. Fakir fukaraya 4 milyar tefeciler 38 milyar veriyorsunuz. Ben bunları anlatınca yine kıyamet kopacak. Fakir fukaranın hakkını kim savunacak?
İşsizlik daha da artacak. Sayın Berat Albayrak ekonomi yüzde 5 büyüyecek dedi. Bütün ülkeler küçüleceğini söylüyor. 2020’de ekonomi yüzde 5 büyümezse Sayın Bakan istifa edecek mi? Büyütürse şapkamızı çıkarır kutlarız. Büyütemezse bu ülkenin yakasını bırakması lazım. Ama istifa etmez. Erdoğan bırakmaz ki. Birisi devletin başında biri hazinenin. Aile şirketi gibi yönetiyorlar. Fatura Erdoğan’a kesilmez sarayında oturuyor zaten. Olan kime, garibana oluyor.
600 milletvekili de TBMM Başkanı da ben de bunu bilmem. Sokaktaki vatandaş da bilmez. Verdikleri garantiler var. Sayın Erdoğan çok güzel bir şey söyledi Covid-19 başlangıcında. “Zorlu bir sürece giriyoruz, herkes fedakarlık yapmalı” doğruya doğru. Peki yanlış nereden? Esnafı kapattın, dükkanı kapattın, onlar gelir elde edemiyor onlara bir şey ödenmedi. Yanında çalışan işçilere bir kerelik bir ödeme yapıldı. Fedakarlığı asıl yapması gerekenler sırtı kalın olanlar. Osmangazi Köprüsünün 2020 yılında hazineye minimum maliyeti 2 milyar 300 milyon TL. Yavuz Sultan Selin, 790 milyon TL, Avrasya Tüneli 300 milyon TL. 3 milyar 400 milyon ediyor. Otoyolları da dahil edince 6 milyar TL üzerinde oluyor. Bunlar hangi fedakarlığı yaptı? Şimdi sokağa çıkma yasağı var kimse köprüden geçmiyor, devletin üzerindeki yük de artıyor. Biz çağrı yaptık dolar bazında gelir garantisi verdiğin bu adamlara “bir yıl bunu öteleyelim” herkes fedakarlık yaptı bu beyler yapmadı. Bunda havalimanları, şehir hastaneleri yok.
Yardımların büyük bir kısmı kamu banklarından geldi. Vatandaştan hangi parayı istiyorsunuz. Herkes vatandaşına para verirken bunlar vatandaştan para istiyor. Ne verecek bu adamlar size. Dünyada böyle bir örnek yok. Biz de var, neden? Para yok, nereye gitti bu paralar? Her gün akşam televizyonlarda bize biraz daha para verin. Ne yapacaklar bu paralarla? Verilen garantileri ödemek için…
Bağış toplama konusunda CHP’li belediyelere engel çıkardılar. İstanbul, daha sonra Ankara, sonra bunu biraz daha ileriye götürdüler. Aşevlerinin banka hesaplarını dahi bloke ettiler. Seçimlerden önce şunu söylediler; “CHP’ye oy vermeyin, yardımları keser” Erdoğan’ın kendi söylemlerinde de vardı. CHP’li belediyeler seçildiler, yardımlar kesilmedi hatta daha iyi durumda. Covid-19 çıktığında süreç biraz daha büyüyecekti, onu da durdurdular. Bütün belediye başkanlarımızı kutlamak lazım bütün engellemeler rağmen vatandaş ulaşmaya çalışıyorlar. Hükümet insanlar ölene kadar hiçbir şey yapmadı. Ta ki belediyelerimiz harekete geçene kadar.
3 milyon 600 bin aileye ayni yardım. 284 bin aileye nakdi yardım. 248 bin hanenin borcuna bakılmaksızın suları açıldı. 263 bin kişiye evde bakım hizmeti veriliyor. 28 milyonu aşkın maske dezenfektan dağıtımı yapıldı. Pek çok belediyemiz kendi maskesini üretiyor. Maske dağıtmamız bile engel oldular. Ekmek dağıtmamız engel oldular.
Fakire yardım ne zamandan beri terör olmaya başladı. Dünyanın her tarafında maskeler belediyeler aracılığı ile dağıtıyorlar. Koca devlet bir maskeyi dağıtamadı. Yok PTT, yok eczane. Siz belediyelere daha da çok destek vereceksiniz. Daha çok maske dağıt diye. Ne paraleli! Allah kimseyi şaşırtmasın. Devleti yönetmek çok zor bir şey değildir. Siz her şeyi ben yapacağım diyorsunuz. Hiçbir bakanın iradesi yok. Böyle devlet yönetilmez.
Uzun süre iddianameleri yazılmadı. Neden tutuklu bu gazeteciler. Yargısız infaz yapılıyor. Bunu yapan yandaş medya dediğimiz havuz medyası. Boğaz’da oturanların öyle bir özelliği var Boğaz manzarası seyredip ülke yönetmek istiyorlar. Her şeye rağmen bu ülkede namuslu hakimler, savcılar var.
Çok farklı partileriz. İyi Parti, Saadet, DEVA, AKP… Ama her birimizin bir ortak hedefi var; demokrasi. Demokrasi olacak ki ben de konuşayım rakibim de konuşsun. Her sıkışmanın tek çözümü demokrasidir, bunu herkesin kabul etmesi lazım. Telefonlarımızı dinliyor, bizi izliyorlar. Parlamentoda çalıştırmıyorlar. Ama siz çalışacaksınız.
Şu anda diğer genel başkanlarla herhangi bir görüşme yok. İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamaları dikkatle izliyorum. Sayın Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu’nu da takip ediyorum. Onlar da demokrasi ve şeffaflık çağrısı yapıyorlar...
Şehir Hastaneleri yapıyorsun, gayet güzel. Bunları yapıyorsunuz ama kaça yapıyorsunuz? 600 milletvekili bunları bilmiyor! Şehir hastanelerinin maliyeti nedir, ne kadar garanti verdiniz? Neden Londra’daki mahkemeler yetkili?"
Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın açıklamalarını sertleştirmesini ise şöyle değerlendirdi: “Anadolu’da güzel bir söz vardır. Zulüm edenin çabuk gitmesi için zulmün artsın diye dua ederler, bir an önce gitsin diye. Firavun anlayışıyla devlet yönetilemez. Fakirin, fukaranın onurunu inciten devlet ayakta duramaz. Siz devleti kim için yönetiyorsunuz, devleti hangi anlayışla yönetiyorsunuz. Devlet adaletle yönetilir, adaleti yok ettiler. Devlet liyakatle yönetilir, liyakati yok ettiler. Yenikapı’da camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmesin dedim. Niye söyledim? Bu kurumlar devletin temel organları. Siz buralar siyaseti sokarsanız olmaz. Türkiye daha otoriter bir çizgiye yönelecek, öyle görünüyor.”
CHP lideri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul’daki kaçak yapısıyla ilgili de şu yorumda bulundu: “İhale şaibeli. Düşük fiyatla alıyor. Hadi aldın, ne yapacaksınız? Cumhurbaşkanı İletişim Başkanıysanız önce hukuka sizin uymanız lazım. Gideceksiniz Boğaziçi Müdürlüğü’nden izin isteyeceksiniz. Kimse sana çiçek ekeceksin, gül ekeceksin diye izin vermiyorum demez. Çıkıp özür dilemesi lazım. İletişim Başkanlığı’ndaki kişi bunu yapıyorsa, bu dünyanın her tarafında haberdir. Haber olunca ‘Vay efendim siz bunu yaptınız’ diye terör diyorsunuz. Yaptığı haber yanlış mı? Kendisi de doğruluyor. Türkiye’nin gündemini bunlarla meşgul ediyorlar.”