Medyada dikkat çeken Mustafa Ceceli polemiği

Mustafa Ceceli'nin eski eşinin gizlice çekilmiş görüntülerini savcılığa verip çocuğunun velayeti için dava açması gündemdeki sıcaklığını konuyor. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Birçok konuda bölünmüş olan toplum, bu konuda birleşti...” diye yazdı.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı ise Özkök'ün bu görüşüne karşı çıkarak "Neredeyse 180 derece ters yaklaşımlar var mahalleler arasında...” dedi.

Mustafa Ceceli'nin eski eşinin gizlice çekilmiş görüntülerini savcılığa verip çocuğunun velayeti için dava açması Hürriyet ve Habertürk yazarları arasında polemik konusu oldu.

Ertuğrul Özkök, “Mustafa Ceceli’nin eski eşi ile ilgili kepazeliğini savunan çıkmadı... Birçok konuda bölünmüş olan toplum, bu konuda birleşti...” diye yazdı.

Fatih Altaylı itiraz etti: “Sevgili Ertuğrul Özkök ne yiyorsa ondan yemek, ne içiyorsa ondan içmek istiyorum. Ceceli’ye tepki konusunda mahalleler arasında bir yakınlaşma, bir ortaklaşma söz konusu falan değil. Neredeyse 180 derece ters yaklaşımlar var mahalleler arasında...”

Davada şüpheli sıfatıyla ifade verecek olan Cengiz Semircuoğlu'nun “Sanki kamerayı oraya ben koydum, görüntüleri ben çektim, ortalığa ben yaydım, davayı ben açtım... Gidin bu soruyu Mustafa Ceceli’ye sorun...” sözlerine Oray Eğin cevap verdi:

“Tanımasam, bilmesem belki Cengiz Semercioğlu’nun gerçekten araştırmacı gazetecilik yaptığına inanıp Mustafa Ceceli “skandalı”nı bir habercilik başarısı olarak değerlendirirdim. Güya mahkeme kayıtlarına bakmış da, ayrıntıyı yakalamış falan…

Oysa hayatı boyunca hangi mahkeme kararından ne haberi çıkartmış ki, şimdi “habercilik” yapmış olsun?... Dün köşelerini bir telefon şirketine kiralayanlar, bugün de sızıntı kasetin emrinde gazetecilik yapıyorlar. “Yılın skandalı” aslında bir basın skandalıdır.”

İŞTE O YAZILAR

ERTUĞRUL ÖZKÖK:

“Mustafa Ceceli’nin eski eşi ile ilgili kepazeliğini savunan çıkmadı...

Birçok konuda bölünmüş olan toplum, bu konuda birleşti...

Şarkılarını büyük keyifle dinleyenler de dahil herkes ona sırtını döndü...

Bazı radyo kanalları parçalarını repertuvarlarından çıkardı.

Ceceli yapayalnız kaldı... Dışlandı...

Bir sanatçı için bundan büyük ceza olamaz...

Dikkat ettiniz mi, Türk toplumu bir ay içinde ikinci defa bir konu etrafında birleşti, ortak bir duygu barajı oluşturdu...

Biri, patileri hunharca kesilen küçücük bir köpeğin son bakışlarını toplumun ortak tasası haline getirmekti...

Bir de Ceceli’nin eski eşine yaptığı bu kepazelik...

Bana göre asıl anayasalar bunlardır...

Yani kâğıda dökülüp, referandumlarla kabul edilip sonra uygulanmayanlar değil, yazılmadığı halde bütün vatandaşların kalpleriyle, vicdanlarıyla uyguladığı anayasalar...”

FATİH ALTAYLI:

“Sevgili Ertuğrul Özkök ne yiyorsa ondan yemek, ne içiyorsa ondan içmek istiyorum.

Ben de onun içtiğinden içip, onun yediğinden yiyip, gerçek dışı bir Dünya’da yaşamak ve “Hyperoptimist” olmak istiyorum.
Gazetesinin yazarı Cengiz Semercioğlu’nun suç ortağı haline geldiği “Mustafa Ceceli’nin yarattığı pislik” ile ilgili olarak sevgili Ertuğrul Abimiz şöyle demiş:

“En azından Mustafa Ceceli’nin hatalı olduğu konusunda toplumun tüm kesimleri birleşti”.

Yani toplumun karşı mahalleleri Ceceli konusunda aynı şeyi düşünüyormuş Ertuğrul Özkök’e göre.

Bu kanaate nereden kapıldı bilmiyorum ama gerçekten kapıldıysa ortada bir sorun var demektir.

Olayın patladığı gün hem Ceceli’yi, hem de Cengiz Semercioğlu’nu eleştiren yazılar yazdım.

Ve Ertuğrul Özkök’ün savunduğunun tam aksi bir durumla karşılaştım.

Bir yanda “İyi yazmışsın bu şerefsizlere. Rezillere” diyen kalabalık bir kitle.

Diğer yanda ise “Utanmıyor musun eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışmaya, Ceceli çok haklı. Çocuğunu öyle bir kadına
bırakacak hali yok ya!” diyen yine oldukça kalabalık bir kitle.

Anlayacağınız Ceceli’ye tepki konusunda mahalleler arasında bir yakınlaşma, bir ortaklaşma söz konusu falan değil.
Neredeyse 180 derece ters yaklaşımlar var mahalleler arasında.

O yüzden ben de olmayan bir yakınlaşmayı varmış gibi görüp umutlanmak istiyorum elbette.
Ama bu gerçek Dünya’da mümkün görünmüyor.

Ama belki Ertuğrul Abi’nin diyetini uygularsam olabilir...

CENGİZ SEMERCİOĞLU:

“Sanki kamerayı oraya ben koydum, görüntüleri ben çektim, ortalığa ben yaydım, davayı ben açtım... Gidin bu soruyu Mustafa Ceceli’ye sorun. Çocuğunun annesinin görüntülerini bulup çıkaran, dava dosyasına koyarak yayılmasına neden olan kişi; Mustafa Ceceli. Bu olay bir haberdir ve ben de gazeteci olarak haberi yaptım...”

ORAY EĞİN:

“Türk basınının çürümüşlük tarihi Kelebek’in sayfalarından okunabilir. Şarkı sözü yazıp o uyduruk satırlarını satın alanları övgülere boğmak da bir Kelebek yazarının işi, kendisine yollanan bedava telefonu ballandıra ballandıra anlatmak da.

Bugünlerde yine tıpkı bedava yollanan bir telefon gibi bir çıkar alışverişi var. Telefonun yerine sızdırılan bir şantaj kaseti var. Telefon firmasının yerini de bir tarikat aldı. Telefonu gazeteciye gönderen şirket örtülü reklam amaçlıyordu, tarikatın da motivasyonu pek farklı değil. Kendi sanatçısını temize çekme derdindeler, ayrıca basın üzerindeki etkilerini de kanıtlıyorlar.

Yine tıpkı bedava telefonun ayyuka çıkmasının ardından alelacele faturalar uydurulması gibi, aynı Kelebek yazarı şimdi baş aktörlerinden biri olduğu bu çirkinlikten sıyrılmanın peşinde. Oysa inkarının şiddeti bile kendini ele veriyor.
Tanımasam, bilmesem belki Cengiz Semercioğlu’nun gerçekten araştırmacı gazetecilik yaptığına inanıp Mustafa Ceceli “skandalı”nı bir habercilik başarısı olarak değerlendirirdim. Güya mahkeme kayıtlarına bakmış da, ayrıntıyı yakalamış falan… Oysa hayatı boyunca hangi mahkeme kararından ne haberi çıkartmış ki, şimdi “habercilik” yapmış olsun?

Cengiz Semercioğlu’nun ve Kelebek’in tek başarısı, çeşitli etki odaklarına kendilerini teslim etmektir...”