Mehmet Pisak Kimdir?
"Benim ve ekip arkadaşlarımın en büyük arzusu; bir Türk, bir Türk ilaç şirketinde orjinal bir tedaviyi keşif etti, denebilmesi."
Bize biraz kendinizi anlatır mısınız? ?
1983 istanbul doğumluyum, evli ve 2 çocuk babasıyım Ailem ve işlerim dışında vakit buldukça değişik spor dalları ile ilgileniyorum.
İlaç işine nasıl girdiniz ?
Baba mesleği derler ya, biz de aile mesleği olmuş durumda; ben 4. Jenerasyonum. Yaklaşık 1 asırdır ailem ilaç üretimi ile iştigal ediyor. Ben de ufak yaştan itibaren mucitliğe olan ilgimi, hazır şansım varken bu alana odaklamaya karar verdim. Ortaokuldan itibaren dönem dönem stajlar yaptıktan sonra, Üniversiteyi bitirdiğim anda aile şirketi olan Mustafa Nevzat ilaç’ta işe başladım.
Sizi, son zamanlarda özellikle bilim çevresindeki insanlardan duymaya başladık, bize biraz lütfen kendinizden bahseder misiniz ?
Biraz jenerik olacak belki ama, çocukluğumdan beri etrafımdaki herşeyin işleyişi hususunda merakım olmuştur. Evde çöpe atılmaya hazır olan ne kadar eskimiş elektronik varsa, söküp takardım. Sonra 7-8 yaşlarımda yavaş yavaş, şirkete gidip gelmeye başladım. Tam da bu zamanlarda odamda oturuyorken gözüme bir kitap ilişti; “Dünyanın çehresini değiştiren 12 Adam” aslında bütün iş hayatım entresan bir şekilde bu noktada şekillendi diyebilirim.
Aile şirketinde çalışınca patronun oğlu gibi bir durum olmadı mı ?
Valla ben hissetmedim(gülüyor)daha çok “eti senin kemiği benim” gibi bir durum oldu. Ama ne kadar şanslı olduğumu sonradan bir kez daha anladım; Mustafa Nevzat döneminde, sayiden de çok özel insanlar benim için yol gösterici oldu. Ve şu anda ne noktaya geldiysem hiçbirinin hakkını inkar edemem.
Bu kadar bilime ilginiz var, peki üniversitede ne okudunuz ?
Ben de, ne zaman soracaksınız diye merak ediyordum(gülüyor) Uluslararası işletme okudum ama çocukluktan gelme mucitlik merakım ve labrotuvar ile fabrikada geçirdiğim gençlik yıllarım etkisi altında, ilaç işine başladığım andan itibaren yenilikçi tedaviler üzerine kendi kendimi geliştirdim ve bu konuda ne bulduysam okudum. Kafamın bir köşesinde hep orjinal ilaçlar vardı ama ilaç işinin tamamını öğrenmek için önce ihracat, üretim planlama, teknik satın alma görevlerinde çalıştım sonra iş geliştirme bölümünde direktör asistanı olarak iki sene görev yaptım. Bu süre zarfında Türkiye’nin ilk ve tek FDA onaylı enjektabl onkolitik(kanser ilacı) tesisinin, makine ekipman alımı ve kurulumunun yanı sıra, bu tesiste geliştirilen ürünlerin hammadde ve üretim prosesi dahil olmak üzere geliştirilmelerinde rol aldım. 2011 yılından itibaren CEO asistanı olarak görev yapmaya başladım, özellikle ABD odaklı olmak üzere üretilen ürünlerin yurtdışına lisanslanması ve satılması için iş geliştirme bölümü ile beraber ortak projeler yürüttüm. Bütün bu süreç zarfında, yeniden konumlandırma ve orjinal ilaç geliştirmesi her zaman aklımdaydı ve Mustafa Nevzat şirketi satılıyorken, üstünde çalıştığım drug repositioning projelerini şirket satışının dışında tuttum.
Mustafa Nevzat’tan bahsettiniz, şirket bildiğimiz kadarıyla satıldı, peki siz neden sağlık sektöründe kalmaya devam ettiniz ?
Evet 2012 senesinde, beraber çalıştığımız müthiş insanların senelere sahir emeği sayesinde Mustafa Nevzat, amerikan ilaç devi AMGEN ilaç şirketine satıldı. Benim sektörde kalış sebebim; 2007 senesinde Mustafa Nevzat’ta başlatmış olduğum orjinal ilaç geliştirmeleriydi. Türkiyeden, bir türk ilaç şirketi tarafından çıkarılmış olan bir orjinal ilaç tedavisi, bir asırlık Türk ilaç sanayi tarihinde bulunmuyor. Benim de en büyük gayem bunu başarmak. Dolayısıyla, kolları sıvadık, yola devam dedik.
Orjinal ilaç tedavisinden kastınız nedir ?
İlaç tedavileri, alt kategorileri de bulunmakla beraber, nihayitenide kategorik olarak ikiye ayrılır; orijinal ve jenerik ilaçlar; orjinal ilaçlar, belirli bir hastalığın tedavisinde daha önce kullanılmamış bir etkin madde’nin ilk defa kullanılması ile yapılan klinik çalışmalar sonucu, çeşitli klinik çalışma aşamalarını geçerek piyasaya çıkan ilaçlardır. Jenerik ilaçlar, orjinal ilaçların patent süreleri dolduğu zaman, bire bir aynı etkiyi yaptıklarını sağlık otoritelerine kanıtlayabildikleri zaman, o ilacın eşdeğeri olarak piyasaya sürülen ilaçlardır.
Orjinal ve jenerik ilaç aynı etkiyi gösteriyor ise, sizin yapmaya çalıştığınız işin ne önemi var ?
Bir beşeri tıbbi ürün(ilaç) için T.C. Sağlık Bakanlığımız veya F.D.A gibi uluslararası standartlarda çalışan kurumlardan onay alabilmek, gerek jenerik, gerek orjinal olsun, sayiden zor ve ustalık isteyen bir süreçtir. Ama tam anlamıyla ne farkı var diye sorarsanız, şu şekilde cevaplayabilirim; Orjinal ilaç geliştiriyor olmak; patent haklarına sahip olmaktır. Dünya piyasalarına ilk giriş hakkıdır. Kopya eden yerine, kopya edilen olmaktır, dolayısıyla bir bağımsızlık ibaresidir.Bütün bunların yanında, en önemlisi bir hastalığa çözüm buluyor olmanın paha biçilmez mutluluğudur.
Siz peki orjinal mi, jenerik ürün mü geliştiriyorsunuz?
İmuneks farma olarak, muhtemelen Türkiyede en fazla orjinal tedavi konusunda çalışma yapan firmayız. Geliştirdiğimiz ürünler ile yapılan insandaki klinik çalışma sayısı 9’u buldu. Ve bu çalışmaların bazılarından elde edilen sonuçlar dünyada altın standart olarak kabul edilen tedavilerden %50’nin üzerinde etkinlık göstermiş durumda. Kusura bakmayın biraz uzattım(gülüyor) Evet, biz gerek OTC/Takviye edici gıda alanı olsun, gerekse beşeri tıbbi ürün(ilaç) alanı olsun kendi orjinal ürünlerimizi kendimiz geliştiriyoruz ve piyasaya çıkardığımız her ürünün bilimsel kanıtlara dayalı olmasına özellikle özen gösteriyoruz.
Orjinal ürün derken, sıfırdan kendiniz yeni bir molekül mü keşfediyorsunuz ?
Ayaklarımız yerde, gözlerimiz göklerde diyebilrim. Bizim şu anda yaptığımız geliştirmeler %95’i drug repositioning, yani eski ve yan etki profili bilinen moleküllerin yeni endikasyonlara(hastalıklara) konumlandırılması üzerine.
Drug repositioning(Yeniden konumlandırmayı)basit olarak nasıl anlatırsınız ?
Tekerleği yeniden keşfetmektense, tekerleği modifiye ederek başka işlevlerde de kullanmak şeklinde düşünebiliriz. Cep telefonu ve mp3 player’lar çok ta geniş olmamakla beraber bir çoğumuzun hayatında var olan cihazlar iken, iphone veya ipod bu cihazların işlevlerini farlklılaştırarak aynı zamanda başka aplikasyonlarda kullanılabilmelerini sağladı. Biz de eski bir molekülün yeni bir işlevde kullanılabilmesi için genelde formülasyon olarak değişiklikler yapıyoruz. Bunun dünyadaki en başarılı örneklerinden biri viagra(sildenafil) adlı ilacın aslında başka bir rahatsızlık için keşif edelip sonrasında, hepinizin bildiği enidkasyonda kullanımı ve ilaç piyasası tarihinin en fazla satan ürünlerinden biri olmasıdır.
Hangi ilacı(molekülü) yeniden konumlandırma için nasıl seçeceğinizi nerden biliyorsunuz ?
Son 4 senedir üstünde çalıştığımız bir algoritma sayesinde, eski veya yeni bir molekülün hangi endikasyonda etkili olabileceğini gösteren yapay zeka bazlı bir sistem geliştirdik. Bu sayede, değişik moleküllerin daha önce bilinmeyen bir endikasyon üzerinde etkili olabileceğini görebiliyoruz ve daha sonra bununla alakalı labrotuvar çalışmalarını devreye alıp, sonuçların iyi çıkması durumunda, hayvan çalışmalarına başlayıp, sonrasına insanda yapılan klnik çalışmalara geçiyoruz. Kusura bakmayın uzatıyorum ama konunun kendisi detaylı.
Malum, dönemin en büyük konusu COVID-19 için yaptığınız bir çalışma olduğunu duyuyoruz ?
Covıd salgını başladığı anda, olası riskleri de göz önünde bulundurarak, ivedilikle yapay zeka sistemimizi tam anlamıyla bu hususta çalıştırmaya başladık ve yaklşık yarım asırdır tedavide olan bir molekülün Covid-19 için etkili olabileceğini gördük ama ciddi bir biyoyaralanım sorunu vardı. Biyoyararlanım(BY) sorunu nedir diye siz sormadan ben söyleyeyim; özellikle ağızdan(oral yol ile) alınan bir ilacın tedavi edebilen etkinliğe ulaşması için, belirli bir kan konsantrayonuna ulaşması gerekiyor. Benim ve ekibimin en kuvvetli olduğu alanlardan biri, düşük biyoyararlanımı olan ilaçların biyoyararlanımını arttırmak ve buna benzer inovatif formülasyonlar geliştirmek. Bu alanda 20’nin üzerinde ulusal ve uluslararası patent başvurum bulunuyor.
Yapay zeka sisteminiz ,nasıl bir sistem’dir, dünyada’da özellikle yapay zeka alanında çok sevindirici gelişmeler duyuyoruz
Bir sürü sektör gibi, yapay zeka ve deep learning(derin öğrenme) sağlık sektörü için de geleceğin en önemli konseptlerinden biri. Her şeye yapay zeka denebiliyor, aslında yapay zeka bu işin en son noktası dolayısıyla Molfac Ai, tam tabiriyle derin öğrenme prensibiyle çalışan bir algoritma; sistemin içine girilen herhangibir küçük molekülün binlerce değişik reseptör üzerindeki etkisini molekülün yapısı ve çeşitli online veri bankalarındaki bilgiler ile beraber harmanlayarak, hangi molekülün, hangi reseptör ile ne seviyede etkileşimi olabileceğini raporluyor. Normal şartlarda labrotuvar ortamında denemeler ile aylar, hatta belki seneler alabilecek çalışmaları bu sayede saatler içinde yapabiliyoruz. Tabi ki bu sadece bize hızlı bir gösterge oluyor, sonrasında hücre ve hayvan modelleri ile burdaki bulguyu denememiz elzem.
Mesela, yapay zeka sistemiz sayesinde başka bir eski molekülün, ağrı tedavisinde morfin derivatiflerinden daha etkili olduğunu keşfettik ve bunu hayvan deneylerinde kanıtladık. Benzer bir şekilde, eski bir molekülün tedavisi bulunmayan nadir bir hastalığın tedavisinde etkili olabileceğini keşfettik ve hayvan çalışmalarında bunu kanıtlama yolunda ilerliyoruz.
Covıd-19 konusunu biraz hızlı geçtiniz ?
Hızlı geçtiğimi düşünmüyorum, benim için bilimsel veri en önemli husustur. Şu anda Covid-19 tedavisi ile bağlantılı 4 tane patent başvurum bulunuyor ve dünyada bizim üstünde çalıştığımız molekülde faz-3’e geçebilmiş olan tek firmayız. Bunların hepsi çok güzel gelişmeler ve merak uyandırıcı olsa da, şimdilik etik olarak bir şey söylememin doğru olmayacağı kanısındayım.
Bütün bu konuştuklarımız, şirketinizde çok büyük bir AR-GE odaklı ekip çalıştığını düşündürüyor ?
Şirketimde, ilaç geliştirme bağlantılı büyük bir ekip çalışmıyor ama her biri kendini işine adamış uzman insanlar ve uzun seneler içinde yurt içi ve yurtdışında kazandığımız ilişkiler sayesinde, bugune kadar yaptığımız bütün geliştirmeleri yapabildik. Yatırımımızı makine ve ekipman yerine orjinal ürün geliştirme alanına ve klinik çalışmalara yapma kararı almış bulunmaktayız. Klinik araştırmalar konusunda da; Türkiye’deki en yüksek bilgi birikimine haiz ve uluslararası standartlarda bir şirket ile çalışıyoruz. Dolayısıyla ülkemizdeki, uluslararası standartlardaki labrotuvar ve üretim tesislerinin imkanlarından faydalanarak, bizden önce gelenlerin emekleri sayesinde, sadece orijinal ilaç geliştirmeye odaklanma fırsatımız olabildi.
Covid-19 için bir cihaz geliştirdiğiniz de duyulmaya başlandı, ne dersiniz ?
Bu teknolojiyi elektronik alanında uzman olan bir ortağımız ile beraber kurduğumuz şirket olan Vironex Teknoloji A.Ş. bünyesinde ilerletiyoruz. Daha önce ilaç konusunda dediğim gibi, veri en önemli husustur. Gerçi bu konuda biraz daha ilerlemiş durumdayız ve filtre gerektirmeden bipolar iyonizsayon ile çalışan, covid-19’u havada ciddi şekilde minimize edebilen bir cihaz üstünde çalışıyoruz. Cihaz hem endüstriyel havalandırma sistemlerinin içinde, hem de ev ortamında kullanılabiliyor. Yani ozon veya UV ışığı yayan cihazların aksine insana veya hayvana hiçbir zarar vermeden, Covid-19, influenza ve MRSA gibi bir sürü enfeksiyona yol açan patojeni ciddi şekilde minimize etmeyi umud ediyoruz. onanmış veriler çıktığı zaman, memnuniyetle duyuracağız.
Bu alanda çok büyük bir ilgi oluşmaya başladığının biz de farkındayız ama bir sürü rakip şirketin yanıltıcı beyanlarına rağmen biz etik duruşumuzu hiç bir zaman bozmadan, elimizdeki bilimsel veriler ışığında, sağlam adımlar ile yürümeye devam edeceğiz.
Hem OTC işi, hem yeni ilaç geliştirme, bir de Vironex diyorsunuz, bütün bunlar nasıl ufak bir ekip ile oluyor ?
İşine kendini adamış insanlar ile herşey mümkün. Etrafımdaki insanlar ve benden önce gelen insanların bana aktarmış olduğu tecrübeler olmadan yaptıklarımın 10/1’ini yapma şansım olmazdı. Daha önce de söyledğim gibi, hem şirket içi, hem şirket dışından hizmet alarak çalıştığım insanların hepsinin üstün kabiliyet ve emekleri sayesinde bu projeleri ayaklandırma şansımız oldu. Her zaman inandığım bir laf vardır; “başarının bin tane babası var iken, başarısızlık öksüz doğar.”Eğer bir ekip’teki insanlar hep beraber inanç ile çalışarak odaklanır ise, her hedef mümkündür, tabi ki bu denklemdeki hedefin ayaklarının yere basması kaydıyla(gülüyor)
Hep ilaç konuştuk ama siz aynı zamanda OTC ve takviye edici gıda geliştiren ve satan bir şirketin yönetiminin başındasınız ?
İmuneks Farma ve ürünlerimiz bizim için sayiden de çok değerli. Mustafa Nevzat zamanında yaklaşık 20 yıl önce piyasaya çıkan ve bugüne kadar yüzbinlerce insan tarafından kullanılmış olan ürünler söz konusu. O zamandan beri bizim mikronize beta glukanımız ile yapılan insandaki klinik çalışma sayısı 6’yı buldu. Partikül boyutu 10 mikronun altında olan dünyadaki tek ticari 1,3/1,6 efsafındaki beta glukan bizimki ve global hakları bize ait. Ciddi özen gösterilerek büyütülmüş, tüm geliştirmesi bilimsel kanıta dayalı bir ürün gurubu olduğu için de Mustafa Nevzat satışından sonra İmuneks Farma ve ürünlerin bütün haklarını geri alma kararı vermiştik.
Peki sizin için ilaç mı, takviye edici gıda mı daha önemli ?
Her ikisinin de yeri ayrı, OTC veya takviye edici gıda deyip, ikinici plana atmanın da doğru olduğunu da düşünmüyorum. Bu konuda da klinik çalışması olan, veya en azında bilimsel bir altyapıda geliştirilmiş ürünlerin kullanılmasının önemi çok büyük. Sonuçta tedavi için kullanılan bir ilaç olmasa da, kullanan insan bu ürünleri belirli bir ihtiyaç doğrultusunda alıyor ve benim için sadece bir ürünü satmış olmak için satmak hiçbir zaman etik veya deontolojik açıdan doğru bir karar değil. Bu alanda da Türkiye de ürünleri ile en fazla insanda klinik çalışma yapılmış olan firma imuneksfarma’dır ve biz imuneks farma ailesi olarak bunu dikkate alarak ürünlerimizi kullanan bütün insanlara canı gönülden teşekkürü borç biliyoruz.
Biraz da gelecek için planlarınızdan bahs eder misiniz?
Şu anda, 10 sene sonrasının uluslararası orjinal ilaç şirketinin temelleri atılıyor diye düşünüyorum, inşaata başladık ama daha yapacak çok işimiz var. OTC ve takviye edici gıda alanında, ilaç geliştirmekten gelen birikim ve tecrübelerimizi kullanarak, biyoyararlanımı arttırılmış olan curcumin ve benzeri nebahati ekstrelerin piyasaya sunulabilmesi için şu anda hayvan çalışmalarımız sürüyor. Beta glukan’ı bir sonraki aşamaya taşımak için de şu anda gizlilik açısından bahs edemeyeceğim yeni geliştirmeler üzerinde çalışıyoruz. Dünyadaki en etkin beta glukan olmasına rağmen, daha iyisini de yapamayız diye bir kaide yok. Yapacağımıza inanıyorum.
İlaç, özellikle de orjinal ilaç tedavileri alanından bahs etmemiz gerekirse; Kurmuş olduğumuz yapay zeka sistemimiz bu açıdan bizim en büyük silahımız. İnşallah COVID-19 ve üstünde çalıştığımız şu anda faz-2’de olan diğer ilacımızın geliştirmesini alnımızın akıyla tamamlayıp, sonrasında İnfluenza ve nadir hastalıklar üzerine çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Devletimizin, TÜBİTAK ve TÜSEB üzerinden sağladığı Ar-Ge destekleri sayiden de dünyada eşi benzeri bulunmayacak seviyede inovatif yaklaşımlar, bu kurumlara da değişik alanlarda proje başvurularımız pozitif bir biçimde devam ediyor.
Yurtdışından hep sağlık alanında başarılar duyuyoruz, bu konuda siz ne düşünüyosunuz ?
İki tane Türk büyüğümüz, çok başarılı bilim insanları, bir Alman ilaç şirketinde COVID-19 için aşıyı keşfetti. Sayiden de müthiş bir başarı hikayesi ve eminim hepimizi gururlandıran bir durum. Bir Amerikan ilaç şirketi, bir Türk bilim insanı’nın önderliğinde yep yeni bir yolağın bir sürü değişik tedavide kullanılabileceğini kanıtladı. Benim ve ekip arkadaşlarımın en büyük arzusu; bir Türk, bir Türk ilaç şirketinde orjinal bir tedaviyi keşif etti, denebilmesi. Bir Türk, Amerika ve Almanya’da bunu yapabiliyorsa, Bir Türk, Türkiye’de neden yapamasın, neden olmasın ?