Melis Sezen: Nefret ediyorlar, hakaret mesajları alıyorum

‘Siyah İnci’ dizisinde Ebru’ya hayat veren Melis Sezen, “Bu rolde çok fazla çeşit var. Sınırları zorlayan biri olması hoşuma gitti. Kendimi gösterebilmem için iyi bir karakter” dedi

Hayat Bazen Tatlıdır dizisinden sonra ‘Siyah İnci’yle yükselişini sürdüren Melis Sezen, aynı zamanda Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü’ndeki eğitimine devam ediyor. Sektöre dahil olan genç meslektaşları için oyuncu, “Başkalarıyla yarışmak yerine, kendimle yarışmayı seçiyorum” diyor. Sezen projesini ve üniversite hayatını Milliyet gazetesinden Sercan Kısmet ile konuştu...

- Ebru karakterini ilk okuduğunuzda sizi çeken ne oldu?

Aşkı ve tutkusundan dolayı takıntılı biri, o yüzden her şeyi yapabiliyor. İlk okurken, ‘Acaba ne kadar ileriye gidebilir ve neler yapabilir?’ sorusu, beni çekmişti. Zaten, Ebru dizide katil bile oldu. Sınırları zorlayan biri olması hoşuma gitti. Karakterde çok fazla çeşit var. Kendimi gösterebilmem için iyi bir rol.

- Kötü birini canlandırıyorsunuz. Tepkiler nasıl?

Ebru’yu seven bir kişi bile duymadım. Nefret ediyorlar. Hakaret mesajları alıyorum. Arkadaşlarım bile, “Seni tanımasaydık, biz de Ebru’dan nefret ederdik” diyor. Bu kadar tepki mesajı gelmesi aslında iyi, demek ki seyirciye Ebru’yu inandırmışım.

- Setten sonra karakterden çıkmak zor olmuyor mu?

Ebru’yu sette bırakıyorum. Zaten gerçek hayatta, oynadığım karakterle hiç alakam yok. Zaten rolden çıkamazsam büyük problem olur (gülüyor).

- Ebru, aşkı için birbirinden farklı planlar yapıyor. Siz aşk için plan yapar mısınız?

Planla işim yok. Zaten öyle biri değilim. Karşımdaki kişiden hoşlanırsam, belli ederim.

- Dizi süreleri çok uzun, sette neler yaşanıyor?

Uzun saatler çalışıyoruz ama enerjimiz çok güzel. Altı aydan fazla çalışıyoruz, setimizde kavga bile olmadı. Zaten ilk dört bölümü Ildır’da çektiğimiz için ekip ve oyuncular iyi kaynaştık.

- Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü’nde okuyorsunuz. Oyunculukla aynı anda yürütmek zor olmuyor mu?

Çok zor oluyor. Bir de, bütün derslerde devamlılık zorunluluğu var. Gitmediğin zaman kalıyorsun. Okula bazen uykusuz gittiğim oluyor.

- Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluktan bu yana hayalimdi. Çocukken, bir şeyler anlatırken bile taklit yapardım. 12 yaşımda drama dersi almaya başladım. Hocalarım anneme, “Bu çocuğu tiyatroya yönlendirin” demişler.

Daha sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde bir sene eğitim aldım. Liseyi Silivri’de okurken, tiyatroya devam ettim. Üniversitedeyse kamera önüne geçmek istedim. İlk gönderdiğim deneme çekimi olan, ‘Hayat Bazen Tatlıdır’ dizisine kabul edildim.

- İki dizide oynadınız. Biri reyting yüzünden erken final yapsaydı etkilenir miydiniz?

‘Hayat Bazen Tatlıdır’ erken bitseydi, kendimi suçlayabilirdim. Set ortamını daha tanımadığımdan, güvensizlik olurdu. Set ortamı benim için okul gibi. Oynadığım iki projemin başarılı olması, kendimi geliştirmemde büyük katkı sağladı.

- ‘Siyah İnci’ size neler kazandırdı?

‘Hayat Bazen Tatlıdır’ dizisinde canlandırdığım Asya’nın rolü açık değildi. Bu projede oynadığım karakterin alanı daha çok. Daha yoğun ve farklı duygulara giriyorum. Hüseyin Avni Danyal, Tolgahan Sayışman, Berk Hakman, Hande Erçel, Neriman Uğur ve Yeşim Büber gibi birçok deneyimli isimlerle karşılıklı oynamak büyük gurur.

- 21 yaşında tanınan biri olmak nasıl bir duygu?

Beni tanınmak değil, çalışmak olgunlaştırdı. Set ortamını sevdim. Asya karakterinden dolayı, küçük çocuklar da beni sevdi. Minikler beni görünce gözlerinin içi gülüyor. Bu çok değerli.

- Son zamanlarda sektöre çok genç oyuncu dahil oldu. Bu sizi korkutuyor mu?

Başkalarıyla yarışmak yerine, kendimle yarışmayı seçiyorum. Kendimi ne kadar geliştirirsem, ortaya iyi bir şeyler çıkacak.

- Kendinizi güzel buluyor musunuz?

O günkü enerjime göre değişiyor. Bazı sabahlar yorgun ve makyajsız olmama rağmen enerjim iyi olunca, güzel hissediyorum. Bazense ne kadar makyaj yaparsam yapayım, enerjim düşükse kendimi beğenmiyorum.