Moda Dünyasının İkonu Vural Gökçaylı Hayatını Kaybetti
Modacı Cemil İpekci, Türkiye’de Haute Couture’ü en iyi temsil eden modacı olarak tanınan Vural Gökçaylı’nın yaşamını yitirdiğini duyurdu.
İpekci, sosyal medya hesabından, “Türkiye bir büyük Haute Coutre* duayeni, üstadını kaybetti. Vural Gökçaylı. Rabbim yolunu ışık eylesin, nurlarda yatsın. Sevgili eşine, evlatlarına ve sevenlerine sabır versin. Allah rahmet eylesin” diye yazdı.
*Haute Couture: Kişinin özel siparişi üzerine hazırlanmış, özel dikim giysi anlamına gelen ve Fransızca'dan gelen bir moda terimidir. Tam karşılığı ise "yüksek dikiş"dir.
Vural Gökçaylı kimdir?
İtalyan Lisesi'nden mezun oldu. 1963'te Givenchy'de staj, Jean Patou'da Michel Goma'nın yanında asistanlık yaptı. O yıllarda Audrey Hepburn, Farah Diba ve Jacqueline Kennedy gibi ünlü isimlerle çalışma fırsatı buldu. 1967'de Amsterdam'da bir modaevinde tasarım yapmaya başladı. Osmanlı motiflerini geometrik desenlerle birleştirdiği tasarımlarıyla dikkati çekti.
1968'de ünlü Fransız şarkıcı Sylvie Vartan'ın butiği için tasarımlar yaptı. Bu, hazırgiyim alanındaki ilk ve son çalışması oldu. 1968 sonlarında Türkiye'ye dönen tasarımcı, Rumeli Caddesi'ndeki Saray Apartmanı'nda ilk atölyesini kurdu. İlk defilesiyle basının büyük ilgisini topladı. İstanbul'un' haute couture'den anlayan en şık kadınları müşterisi oldu. Bu isimler arasında Suna Kıraç ve Sevgi Gönülde vardı. Hitit, Selçuklu ve Osmanlı gibi Anadolu kültürlerinden ilham alarak koleksiyonlar tasarladı. Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Jale Yılmabaşar gibi sanatçıların eserlerini ipek üzerine bastı. Yurtdışındaki temsilciliklerde ve yurtiçinde önemli gecelerde defileler düzenledi. Kariyeri boyunca birçok sosyal sorumluluk projesinde yer aldı.
Vural Gökçaylı'nın sosyal medya hesabı Facebook'ta hayatı şöyle anlatılmıştır:
Vural Gökçaylı, bugün, Türkiye’de Haute-Couture’ü en iyi temsil eden modacılardan biridir. Hatta, Fransız Haute-Couture’ünün altın çağında Fransa’da ilk adımlarını atan tek Türk modacıdır.
Moda sevgisi çok genç yaşta başlar Vural Gökçaylı’nın annesi, Nezahat Gökçaylı, örnek Cumhuriyet kadınıdır. Nezahat Hanım nikahı için Jacques Fath’tan aldığı bir tayör giyer. Şıklığı ve modernliği, Gökçaylı'yı çok genç yaşta moda dünyasına atmıştır.
Her çocuk, oyuncaklarıyla oynarken, Gökçaylı, annesinin perdelerini kesip, bebeklerine elbise yapardı. Bu tutku, lise senelerinde devam eder. İtalyan lisesinde okuyan Gökçaylı, kız arkadaşlarına elbise çizerken, profesör Ottone tarafından yakalanır ve cezalandırılır. Ancak, yeteneğini farkeden profesör, Gökçaylı'yı bir ay sonra bürosuna çağırıp, İtalya’ya gidip design okumasını tavsiye eder, ve ona heyecan verir.
Paris hayatı
Paris’te, Sultan Vahidettin’in son Kaptanı Deryası'nın oğlu ve aile dostu olan Ekrem Kaptan'ın evinde kalır. Bir yandan, Ecole du Louvre’da ve Académie des Beaux Arts’da tiyatro kostümü eğitimi alır ve akşamları Alliance Française’de Fransız dili ve Edebiyatı öğrenimi görür.
Paris’in kültürel hayatının tadını çıkartır. Paris Operasının en muntazam seyircilerinden biridir. Hatta, Maria Calas’ı, La Tosca’da ilk izlediği zaman, gece sabaha kadar uyuyamaz ve klasik müzik bir tutku haline gelir.
Her Pazar müzeleri gezer. Sanat ve kültürü modaylan bütünleştirir. Bir yandan da, Ekrem ve Saime KAPTAN’ın renkli hayatına girer. Deauville, Enghien, Cannes gibi eğlence ve şıklık simgesi olan yerlere sık sık giderler. Şık kadınlarla dolu bir ortamda yaşar.Vakit buldukca, ormanlarda kamp yapar, ata biner, doğayla bütünleşir.
Paris'te iş hayatı
1963 - 1964
Givenchy'de bir yıllık başarılı bir staj görür. Bu sürede, Givenchy’nin renkli müşterileriyle çalışmıştır : Audrey HEPBURN, Madame SİMPSON gibi ünlü simalarla tanışmaya fırsat bulmuştur.
1964 - 1967
jean Patou'da o zaman directör artistikliğini yapan Mıchel Goma'nın yanında Angelo Tarlatzi ile birlikte asistanlık yapar. Teknik olarak, Haute Couture’ün bütün inceliklerini Michel Goma'dan ve Jean Patou’da geçen süreç içinde hepsini benimseyerek öğrenme fırsatı buldu. Preses Eşref, Farah Dibbah, Ludmilla Cerina, Comtesse d’ORNANO, Grande Duchesse Du Luxembourg ve Jackie Kennedy gibi müşterilerle çalışma fırsatı buldu. O dönemde, kendisine Amerika’dan teklifler olmasına rağmen, Paris’te kalmayı tercih etti.
Hollanda hayatı
Hollanda– 1967 Nina Ricci'nin, director artistiği olan Gérard Pipart'ın asistanı olan Franz Molenar, 1967’de Hollanda’da ilk kez Paris anlamında büyük modaevi kurar. Arkadaşı olan Gökçaylı'ya directör artistikliğini yapmasını önerir. Amsterdam Gökçaylı için çok büyük bir tecrübedir. Özgürce kendi denemelerini yapar.
Amsterdam’da kaldığı süre içinde Paris,New-York ve Berlin’de sergilenen koleksiyonları hazırlar Temalar geometri kumaş çalışmaları Abstre motif baskılar - stilize osmanlı motifleri
Paris'e kısa dönüş – 1968
Türkiye’ye kesin dönüş yapmak üzere, 1968 başında, bıraktığı eşyalarını almak üzere Paris’e dönen GÖKÇAYLI, Sylvie VARTAN ve ortağı olan Nicole BERNARD ile bir davette tanışır. GÖKÇAYLI ile çalışmak isterler, ama kendisi Türkiye’ye kesin dönüş yapmak istediğini söyler. Israrlarına dayanamayıp, bir müdet daha Paris’te kalıp, Sylvie Vartan'ın butiği için iki koleksiyon hazırlar. Gökçaylı'nın prêt-a-porter için ilk ve son çalışmasıdır.
Türkiye'ye Dönüş – 1968
1968 sonlarında, Türkiye’ye dönen sanatçı Rumeli Caddesinde, Saray apartmanında atölyesini kurar. İstanbul’a geldiği zaman ona en çok yardım eden, eski Kahire İş Bankası Müdürü ve aile dostu olan İlhami Çakın Beydir. İlk defilesini çok büyük ilgi çeker. Bütün basın Gökçaylı defilesinden bahseder. İstanbul’un Haute-Couture’den anlayan en şık hanımları akın etmeye başlar. İlk müşterileri arasında Mefküre Şerbetçi, Rüksan Şerbetçi, Ayşe Beyazıt, Münevver Erkoğlu, Madame Barbut, Serra Menemencioğlu, Suna Kıraç, Sevgi Gönül, İnci Kıraç, Serap Büktaş, Ayşe Sılan.
Koleksiyonların temaları
Paris’te iken, Benoit MECHIN’in konferanslarında, İsak Paşa Külliyesinin taş kabartmalarından, iç süslemelerinden, çinilerinden o kadar çok bahseder ki Gökçaylı Paris’te iken Anadolu kültürene aşık olur. Aynı zamanda, sanat tarihi hocası olan Maxwell Foucher’nin konferanslarında, Rüstem Paşa Camii'nden o kadar heyecanla bahseder ki, GÖKÇAYLI Türkiye’ye dönünce mutlaka bu sanat eserini değerlendirmek ister ve sonunda hayalini gerçekleştirir. İlk çalışmaları, Anadolu Medeniyetleri üzerinedir. Anadolu Medeniyetlerinin detaylarının modern bir yorumunu yapar, Fransız Haute-Couture’ü ile birleştirir ve kendi tarzını bulur. Çok daha renkli, bir Türk Haute-Couture tarzı ortaya çıkmış olur. Onun için Anadolu medeniyetleri bir ilkedir. Ama, moda değişkendir, zaman zaman Hollywood Star, Şık Kadın ve Art Déco temaları üzerine çalışır,
Hittit - Bizans : Aphrodisias : çalışmaları özellikle drapeler üzerinedir
Selçuk - Hollywood stars
Osmanlı - Şık kadın
Roma - Erté : Art Déco