Muharrem İnce'den RedHack'in yayımladığı Damat Belgeleri için açıklama
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Aydın Doğan'ın damadı Doğan Yayın Holding Başkan Vekili Mehmet Ali Yalçındağ'ın, Enerji Bakanı Berat Albayrak'a hemen her gün bilgi verdiği iddia edilen Redhack’in yayımladığı maillerle ilgili sessizliğini bozdu.
Halk TV’nin canlı yayınana katılan İnce, sosyal medyada tartışma konusu olan Mehmet Ali Yalçındağ'la yaptığı konuşmayla ilgili sızdırılan maille ilgili şu çarpıcı açıklamaları yaptı:
"BUGÜN BENİ ARADI"
Bugün saat 15:50'de sayın Mehmet Ali Yalçındağ beni aradı. 6 dakika bir telefon görüşmesi yaptık. Kendisine sordum, görüşmeyi dedim, akşam Halk TV'ye bağlanacağım, bunu da açıklayabilir miyim dedim. Çünkü, benim siyaset ahlakım şu dur; iki kişi arasındaki bir görüşmeyi izni olmadan söylemek yanlış olur. O da, "tabi ki, söyleyebilirsin" dedi. Önce bana söylediklerini söyleyeyim; Bir dedi, sizin adınız geçtiği için çok üzgünüm. Üzüldüm dedi ve bunu üç beş kez tekrar etti. Kusura bakmayın bizzat ben kendim aramak istedim dedi. 'Ben günlük tutarım' dedi. 'Ama' dedi, "Kimseye mail filan atmadım" dedi. Ve dedi, "Benim günlüğümü, benim bilgisayarımı ele geçirmişler" dedi. "Arkasına, önüne ilaveler yapmışlar" dedi. "Benim tarzım değil zaten bu tür yazışma" dedi. "Ona bakıldığında görülecektir" dedi. "Ve ben bunu...", bir devlet ismi verdi, "oradaki bir firmaya araştırtıyorum. Bunu kim ele geçirdi, önüne arkasına kimler ne ilave yaptı" dedi. Ben dedim ki, "Sizle böyle bir görüşme yapmadık", "Haklısınız" dedi. "Güzel bir görüşme oldu" dedi. "Türkiye'yi konuştuk" dedi.
"NE DÜŞÜYORSAM ONU SÖYLEDİM"
Bakın ben iddialı bir siyasetçiyim. Bugün de Cumhuriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmenine hayırlı olsun demeye gittim. Mehmet Ali Yalçındağ da, Aralık ortalarında göreve başlamıştı. O aralar babam rahatsızdı, ben de mayısa doğru ziyaretine gittim. Ziyarete gittiğim doğrudur. Türkiye'yi konuştuk. Başkanlık sistemiyle ilgili kaygılarımı anlattım. Bütün bunların hepsi doğrudur. Ben Sayın Mehmet Ali Yalçındağ ile görüşmeden önce ne düşünüyorsam, görüşmede aynı şeyleri söyledim. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum. Yani kaygılarım, Türkiye'yle ilgili kaygılarım devam ediyor. Yani ben oraya 'Bana torpil yapın' demeye gitmedim. Ama şunu söyledim. Hürriyet Gazetesi'nde bana bir ambargo var, bu ambargo nedir dedim. "Bilmiyorum" dedi. Ya dedim, size böyle kaçak saraydan filan talimat geliyor, yani bunu öne çıkartmayın diye, ben bunu duyuyorum dedim. Bu doğru mu? dedim. Güldü. Yani böyle bir ambargo varsa, bu ambargoyu niye bana uyguluyorsun?
"YÜZDE 70'i DOĞRU 30 PALAVRA"
Bakın hiçbir saklım gizlim yok. O yazılanların yüzde 70'i doğru, yüzde 30'u palavra. Türkiye'de bir AKP düzeni var. Bir medya düzeni var. Bir muhalefet düzeni var. Üçü de birbirinden memnun. AKP medyadan memnun, medya muhalefetten memnun, gül gibi geçinip gidiyorlar. Benimse bunların üçüne de itirazım var. Yani AKP düzenine de itirazım var, medya düzenine de itirazım var, bu muhalefete de itirazım var. Ben bu zinciri bir yerlerden kırmak istiyorum.
"KORKMAYIN DİYORUM"
Türkiye'nin gidişatından korkuyorum. Ve bu ülkede kim söz sahibiyse, medya, iş dünyası, sendika, emek örgütleri, sivil toplum, tüm siyaset kurumu, hepsi ile görüşmeler yapıyorum. Diyorum ki, korkmayın diyorum ya! Ey savcılar korkmayın, ey iş dünyası korkmayın! Ey medya,ey memurlar, işçiler, sendikacılar korkmayın, bu kötü gidişatı durdurabiliriz. Yani bana Mehmet Ali Yalçındağ'ın söylediği, "Ben böyle bir mail atmadım" diyor. Ama eğer Berat Albayrak'a, Serhat Albayrak'a, Cumhurbaşkanının özel kalem müdürü Hasan Doğan'a bu mailler gittiyse, bilgi veriliyorsa, yazık bu memlekete zaten. Bir medyanın patronu, bir muhalefet milletvekili gelmiş, görüşmeleri cumhurbaşkanına rapor ediyorsa, bitmiş zaten bu iş. Türkiye bitmiş demektir.
"TORPİLE GİTMEDİM"
Ben oraya torpil için gitmedim. Bana bir ambargo var, bunu hissediyorum, bu ambargonun sebebi ne dedim? Yani talimatı kim veriyor? Talimatı kim veriyor, yoksa benim medya düşkünlüğüm filan yok. Bakın size şunu söyleyeyim, Türkiye'de bunu ispatlamış bir kişi varsa, 78 milyonda o da benim. 2009 bütçe görüşmelerinde bir konuşma yaptım ben. 21 gün geçti, ne bir televizyonda haber oldu, ne bir gazetede haber oldu. 21 gün sonra ben bunu sosyal medyaya koyduğumda milyonlar izledi. Rekor kıran konuşma bu. 21 gün sonra TV'ler bunu gösterdiler. Yani benim buna ihtiyacım yok.
"ÜZGÜNÜM DEDİ"
Ben bu milletin yüreğinde var olduğum sürece, medya ister görsün, ister görmesin. Yalçındağ, böyle bir görüşmeyi de, mailleri de kabul etmedi. Şunu söyledi, "Ben bunu araştırtıyorum, yakında bir açıklama yapacağım" dedi. "Size bu konuda bilgi veririm" dedi. Bana sadece söylediği şu; "Biz sizinle Türkiye'yi konuştuk, siz kaygılarınız dile getirdiniz. Benim için de çok güzel bir görüşme oldu. Yararlandım, sizi tanıma fırsatı buldum. Sizin adınızın böyle bir şeye karıştırıldığı için üzgünüm" dedi.
"YÜZÜNE KARŞI ELEŞTİRİRİM"
Ben partimin Genel Başkanı’nı medya patronu ile eleştirmem, yüzüne karşı eleştiririm. Kurultayda eleştiririm. Sayın Kılıçdaroğlu bunu en iyi bilenlerden birisidir. Ben kurultay salonunda aday oldum, yenildim. Sonra çıktım kürsüye, dedim ki: “Bir saat önce rakibimdiniz. Şimdi benim Genel Başkanımsınız” dedim. Ben bu siyaset ahlakından gelen birisiyim. Sayın genel başkanımıza, parti yönetimimize eleştirilerim olabilir, ama ben bunları haklı ve meşru zeminlerde yaparım. Medya patronlarıyla parti içi ilişkileri görüşmem. Beni bilenler, herkes bunu çok yakından bilir. Asla bu tür şeylere girmem. Hiçbir zaman da girmedim. Onun için Muharrem İnce oldum zaten. Yani Sayın Genel Başkana sorsalar bunu, diyeceği şey şudur, ondan eminim, "Ya Muharrem tek düze bir çocuktur. Bildiğini konuşur, söyler. Ama arkamdan konuşmaz” der. Bundan da eminim.
"ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİP SİYATÇİYİM"
Yalçındağ ile konuşmamız bu şekilde değildi, daha entellektüel bir düzeydeydi. Türkiye'de yargının durumuydu, Türkiye'de başkanlık sisteminin neden olmaması gerektiğiydi. Ben bir medya yetkilisine kendimi anlatmak istedim, ambargonun sebeplerini ve fikirlerimi açıklamak istedim. Şunu bilsinler istedim, ben bu ülkeyi yönetmeye talip bir siyasetçiyim. Acaba bu yeterlilikte mi, bu dolulukta mı, beni tanımıyor, bilmiyor. Bilsin istedim, görüşlerimi aktarmak istiyorum. Herkese anlatmak istiyorum, sivil toplum örgütlerine, medyaya, önümüzdeki hafta da bir başka gazeteye gideceğim, görüşlerimi anlatacağım.
"BU DÜZENDEN RAHATSIZIM"
Ama ben bu düzenden rahatsızım. Türkiye'de bir dükkan açsanız zabıtadan, sağlıktan izin alırsınız, maliyeden izin alırsınız. Ama Türkiye'de cemaatler peşpeşe geliyor, bunları kimse konuşmuyor. Darbeden 45 gün önce terör örgütü olarak ilan etmişsin, ama şimdi tarihi keyfi uyguluyorsun. 17-25 diyorsun. Bunları kimse konuşmuyor. Neden 2004 MGK'sı değil diyorsun? konuşmuyorsun.
TÜRKİYE’NİN ŞUNU KONUŞMASI LAZIM
Mesela Türkiye'nin şunu konuşması lazım. Bir tane olay var tek bir olay. Bu milletvekilleri Pensilvanya'ya gidip Fetullah Gülen'le fotoğraf çektiren milletvekilleri, onlar normalde, normal yaşamlarında başı açık milletvekilleridir. Benim eşimin de başı açık. Benim eşimin başını kapattığı günler olur mu, olur. Camiye gittiği zaman olur, hacca gittiği zaman olur, türbeye gittiği zaman olur. Mezarlığa gittiği zaman olur. Peki bu milletvekilleri Pensilvanya'ya gittiklerinde başını kapatmışlar. Pensilvanya türbe mi? Mezarlık mı, cami mi? kutsal mı burası? Kutsal toprak mı? Bunu kimse konuşmuyor? Niye bakanların fotosu yok? Recep Tayyip Erdoğan'ın acaba Pensilvanya'da fotoğrafı var mı? Bunları bilmiyoruz. 30 yıl önce yelpaze sallayan adamı takibe alıyorsun, üç yıl önce fotoğraf çektiren banka yönetim kurulunu, genel müdürünü, milletvekilini, genel başkan yardımcısını takibe almıyorsun.
"VERİLMEYECEK HESABIM YOK"
Sızmadı bunlar devlete, AKP tarafından bilinçli olarak yerleştirildiler. Bunları konuşmamız lazım bizim. Yoksa benim verilemeyecek hiçbir hesabım yok. İster Mehmet Ali Yalçındağ'ın televizyonunda ister bir yandaş televizyonda isterseniz namusuna inandığım Halk TV'de, nerde isterseniz, kiminle isterseniz. Her zaman ben bir siyaset adamıyım. Medya yetkilileriyle görüşürüm. Türkiye'yle ilgili kaygılarımı paylaşırım. Ama torpil istemedim, ambargonun sebebini sordum. Bunu tekrar söylüyorum, bundan ibarettir söyleyeceklerim. Son söz olarak şunu söyleyeyim; Türkiye'de kimse korkmasın. Bugünler gelir geçer. Savcılar görevinizi yapın, iş dünyası korkmayın. Medya korkmayın, siyasetçiler korkmayın. Çiğ yememişseniz korkmayın, korkmaya gerek yok diyorum
cumhuriyet