Muhteşem Yüzyıl'ın tarih danışmanı eleştiriler için ne dedi?
Muhteşem Yüzyıl dizisinin tarih danışmanı Doç. Dr. Erhan Afyoncu tepkileri yorumladı: "Bizde tarih gereğinden çok kutsal sayılıyor"...
Kanuni Sultan Süleyman dönemini konu alan, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi, geçen hafta yayınlanan ilk bölümüyle, ekranlara başarılı bir giriş yaptı. Fırtına kopartan diziyle ilgili ilk değerlendirme ve yorumlar Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a dek uzanıyor, tartışmaları dünyanın en önemli ajanslarına dahi konu oluyorsa, dizinin bundan sonra yaratacağı etkiyi kestirebilmek dahi güç. Dizinin tarih danışmanı, Murat Bardakçı’nın Habertürk Televizyonu’nda her cumartesi akşamı yayınlanan Tarihin Arka Odası programında, Pelin Batu’yla birlikte iki arkadaşından biri olan Doç. Dr. Erhan Afyoncu’yla diziyi ve yöneltilen eleştirileri konuştuk.
Muhteşem Yüzyıl’ın bu kadar büyük bir yankı uyandıracağını bekliyor muydunuz?
Böyle bir dizinin büyük tepki toplayacağını tahmin etmiştim. Çünkü biz tarihteki devlet adamlarına peygamber gibi bakıyoruz. Bu yüzden tarih dizisi yapmak Türkiye’de çok zor. Buna rağmen böyle bir dizi yapılırken kenarda durmak da hoşuma gitmezdi. Tarihçi mesuliyeti var. Bu yüzden danışmanlık yapmaya başladım.
Tarih danışmanlığı için şartınız oldu mu?
Tek şartım, “Kanuni döneminde bu şekilde bir şey yoktur” diye ifade ettiğim herhangi bir konunun diziye girmemesiydi. Hem senaryo yazarımız Meral Okay, hem de yapımcı Timur Savcı bunu kabul edince danışman olarak başladım. Dizinin seyredileceğini bekliyordum. Çünkü bizim Tarihin Arka Odası programından ve benim “Sorularla Osmanlı İmparatorluğu” isimli kitabımın satışından tarihe karşı büyük bir ilginin olduğunu biliyordum. Türkiye’de eksik olan tarihin sinema ve televizyon ayağıydı. Diziler çok seyrediliyor. Ancak çoğu aynı çizgide. Bu yüzden değişik bir alanın ilgi görmesi normal.
Diziyi tarihçilerden çok köşe yazarları eleştirdi, ucuz bir kopya olduğu söylendi.
Türkiye’de yapılan her şey eleştirilir. Özellikle de popüler olmuşsa... Senaryo hazırlığından başlayarak bu diziye büyük emek verildi. Meral Okay, ben diziyle ilgilenmeden önce konuyla ilgili ne bulduysa okumuş. Daha sonra benim verdiğim diğer literatürü de inceledi. Bizde tarihi belgeler sınırlı bilgi veriyor. Bu yüzden çok tarihi kayıt görülmesi gerekiyor. Matrakçı Nasuh’un, Celalzade Mustafa’nın, Bostan Çelebi’nin, Tabib Ramazan’ın Kanuni dönemini anlattığı eserleri incelendi. Feridun Ahmed Bey’in Kanuni’nin gönderdiği mektupları da içine alan “Münşeatü’s Selatin” isimli eserindeki mektuplar kullanıldı. Minio, Zeno, Navagero gibi Kanuni dönemin de İstanbul’da bulunmuş ve dönemin en önemli kaynakları olan Venedik elçilerinin raporları ilk defa Türkçe’ye çevriltildi. Alman ve Fransız kaynakları da elden geçti. Bu kadar emeğe ucuz bir kopya demek ayıptır.
Senarist Okay, Venedik elçilik raporları için “Wikileaks” benzetmesinde bulundu.
Gerçekten de 16. yüzyılın Wikileaks belgeleri, Venedik balyoslarının raporlarıdır. Biz bu raporları ve Osmanlı’nın Rodos, Macaristan gibi yabancı devletlerle yaptığı yazışmalarda genellikle sadeleştirerek orijinal belgeleri kullanmayı tercih ettik. İleriki bölümlerde görülecek.
Ya dekor ve kostümler?
İnsanüstü çaba harcandı. O kadar güzel oldu ki; insanlar dizinin Topkapı Sarayı’nda çekildiğini zannediyor.
Dizide Kanuni döneminde harem ve kadın faktörünün çok fazla ön plana çıktığı eleştirilerine katılır mısınız?
Dizi sadece Kanuni dizisi değil. Öyle olsaydı adı “Muhteşem Süleyman” olurdu. Hürrem Sultan’la Kanuni’nin birlikte ele alındığı, aşklarının ve dönemin anlatıldığı bir dizi. Harem, o dönemin bir gerçeği. Yavuz Sultan Selim’le ilgili bir dizi çekseniz harem çok geri planda kalır.
Kanuni kadınlara düşkün müydü, yoksa tekeşli miydi?
Kanuni, torunu III. Murad gibi kadınlara düşkün bir padişah değil. Ancak tekeşli de değil. Hürrem Sultan, Mahidevran Sultan, Gülfem Hatun ve adını bilmediğimiz çocuk doğurmuş iki eşi daha var. Tabii bunların haricinde çocuk doğurmamış gözdeler de var. Fakat Hürrem Sultan’la birlikte Kanuni tekeşli gibi oluyor.
Kanuni’ye şehvet düşkünü denebilir mi?
Günümüzde birden fazla kadınla birlikte olmak şehvet düşkünü gibi yorumlanabilir. Ancak o dönemin hukuk anlayışıyla birden fazla kadınla evlenmek normal. Hanedanın devamını garanti altına almak için padişahların çok çocuğunun olması gerekir. 18. yüzyılda İspanya’da, Avusturya’da, Polonya’da hükümdarların erkek çocuksuz ölmesiyle yıllarca süren veraset savaşları yaşandı.
Kanuni’nin eşcinsel olduğuna dair bir bilgi var mı? Dizide yardımcılarından birisiyle bakışıp göz kırpması bu yorumlara neden oldu.
Kanuni ile ilgili böyle bir durum söz konusu değil. İbrahim Paşa Kanuni’nin çocukluk arkadaşı. Bu yüzden onu çok çabuk yükseltmiştir. Nitekim ileride Kanuni’nin İbrahim’i çok yakınından birisiyle evlendirdiğini göreceğiz.
Harem Osmanlı padişahlarının hayatında neden bu denli önemliydi?
İnsanın evi ne kadar önemliyse harem de padişahlar için o kadar önemlidir, çünkü evidir.
İçeride olup bitenlerle ilgili bugüne gelen belgeler nedir?
Harem her zaman esrarengiz ve hayalleri süsleyen bir yer olmuştur. Bu yüzden Batılılar, haremle ilgili cinsel hayaller kurmuşlar ve yüzlerce hayali kaleme almışlardır. Üst düzey devlet görevlilerinin bile girmelerinin mümkün olmadığı haremi Avrupalı Hıristiyanların görmeleri hayal bile edilemezdi. Buna rağmen, bir çok hayali bilgiyi kitaplarında anlatırlar. Haremin teşkilat yapısını, çalışanları Osmanlı belgelerinden dolayı teferruatlı olarak biliyoruz. Ancak harem hayatıyla ilgili sarayda çalışmış bir kaç görevlinin kısaca bahseden hatıratı ile 19. yüzyılda yazılmış. Yine bir-iki hatıratın dışında fazla bir bilgimiz yok.
Yalnız padişahın cariyeleri mi yaşardı haremde?
Harem denilince padişahla birlikte olan yüzlerce kadın akla gelir. Bu doğru değildir. Haremde yüzlerce kadın bulunur. Ancak bunların çok büyük bir kısmı padişahın annesinin, eşlerinin, çocuklarının hizmetine bakan görevlilerdir.
‘Gayriahlaki ilişkiler olsaydı, danışmanlık yapmazdım’
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç diziyle ilgili olarak, “Gereğini yapacağız” dedi. Siz Arınç’ın sözlerini nasıl okudunuz?
Ben Sayın Arınç’ın diziyi seyretmediği kanaatindeyim. Çünkü Kanuni’yle ilgili haksız yere atılan içki ve gayriahlaki ilişki iddialarını tenkit etti. Ancak diziyi seyredenler öyle sahnelerin olmadığını gördü. Böyle bir durum söz konusu olsa diziye danışmanlık yapmam.
Dizinin özellikle muhafazakâr çevreleri rahatsız etmesini nasıl açıklıyorsunuz? Türkiye’de Osmanlı’ya tabu olarak mı bakılıyor?
Biz tarihe kutsallık atfediyoruz ve günümüzün değer yargıları açısından bakıyoruz. Osmanlı Devleti’nin tarihi o kadar haşmetli ki, bizi eziyor. Ulaşılmaz olarak görüyoruz. Bu yüzden Osmanlı tarihi tabulaşıyor.
Muhafazakâr çevreler en çok neleri bilmek ya da hatırlamak istemiyor?
En başta padişahların içki içmesi. Bunu yakıştıramıyorlar. Padişahların çoğu içki içmiyor. Ancak Yıldırım Bayezid, II. Murad ve IV. Murad gibi içenler var. O, onların günahıdır. Padişah olmakla günahsız olunmuyor. Bir de harem kurumu. Bugünün penceresinden bakıldığı için hoşlarına gitmiyor. Ancak padişahların çok kadınla beraber olması sadece onların arzularından dolayı değil, devletin devamı açısından gereklidir.
Muhteşem Yüzyıl’ı eleştirenler neden diziyi bir belgesel gibi algılamak istiyor?
Bizde tarihi dizi çok çekilmedi. Bu yüzden tarih denince ders kitapları akla geliyor. Onlarda da özel hayat yok, savaşlar var. Bakın; Türkiye’de muhafazakâr kesim oldukça güçlendi. Televizyon ve gazeteleri de var. Ancak benim de içinde bulunduğum birçok toplantıda ve yemekte muhafazakâr zenginlerin kültüre yatırım yapmadığı hep vurgulanmıştır. Böyle dizi çekmek öyle çok maliyetli de değil. Düşündükleri gibi bir dizi çeksinler, ben de her türlü yardımı seve seve yapayım.
Bazı olaylar dizide farklı mı aktarılacak?
Hayır. Burada mesele şu: Tarihi olay ve karakterler tarihten alınıyor. Vezirler, diğer devlet adamları hep tarihi gidişata uygun karakterler. Olaylar da öyle. Ancak harem diyalogları ve padişahın özel hayatı, elde mevcut olan az bilginin dışında mecburiyetten kurgulanıyor.
Dizideki anlatım biçimi de tartışılıyor, “Neden karakterler Osmanlıca değil de Türkçe konuşuyor?” deniliyor.
Bu tam bir komedya. Osmanlıca zaten Türkçe’dir. Ancak dilimiz maalesef o kadar kötü duruma geldi ki; bırakın Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe’yi 1970’li yıllardaki Türkçe’yi bile insanlar anlamıyor. Tarihi terimleri mümkün olduğu kadar kullanmaya çalışıyoruz. Ancak anlaşılmayan bir dille ne yapabilirsiniz. Kim seyreder?