Mülteci çocuklara cinsel istismar riski artıyor
Gazeteci Hale Gönültaş: “Sığınmacıların çocuk yaşta evlendirilmesine cezai yaptırımlar ve denetim artmalı” dedi.
Gazeteci Semra Topçu’nun Youtube kanalında yayınlanan “Yaşasın Çocuklar” programının yedinci bölümünde sığınmacı çocukların yaşadıkları hak ihlalleri konu edildi. Gazeteciler Semra Topçu ve aynı zamanda Çocuk Hakları Uzmanı olan Menekşe Tokyay bu kez Gazeteci Hale Gönültaş’ı konuk etti. Gönültaş programda, “Türkiye’de sığınmacı çocukların evlendirilmesine cezai yaptırım uygulanmalı; kolluk kuvvetleri ve hastanelerde sağlık çalışanları gerekli bildirimleri vaktinde yapmalı” dedi.
Suriye iç savaşının ilk döneminde göç yollarında kadın ve kız çocukların yaşadıkları sorunları da sahadan takip edip haberleştiren Gönültaş, sorunların göçle başladığını vurguladı. Gönültaş, “Kadınlar ihtiyaçlarını gidermek zorunda kaldığı anda çocuğu kaçırılabiliyor veya cinsel istismara uğrayabiliyor” dedi.
Sığınmacıların Türkiye sınırını geçtikten sonra da bambaşka sorunlarla karşılaştıklarını belirten Gönültaş, Türkiye'de mülteci çocuklara yönelik cinsel istismarın artığına dikkat çekti. Gönültaş şunları söyledi:
“Okullaşma oranı ilkokul düzeyinde fazla. Fakat aileler çok kalabalık. İlkokulu bitirdikten sonra evden bir kız çocuğun evlendirilmesini, bir boğazın gitmesi olarak değerlendiriyorlar. Bunda uyum politikası açısından Türkiye’nin de, Suriyeli ailelerin de sorumluluğu var. Lakin, Türk erkeklerle evlendiriliyorlar. 13-14 yaşındaki kız çocuğu, 35-40 yaşındaki Türk erkeklerle imam nikahı adı altında beraber oluyorlar ve buna evlilik diyorlar. Göçmen Sağlık Merkezleri’nde görevli biri, bir kız çocuğun evlendirildiğini en yakın karakola bildirmekle sorumlu. Ama bildirdiğinde, “onların kültürleri” yanıtını alıyor. Oysa TCK’da çocuğun istismarı suçundan yargılanmaları gerekiyor. Ama hiçbir cezai yaptırım yok. Çocuklar devlet hastanelerine götürülmüyorlar; çünkü götürüldüklerinde sağlık görevlilerinin beraber olduğu kişiyi sorgulaması durumunda yargılanma ihtimalleri var. Bu Suriyeli çocuklar bu yüzden sağlık hizmetlerinden de yararlanamıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve jandarmanın bu konuda çok dikkatli olması ve önlem alması gerekiyor. Kültür diye bakılmaması gerekiyor, mülteci çocukların evlendirilmesi bir çocuk istismarıdır.”
Gönültaş ulaşım bedellerinin yüksekliğinden ve dil engelinden dolayı sığınmacı çocukların sağlık hizmetlerinden çok yararlanamadığını da belirtti. Gönültaş, “Bazı hastanelerde tercüman haftanın bir günü geliyor. Bu kişi kaç mülteciye çevirmenlik yapabilir? Bu kadar zorluğu yaşamak istemiyorlar. Ayrıca işin maddi yönü de var,” dedi. Gönültaş ayrıca sığınmacılarla çalışan sivil toplum örgütleri arasında entegrasyon olmadığına dikkat çekti.
“Türkiye’de üç sığınmacı çocuktan biri, travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor” diyen Çocuk hakları uzmanı gazeteci Menekşe Tokyay da, sığınmacı çocukların topluma kazandırılmasında eğitimi teşvik edecek çözümlerin ve sosyal uyumu güçlendirmeye dönük çabalarının önemine dikkat çekti. AB finansmanlı, UNICEF destekli Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) tarafından Türkiye çapında kurulan Al Farah Çocuk ve Aile Destek Merkezleri’nde sığınmacı çocukların travma sonrası stres bozukluğunu aşmaları için gerçekleştirilen faaliyetleri aktaran Tokyay, müzik, resim, sanat ve spor faaliyetlerinin önemini vurguladı.
Tokyay, “Suriyeli sığınmacılarla ev sahibi toplum arasındaki sosyal mesafe arttıkça sosyal uyum azalıyor ve ülkedeki genel yabancı düşmanlığıyla körükleniyor. Bu da sığınmacıların suça eğilimli olduğu yönünde bir algı doğuruyor,” dedi.
CHP Mamak Belediye Başkan adayı Veli Gündüz Şahin’in Irak Türkmeni çocuklara yönelik sözlerini hatırlatan Gazeteci Semra Topçu da “CHP’li aday sözlerinden dolayı daha sonra özür dilese de çocuklara yönelik “Bunlar büyüdüğü zaman büyük sorun olur, gönderirim bunları” şeklindeki sözlerin üzücü olduğunu belirtti. Programda sığınmacıların tamamen ülkelerine dönmesinin mümkün olmadığı ortaya konarken, Topçu, “Sadece Türkiye’de yaşayan sığınmacıların uyumu değil, onlarla beraber yaşayan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşların uyumu ve onlarla iletişimi de çeşitli kampanyalarla ve projelerle farklılaştırılmak zorunda,” dedi.
On bölüm planlanan Yaşasın Çocuklar programında her hafta farklı bir sorun işleniyor. Program çocuk haklarını tanıtma ve yaygınlaştırma amacıyla Avrupa Birliği desteği ve Gazeteciler Cemiyeti’nin Demokrasi için Medya / Medya için Demokrasi projesi kapsamında gerçekleştiriliyor.