Nafaka tartışmasına Bakanlık yorumu: Ömür boyu insaflı değil
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, boşanma sonrasında taraflardan birine ödenen süresiz ‘yoksulluk nafakası’ hakkında görüşlerine başvuran TBMM Dilekçe Komisyonu’na kapsamlı bir yanıt gönderdi.
Bu konudaki tartışmalara da dikkat çeken Bakanlık, yanıtında “Yoksulluk nafakasının süresiz olarak ödenmesi, her zaman ödeneceği anlamına gelmez. Nafakanın her koşulda süresiz olarak ödenmesine hükmetmek doğru değildir. Zira, insanların yapmış olduğu bir davranıştan dolayı, ömür boyu sorumlu tutulmaları, insaflı değildir” dedi.
t24.com.tr'nin haberine göre hâkimin bu konudaki takdir yetkisine dikkat çeken Bakanlık, “Örneğin, 60 yaşındaki vasıfsız ve sosyal güvenceden yoksun bir ev hanımı lehine süresiz olarak yoksulluk nafakasına hükmedilmesi yerindedir; fakat aynı niteliklere sahip ancak 20 yaşındaki bir ev hanımı için mutlaka sınır belirlenmelidir” görüşünü sundu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan Dilekçe Komisyonu’na gönderilen resmi yanıtın bazı bölümleri şöyle:
“Yoksulluğa düşme boşanma sonucu olmalıdır”
"Son zamanlarda özellikle nafaka ödeyen erkek vatandaşlarımız tarafından Bakanlığımıza sıkça yapılan başvurularda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174 ve 175. Maddelerine göre "Boşanmada Tazminat ve Nafaka" bölümleri altında düzenlenen yoksulluk nafakası ile tazminat hükümlerinin Aile Mahkemelerince uygulanma şekline ve verilen kararların hakkaniyetli olmadığına dair iddiaları içeren şikâyetler yer almakta, Bakanlığımızca bu durumun düzeltilmesi konusunda talepler gelmektedir.
TMK Madde 175'te açıkça belirtildiği üzere; nafaka isteyen eşin "yoksulluğa düşecek taraf olması gerekmektedir. Bu hüküm gereğince, henüz yoksulluğa düşmemiş; ancak yoksulluğa düşme olasılığının bulunduğu hallerde de yoksulluk nafakası talep edebilme imkânı tanınmıştır.
Yoksulluğa düşme, boşanma sonucu olmalıdır. Yani, yoksulluğa düşme ile boşanma arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Ancak, kendi kusuruyla yani, özensiz ve orantısız tüketim davranışları, kumar, gereksiz borçlanma gibi nedenlerle yoksulluğa düşen eşin yoksulluk nafakası istemesi söz konusu değildir.
“Yoksulluk nafakasından yararlanan büyük çoğunlukla kadın eş olmaktadır”
Bu güne kadar gerek uygulanan kanun gereğince gerekse toplum yapısından dolayı boşanma halinde verilen kararda yoksulluk nafakasından yararlanan taraf büyük çoğunlukla kadın eş olmaktadır. Neden olarak da toplumumuzun aile yapısından kaynaklanan kadın eşin evliliğin sona ermesinden dolayı mali yönden daha fazla etkileniyor ve mağdur duruma düşüyor olmasıdır. Medeni Kanuna göre koca kusuru daha ağır olmamak şartıyla kadından ihtiyacını ispat etmek şartıyla yoksulluk nafakası isteyebilecektir. Boşanma davalarında kusur faktörü giderek önemini kaybetmiştir. Aynı husus yoksulluk nafakasında da kendini göstermektedir. Boşanmanın mali hükümleri yönünden kusur yerini ihtiyaç faktörüne bırakmıştır.
Nafakanın süresi bakımından karşı görüşler mevcuttur. Süresiz yoksulluk nafakasını evlilik birliğinin amacına aykırı olduğu ve evlilik birliğini bir çıkar sözleşmesine dönüştüreceğine dair görüşler bulunmaktadır.
Kural olarak, yoksulluk nafakası, taraflardan birinin ölümü ile kendiliğinden sona erer. Yoksulluk nafakasının irat biçiminde ödenmesine karar verildiği takdirde, nafaka alacağı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, mirasçılara geçmez. Alacaklının ölümü anında kendiliğinden sona erer. Alacaklının mirasçıları nafakanın ödenmesini talep edemez. Ancak, ölüm tarihine kadar işlemiş ve tahsil edilmeyen nafaka alacaklarının ödenmesini talep edebilir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi halinde, evlenme ile bakım yükümlülüğü yeni eşe geçeceğinden, yoksulluk nafakası kendiliğinden ortadan kalkar.
Nafaka alacaklısının, yoksulluk nafakası takdir edildiği dönemdeki yoksulluğunun kalkarak asgari ücret düzeyinde düzenli bir gelir elde etmesi veya nafaka yükümlüsünün ödeme gücünün ortadan kalkması durumunda yoksulluk nafakası mahkeme kararı ile ortadan kalkar.
Yoksulluk nafakası alan eşin, haysiyetsiz hayat sürmesi halinde de mahkeme kararı ile yoksulluk nafakası kalkar. Yoksulluk nafakasını bir diğer sona erme sebebi de zaman aşımıdır.
Yoksulluk nafakası toptan veya irat olarak karara bağlandığı takdirde, nafaka alacaklısı, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren on yıl süre ile nafaka yükümlüsünden istemde bulunabilir. Yoksulluk nafakası için yaşam boyunca ödenmesi kararı gerekli değildir. Hakim, yoksul kalan eşin yeteneklerini, çalışabilme gücünü göz önünde tutarak yoksulluk halinin ne kadar devam edeceğini tespit edip, bu süre ile sınırlayabilir. Ayrıca, nafaka alacaklısının mali durumundaki değişiklikler üzerine somadan yoksulluk nafakasını kaldırabilir. Medeni Kanunumuz gereğince, mahkeme tarafından hükmedilen nafakanın, eşin yoksulluğunu ortadan kaldıran durumların gelişmesi halinde yine mahkemece kaldırılması söz konusudur.
“Aile Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesine başvurusu”
Aile Mahkemesi Sıfatıyla Bursa Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi, 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...süresiz olarak..." ibaresinin Anayasa'nın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırılığı savıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.
26.06.2012 tarihli ve 28335 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2011/136 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararında; "4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175. maddesine göre yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanmaya hükmedilmiş olması, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş ya da düşecek olması, diğer eşle eşit kusurlu veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu veya boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusursuz olması ve nafaka talep edilen eşin nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 176. maddesinde sayılan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin şartlar gerçekleşmediği müddetçe, herhangi bir süre sınırı olmaksızın nafaka isteyebilecektir. 176. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının evlenmesi ya da taraflardan birisinin ölümü halinde kendiliğinden, alacaklının evlenmeden fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi, nafaka yükümlüsünün ödeme gücünün tamamen yitirilmesi durumlarında ise mahkeme kararıyla ortadan kalkmaktadır.
İtiraz konusu "süresiz olarak" ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175. maddesinde "süresiz olarak" ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır.
“Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir”
Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sının olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa'nın 10. ve 41. maddesi ile ilgisi görülmemiştir." denilerek yoksulluk nafakası uygulamasının süresiz olmasının Anayasaya aykırılığı iddiası kabul edilmemiştir.
Ayrıca, yoksulluk vakasının sebebi, sadece, eşinden boşanan tarafın davranışı olamaz. Zira,yoksulluk vakası aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Dolayısıyla, aynı zamanda toplumsal bir olgu olan yoksulluğun sorumluluğunu, sırf evlenip boşandığı diye boşanan taraflardan birisine aleyhine ömür boyu yüklenmesi, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir. Keza, irat şeklinde Ödenen yoksulluk nafakası, bunu alan tarafı iyi niyetli veya kötü niyetli olarak, tembelliğe de sevk edebilir.
Nafaka alacaklısı, çalışma yerine sürekli ödenen yoksulluk nafakası geliriyle geçinmeyi ve buna kanaat etmeyi de tercih edebilir. Kanun koyucunun, bu durumlara ilişkin olarak her hangi bir düzenleme getirmesi daha yerine olacaktır. Örneğin İsviçre kanunları, nafaka talep eden tarafın, kasıtlı olarak ihtiyaç içinde bulunma halini sürdürmesi durumunda, nafaka talebinin kısmen veya tamamen reddedileceğini hükme bağlamıştır.
Eşin, yoksulluk nafakasını süresiz olarak isteyebilecek olması, hâkimin mutlaka süresiz olarak yoksulluk nafakasına hükmedeceği anlamına da gelmemektedir.. Ne var ki uygulamadaki durum, "süresiz olarak nafaka isteyebilir" ibaresinin "süresiz olarak nafakaya hükmedilir" şeklinde algılandığını göstermektedir. Burada hâkimin, nafaka isteyen eşin yaşını, eğitim düzeyini, fiziksel ve ruhsal açıdan ilerleyen dönemde çalışmaya elverişli olup olmadığını, ekonomik ve sosyal durumunu ve tarafların evli kaldığı süreyi dikkate alarak gerekirse nafakayı belli bir zaman aralığıyla sınırlandırması, adaleti sağlamaya yetecektir. Örneğin, 60 yaşındaki vasıfsız ve sosyal güvenceden yoksun bir ev hanımı lehine süresiz olarak yoksulluk nafakasına hükmedilmesi yerindedir; fakat aynı niteliklere sahip ancak 20 yaşındaki bir ev hanımı için mutlaka sınır belirlenmelidir.