Nostalji kraliçeliğinden kebap patroniçeliğine
Hürriyet'ten Hakan Gence'nin albümleri milyonlar satan Muazzez Ersoy'la yaptığı röportaj:
Gerçek adınız Hatice Yıldız. Muazzez Ersoy ismini nasıl aldınız?
- İstanbul Yenikapı’daki Pembe Köşk Gazinosu’nun sahibi rahmetli Cahit Çeki koydu. Bir gün “Adını neonlara yazdırdım” diye geldi. Bir heyecan dışarıya fırladım, yok... “Sen artık Muazzez’sin. Bu artık senin sahnen ismin” dedi.
Nüfus cüzdanınızda ne yazıyor?
- Değiştirdim, Muazzez Ersoy yazıyor.
Türk filmi gibi... Sizce hayatınız bir film olsa türü ne olurdu?
- Hem dram hem komedi.
Adı?
- ‘Zorro’ ya da ‘Amazon Savaşçısı’...
Neden?
- Hayatım, “Ezilmeyeceğim, yapacağım, başaracağım” diye Amazonlar gibi mücadele vererek geçti. Ailenin tek ve bir de kız çocuğuydum. İlerleyen yaşlarda anne olup tek başına mücadele de vermeye başlayınca ister istemez, sert oluyorsun, etrafa şüpheci gözle bakıyorsun.
HASAN KAÇAN FUTBOL ARKADAŞIMDI
Babanız dolmuş şoförüymüş, anneniz tütün fabrikasında çalışıyormuş...
- Kasımpaşa’da çok fakir ve yoksul bir ailenin çocuğuydum. “Yalınayak başı kabak” derler ya, sokaklarda aynen öyle koşturuyorduk. Ama o zamanki komşuluklar, arkadaşlıklar çok güzeldi. Yazları akşam yemeğinden sonra herkes dışarıya çıkardı. Çekirdekler, bisküviler, kurabiyeler...
Futbol oynarmışsınız.
- Tabii. Hatta Hasan Kaçan o yıllarda benim futbol arkadaşımdı.
DÖVDÜĞÜM ADAM BİR AY SOKAĞA ÇIKAMADI
Hiç adam dövdünüz mü?
- Evet. Kasımpaşa’da evimizin yanındaki baklavacının çalışanı bir gece demir kapıyı vurarak kapattı. Rahmetli babam çıkıp “Zile basın” deyince babama saldırdı. Sadece ayağımda terliklerle dışarıya çıktığımı hatırlıyorum. O adam bir ay dışarıya çıkamadı.
Belki sesinizin kalınlığı da o yıllardan yadigâr...
- Sana şunu anlatayım; beni tanımayan biri aradığında telefonu açıyorum, “Beyefendi Muazzez Hanım’la görüşebilir miyim?” diyor. Sonra “Ben Muazzez” deyince tereddütte kalıyorlar.
Okul?
- Maalesef, ortaokuldan sonra hayata atılmam gerekiyordu. Tezgâhtar olarak Beyoğlu’nda çalışmaya başladım. Sonra sahneler...
16 yaşında ilk evliliğinizi yaptınız. Erken evlendiğiniz için pişman oldunuz mu?
- Yoo, hayır. Güzel bir çocuğum oldu. Dünya bir yana, o bir yana.
Yalnız bir kadın olarak hiç mahalle baskısı yaşadınız mı?
- Mahalle baskısına aldırış eden biri değilim. Kaldı ki sert mizaçlıyım. Yeri geldiğinde o mahalleye kafa tutmasını da bilirim.
Dışarıdan fazla dominant, tutucu ve hatta biraz da sıkıcı bir kadın portresi çiziyorsunuz. Bunlar assolistliğin kuralları mı?
- Aaaa hepsi önyargı. Birincisi, asla sıkıcı değilim. Arkadaşlarım benimleyken çok keyif alır. Kabul, dominant bir tarafım var ama iç dünyamda sıcak, konuşkan ve espriliyim.
Cilve?
- İşve, cilve bir türlü beceremediğim şeyler. O herhalde özel bir yetenek.
Hafif de hanımağa tavrınız var...
- Birazcık. Aslında Hakancığım Çin Seddi gibi kadınım. Yıllardır kolay kolay aşamıyorlar beni.
Ağzına hiç içki sürmemiş. Elindeki kadehte şalgam suyu var.
NOSTALJİ ALBÜMÜ ANNEMİN FİKRİYDİ
Nostalji modasını başlattınız. Önce eleştirildiniz ama sonra herkes eski şarkıları cover’lamaya başladı.
- İlk olduğum için “Nostaljinin kaptanı benim” diyeyim. Önceleri sanatçısından yapımcısına herkes güldü, “Boş yatırım” dendi. Kolaya kaçtığım düşünüldü ama nostalji okumak, eski ustaların sevdirdiği lezzeti vermek zor iş. İlk albüm 1 milyon 750 bin sattı. Eleştiren, arkamdan konuşanların hepsi bu sefer peşimden gelmeye başladı. Oysa ben meslektaşlarımdan ve yapımcılardan “Bu kapıyı bize bu kadın açtı” deme yürekliliğini göstermelerini arzu ederdim.
Nostaljiyi keşfetmeseydiniz yine aynı yerde olur muydunuz?
- Bilmem! Ama bu, annemin fikriydi. Rahmetli dayımın Almanya’dan getirdiği pikaba gençliğinde aldığı pilakları takıp eğleniyordu. Bir gün “Kızım bu plaklar eskidi kırılıyor, şu şarkılardan bir kaset yap, oradan dinleyeyim” dedi. Annemin bu isteği bir sanatçı olarak adımı altın harflerle yazmama vesile oldu.
ALLAH’A ŞÜKÜRLER OLSUN, HENÜZ BURUŞMADIM
Hayatta sizi en çok ne üzdü?
- Annem ve babamın dokuz gün arayla vefat etmeleri.
En büyük pişmanlığınız?
- Güzel bir kabarede yer almayı arzu ediyordum. Şu an bir müzikal hazırlansın, beş değil, 12 yıldızlısını yapmazsam bana da “Muazzez” demesinler.
Yaş almakla aranız nasıl?
- Yaş alalım ama ihtiyarlamayalım... Benim ruhum her zaman genç. Allah’a şükürler olsun, henüz buruşmadım. Bu demek ki yaş alıyorum ama ihtiyarlamıyorum.
Estetik müdahale var mı?
- Henüz vakit var... Diye düşünüyorum aşkım.
KENDİMİ ANLATMAK İÇİN NİYE YORULAYIM?
Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
- Niye öyle bir emek verip kendimi yorayım?
Yıllarca aşk şarkıları söylediniz. Aşkı çözdünüz mü bari?
- Aşk, önce seni yaradana, sonra evladına, işine, sevgi beslediğin her şeye duyduğun şeydir.
Ama kaçak güreşiyorsunuz. Kadın-erkek ilişkisinden bahsediyorum.
- Sevgi ve aşk insanın hamurunda vardır. Özünde sevda, aşk olmayan canlı yoktur. Ama ben bu konuları konuşmayı sevmiyorum.
Sizi etkileyecek adam nasıl olmalı?
- Hiç olmasa daha iyi. Bilmiyorum aşkitom.
Hayatınızda biri var mı?
- Var. Torunum, oğlum ve köpeğim Şanslı.
Oğlunuz ne işle ilgileniyor?
- Webmaster. Bilgisayarı söker, yeniden kurar.
HASHTAG Mİ? I DON’T KNOW
O zaman sosyal medyayla falan aranız iyidir, hashtag meşteg...
- I don’t know (İngilizcede ‘bilmiyorum’). Hayatım, tam adamına sordun, hiç anlamam. Ama ‘feys’te geziyorum. Paylaşım yapmayı bilmiyorum ama geziniyorum.
Torununuz oldu. Assolist bir babaanne nasıldır?
- Emir 11 yaşında. Ben bir ağacım; dalım oğlum, meyvem torunum. Onun için çok iyi bir babaanneyim.
İSİM ANNEM BÜLENT ERSOY
Popçular ya beach ya da gece kulübü açıyor. Kebapçılık da assolistlik raconu mu?
- Dünyaya bak... Arnold Schwarzenegger ve Sylvester Stallone gibi isimlerin bile restoranları var. Ben de adanakebabı çok seviyorum, kendimi bu işin içinde buldum.
Sizden Nusr’et’e rakip çıkar mı?
- Herkesin tarzı farklı. Orada eti farklı yersiniz, burada kebabı. Bir süre önce Bülent Ersoy’la sohbet ediyorduk. “Ablacım senin çok enteresan tanımlamaların olur. Benim için bir şey yapar mısın?” dedim. “Sen ‘Nostaljinin Kraliçesi’sin, kebabın da starı olursun” dedi. İsim annem de Bülent Ersoy oldu.