"Oğlum gay olsa, dönüp kendime bakarım!!!" Ünlü oyuncudan ilginç açıklamalar!
Tiyatro oyunu 'Dokuz Ay, Son Gün'de bir gay karakteri canlandıran ünlü tiyatro oyuncusu, 'Oğlunun kafasındaki baba resmini yıkarsan, tabii anneyi örnek alır,' diyor.
Tiyatro oyunu 'Dokuz Ay, Son Gün'de bir gay karakteri canlandıran İsmail Hacıoğlu, 'Oğlunun kafasındaki baba resmini yıkarsan, tabii anneyi örnek alır,' diyor.
23 yaşındaki İsmail Hacıoğlu, bu işin içinde büyüyenlerden aslında. 16 yaşında Çağan Irmak'ın ilk sinema filmi "Bana Şans Dile" de, ardından Ömer Kavur'un filmi "Karşılaşma"da oynadı. "Karşılaşma" filmindeki rolüyle, Altın Portakal Umut Vaat Eden Oyuncu Ödülü'nü aldığında, sadece 17 yaşındaydı! İsmail Hacıoğlu kariyerine özellikle ünü getiren, "Bir İstanbul Masalı"da sanki o evde yaşıyormuş da, kamera mekândan kazayla geçti izlenimini bıraktı seyircide. "Sınav"la oyunculuğunu pekiştirdi. "Kabadayı"da, Şener Şen karşısında başarılı bir sınav verdi. Ardından "Beyaz Gelincik", "Sinekli Bakkal" adlı televizyon dizilerinde izledik onu. İsmail Hacıoğlu, son filmi "Hoşçakal Güzin" ve rolüyle bu seneki Afife Jale Tiyatro Ödülleri'ne aday gösterildiği tiyatro oyunu "Dokuz Ay Son Gün"ün yanı sıra, hayata, olaylara ve kadına bakışıyla karşınızda...
İlkokulda, bir piyeste başlamışsınız oyunculuğa... Size cazip gelen neydi de devam ettiniz?
Ben çok eğlendiğimi fark ettim. Üstümde çok başka bir enerji olduğunu hissettim.
Çocukluktan beri bu camianın içinde olan biri olarak, lanet olsun dediğiniz çok zaman olmuştur.
Çok... O kadar çok kahpelikler var, o kadar çok lanet okuyacağınız insanla tanışıyorsunuz ki... Sizin yanınızda olduğunuzu söyleyen, yanınızda olan insanlar, hemen ardından, döner dönmez hakkınızda konuşmaya başlıyor.
Bugünlerde Türkmax'ta dönen "Hoşçakal Güzin" adlı televizyon filminde izliyoruz sizi.
Cem Gölgeç yazdı ve yönetti. Ayten Gökçer, Oktay Kaynarca, Ali Sürmeli, Meltem Kayalı oynuyor.
Film nerede geçiyor?
Bir bodrum katında. Orada yaşayan bir ağabey-kardeşin hikâyesi. Anne babayı kaybetmişler. Ağabey set işçisi (Oktay Kaynarca) ve biraz despot. Kardeşi oynuyorum ben, Serkan'ı. İçe kapalı, gözlük kullanan, bağımlı diyebileceğimiz kadar çok Türk filmi izleyen biri. Ağabeyinin zorlamasıyla bir huzurevinde çalışmaya başlıyor. Derken orada kalmakta olan, eski Türk filmlerinden tanıdığı oyuncu Güzin İpek'le karşılaşıyor.
Bu gerçek bir hikâye...
Evet, Güzin Özipek'in hikâyesi. Cem'in (Gölgeç) vakti zamanında Güzin Hanım'la çalışırken kurduğu bir hikâye.
Serkan'ın İsmail'le ortak bir yönü var mı?
Çok cana yakın bir herif Serkan. Fotoğraf çekmeyi seviyor, ben de seviyorum.
Ve rolünüzle Afife Jale'ye aday olduğunuz tiyatro oyunu '"Dokuz Ay, Son Gün"...
Tiyatro Oyunbozan'ın ilk oyuncularıyız: Emel Çölgeçen, Erdal Akakçe, ben... Konu ana rahmindeki dört sperm ve canlı bomba olan anneleri etrafında geçiyor.
Dört uç karakter: Bir feminist, bir demokrat, bir aşırı dinci ve sizin oynadığınız gay sperm. İzleyicinin tepkisi nasıl oluyordu?
Oyunda günümüz durumuyla alâkalı çok şey var ve sadece bu yüzden kabul etmeyen bir iki il çıktı. Bir teyzenin "çık çık çık" dediğini hatırlıyorum. Allah'la, dinle alâkalı kısımlarda tepkileri hissediyorsunuz. Seyirciyi rahatsız ettiğimiz oyunlarda çok daha mutlu ayrılıyoruz sahneden.
Rolünüzde, her zaman izlediğimiz gay duruşundan farklı bir duruş sergiliyorsunuz.
Ben ilk baştan, dirsek kırık, çenenin altında, sürekli "Ay!'layan ya da sürekli kıvıra kıvıra konuşan bir gay oynamam" dedim. İnsanlar böyle bir durumu izlerken dalga geçsin istemem. Sadece duygusal açıdan kırılganlıklarının üstüne gittim, gayler'in içinde bir kız çocuğu yaşar ya, onunla ilgilendim. Onları kırmanın hiçbir alemi yok, zaten komik olan o değil; onlara böyle davranılması! Bizim anlatmamız gereken de buydu!
Oğlunuz ya da kızınız, gelse ve "Baba, ben gay'im" dese...
(Gülüyor) Haydi! Şimdi n'aptın ya? Bunu niye düşüneyim ben, erkek adamın oğluna bir şey olmaz! Vallahi, doğuştan gelen hormonal bir dengesizlik yoksa, bu çocukla kurduğun ilişkiyle alâkalı bir durum. Oğlunun kafasındaki baba resmini yıkarsan, tabii ki anneyi örnek alır. Ondan sonra da kadın gibi davranmaya başlar. Oğlum, bir gün çıkıp da bana bunu söylerse 'Hay, ağzıma tüküreyim ben!' der, dönüp kendime bakarım.
Bundan sonrası için planlarınız neler?
Önümüzdeki yıl, Almanya'ya gidip orada bir tiyatroda oynama durumum var.
Ya sinema filmleri ?
"Köprü" dizisinin sinema filmi çekilecek. Türkiye'nin, Recep Yazıcıoğlu'nun, olanların öteki yüzünün anlatıldığı bir hikâye. Temmuzda Raşit Çelikezer'in yönetmenliğinde, "Gökten Üç Elma Düştü" diye bir filmde daha oynayacağım.
Hayatta neye direniyorsunuz?
Güzel soru... Hayatta neye direniyorum? Samimi olmayan herkese direniyorum galiba. Çok fazla varlar benim çevremde. İnsan olarak kırılıyorum.
Hiçe geldik, hiçe gideceğiz
Geçmişe, hayatınıza çevrili bakışlara baktığınızda, ne görüyorsunuz?
Ben, hiçbir zaman birilerini çağırıp bir şeyler anlatmadım. "Gelin de biz ne yapıyoruz bakın!" demedim. İnsanlar ilgilendiler. Bana bir mikrofon uzatıldığında cevabım o gün de aynıydı, bugün de aynı: Size ne? Tanımadığım insanlarla ben neden ilişkimi konuşayım ki? Neden bunu konuşmak zorunda bırakılıyorum? Anlatan yok mu, var! O zaman, lütfen o arkadaşlarla ilgilenin.
Burada ve dünyada; kendinden 15-20 hatta 30 yaş küçük kadınlarla beraber olan erkekler çokken; bir kadının bir erkekten 10 yaş büyük olması çok konuşuldu. Siz nasıl hissediyordunuz o zaman?
İlk başlarda çok sinirleniyordum, ama dediğim gibi artık sinirlenmeyeceğim. Dediğiniz gibi adamın orada karısı, iki kızı var, gidip 17 yaşında kızın orasına burasına bakıyor. Arkadaşım, şimdi sen kimsin ya? Sen doğru bir adam mısın? Doğru bir baba mısın? Doğru bir toplum örneği misin? O kız senin kızın yaşında! Gidelim bakalım neler yaşanıyor bu memlekette? Ama diğer tarafta iki insan birbirine âşık olmuş, bir şeyler yaşamaya çalışıyorlar, habire mikrofon, habire bir şey... Bu kadar sevgiden uzak, bu kadar iki yüzlü olunmaz.
Pınar'la Yağmur da aynı durumdaydı.
Sizin gibi düşünmüyorum. Yağmur'la Pınar'ınki bir tercih, bizimki başka bir tercihti. Biz hiçbir zaman kameraların önünde olmayı istemedik. Bunu yargılamak anlamında söylemiyorum. Her insan tercihlerini yaşar.
Hangi tip kadınları beğeniyorsunuz?
İşini yaparken uçabilen, işi ne gerektiriyorsa onu yapan, işinden sonraysa mütevazı olabilen kadınları. Kadınlığının çok farkında olmayan kadınlar etkiliyor beni. Geri kalanın hepsi bunu yapıyor zaten.
"Aşk bir kere yaşanır, gerisi tekrar olur" demek için çok genç değil misiniz?
Bunun yaşla alâkası olduğunu sanmıyorum, bunu söyledim ve şu anda da hâlâ buna inanıyorum, bu geçerli.
Yaşamınızdaki en önemli inanç nedir?
Hiçlik! Hiç olmak... Hiçten geldik, hiçe gideceğiz.