Orhan Gencebay: 12 Eylül iyi ki oldu
TRT'deki yasaklı yılları anlatan Orhan Gencebay, "12 Eylül'de ben de 'Allah razı olsun' diyenlerdendim. Topun ağzındaydık" dedi.
Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Orhan Gencebay çarpıcı açıklamalar yaptı. İşte Kübra Par ve Orhan Gencebay'ın sohbetinden öne çıkanlar...
Eskiden yılbaşı gecelerinde TRT izlemek bir başkaymış. Bütün yıl yasaklı olan Orhan Gencebay yalnızca o gece sahne alabilirmiş. “Acaba o gecelerde ne hissediyordu?” diye merak edip evinin kapısını çaldım. “İktidarın yasakladığı sanatçı” olduğu günlerden, “iktidar yanlısı” olmakla eleştirildiği günlere, hayatında neler değiştiğini sordum...
Yılbaşının sizin için özel bir anlamı var mı?
Yılbaşlarında bir yıl daha kazandığımızı düşünür, mutlu olurum.
Yıllarca TRT’de yasaklıydınız. Sadece yılbaşı gibi özel gecelerde ekrana çıkmanıza müsaade ediyorlarmış. Nasıldı o günler?
Çok ilginç olaylar yaşadım. Aslında bir ara TRT sanatçısıydım. İlkeler konusunda anlaşamadık. Ben akıl ve duygunun özgür olmasını savunuyordum. Tabulara karşıydım. 10 ay çalışıp ayrıldım. Sonra halkımızın ilgisi bana dünya çapında bir şöhret sağladı. İlgi o kadar büyüktü ki TRT özel günlerde beni çıkarmak zorunda kalıyordu.
Program için davet nasıl geliyordu? Telefonda soğuk bir ses “Gelin sahne alın” mı diyordu?
İlk teklifi yapan Uğur Dündar’dı. ‘Yaşadığımız Günler’ programına çıktım. Sonra başka programlara da çağırdılar.
Gittiğinizde kötü davranıyorlar mıydı? Kendinizi zenci gibi hissediyor muydunuz?
TRT’nin tavrını bildiğim için aldırış etmiyordum. Beni ilk çıkardıklarında TRT Türkiye Radyoları müdürü istifa etti. Neymiş, beni çıkarmaları olacak şey değilmiş!
Alınıp, kırılıyor muydunuz?
Hayır. Çünkü onları biliyordum. TRT o zamanlar tek olduğu için ünlenecek kim varsa TRT ile iyi geçinmek zorundaydı. Benimse hiç umurumda değildi. Halkımızın ilgisi bana dünya çapında büyük tiraj sağlamıştı. Televizyona çıkmam şart değildi.
"12 EYLÜL’DE TOPUN AĞZINDAYDIK"
70’li yıllar sizin için altın yıllardı ama ülke için pek öyle değildi galiba...
70’lerde sağcı solcu ayrımı başladı. Binlerce insanımız öldürüldü. 10 binlerce insanımız yaralandı. Bu olayların bedelini acı şekilde ödedik. Demirel-Ecevit koalisyonu vardı. 6-7 ay cumhurbaşkanı seçilemedi. 11 Eylül akşamına kadar 115 tur yapıldı. 12 Eylül’de darbe oldu. Darbe yapıldığı gün halkımızın yüzde 98’i “Allah razı olsun” dedi. Çünkü can güvenliği yoktu.
Siz nasıl karşılamıştınız 12 Eylül Darbesi’ni?
Ben de “Allah razı olsun” diyenlerdendim. Topun ağzındaydık. Can güvenliğimiz gitmişti. Kolay kolay evimize gidemiyorduk.
Şimdi dönüp baktığınızda “Darbe iyi oldu” mu diyorsunuz yani?
Darbe olana kadar çektiğimiz olumsuzları düşünerek konuşuyorum. Gençler bunu hiç bilmezler. Darbe öncesini ve sonrasını ayrı ele almak gerekiyor. Darbeden sonra yıllar içinde acı olaylar oldu. Hiçbirini tasvip etmedik. O ayrı konu..
"ENTELLER BENİ ESKİDEN DE DİNLERDİ"
70’li 80’li yıllarda entel kesim sizi küçümsüyordu ama 2000’li yıllarda Orhan Baba dinlemek daha ‘cool’ bir şey hale geldi. Bu değişimi nasıl karşılıyorsunuz?
Aslında öyle değildi ama öyle sanılıyordu. Bana çamur atmak için “Dolmuş, minibüs müziği” diyorlardı. Bir gün İstanbul trafik müdürü rahmetli Sadettin Savaş ağabeyimize “İstanbul’da ne kadar dolmuş, taksi var?” diye sordum. “15 bin” dedi. Benim albümüm yalnız İstanbul’da 1 milyon adet satılıyordu. Dolmuş müziği yapıyorsam geriye kalan 985 bin albümümü kim alıyordu? Kendi takıntılarıyla bana zarar vermeye çalışıyorlardı.
Elitler sizi eskiden de dinliyor muydu yani?
Evet, o zaman da dinliyorlardı. Şimdi daha rahatlar. Entelektüellere saygım büyük ama entelektüel olmayan enteller kıskanıp bana çamur atıyordu. Oysa ben 6 yaşımda klasik batı müziğiyle müziğe başladım. 7-8 yaşımda bağlamayı kucakladım. 10 yaşımda beste yapmaya, 12 yaşımda tambur çalmaya başladım. Caz ve rock’la ilgilenen bir adamım. Bunları bilgiyle yaptım ama insanlar kazandığım başarıyı lekelemek için uğraştılar. Dünya çapında albüm satış rekoru bendedir. Bunu kıskanıyorlardı.
"BAKLA HARİÇ HER ŞEY..."
Şöhretin ötesinde sıradan bir insan olarak Orhan Gencebay’ı merak ediyoruz. Günlük rutininiz nasıldır?
06.30 ya da 07.30’da kalkarım. Başımda mutlaka sazım olur. Rüyamda da beste yaparım. Gece zamansız uyanıp, not aldığım olur.
Sabah ritüelleriniz var mı?
Mutlaka çay içeriz. Sabah ve akşam yemeklerini Sevim Hanım’la birlikte yeriz. 40 yıldır böyledir.
Yemeklerle aranız nasıl?
Bakla hariç her şeyi yerim! (Gülüyor)
Sevmediğiniz bir huyunuz var mı?
Yok. Sabırlı ve iyimser bir insanım. Kolay kızmam. Kötü huyum varsa da ben bilmiyorum!
Televizyon izler misiniz?
Haber programlarını izlerim.
Torunla aranız nasıl?
Birbirimizi çok seviyoruz. 15 yaşında yakışıklı bir delikanlı oldu. Hep istediği olsun istiyor ama ne yapacağını çok iyi biliyor.
"ARİF SAĞ İLE GÜREŞ TUTARIZ"
Kimlerle arkadaşlık ediyorsunuz? Orhan Baba’nın bir ‘kanka’sı var mı?
Çok sevdiğim arkadaşlarım var. Dostluğumuz 55 yıldır devam ediyor.
Hepsi ünlü mü?
Ünlü de var ünsüz de var. Samsun’da Çetin diye bir arkadaşım var. O da müzisyen. Eski bakanlarımızdan Mehmet Ali Yılmaz yakın dostumdur. Yılmaz Ulusoy’a da canım kurban.
Bir araya gelince neler yaparsınız?
Arif Sağ, 55 yıllık arkadaşımdır. Bir gün büroma geldi. Yanımızda yetiştirdiğimiz öğrencilerimiz vardı. Herkes bize saygıyla bakıyordu. Ortamda bir ciddiyet, bir ağırlık... Arif’le birden güreşmeye başladık. Herkes şaşırdı!
Muzip bir tarafınız da var yani...
Ciddi olmaya ciddiyimdir ama olağanüstü fıkralarım vardır. Özellikle Karadeniz fıkralarım çoktur. Karadenizli arkadaşlarımla bir araya geldiğimizde şiveyle konuşuruz. Etraftakiler bize tebessümle bakar!
"ASTROFİZİĞE ÖZEL İLGİM VAR"
Hayatta içinizde ukde kalan bir şey var mı?
Çocukluğumda mühendis ya da mimar olmak istiyordum. Bilim insanı olabilirdim. Astrofiziğe özel ilgim var. Dünya ve Türkiye tarihini, jeolojiyi ve iklim bilimini araştırırım.
"BAŞKA HÜKÜMET GELDİĞİNDE HALKIMIZ BİRDEN BİLGELEŞMİŞ Mİ OLACAK?"
2015 nasıl bir yıldı sizce?
Hem dünya hem ülkemiz için yorucu bir yıldı. Siyasal mecburiyetlerimiz vardı. Zorlu olaylar yaşamamıza rağmen seçimlerimizi yapabildik. Halkın dediği oldu. Demek ki halkımız her zaman olduğu gibi devletine saygı duyuyor ve vatanını seviyor. Bu beni mutlu ediyor.
Halkın bir bölümü 1 Kasım seçimlerinde çıkan sonuçtan mutsuz oldu ama...
Atatürk ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ demiş. Halkımıza seçiminden dolayı saygı duymalıyız. Başka kişiler hükümet olduğu zaman halkımız birden bilgeleşmiş mi olacak? Hayır. Dünyada birçok şey değişiyor.
"BAŞKA İKTİDAR GELDİĞİNDE ONLARLA DA DOST OLURUM"
Sizi iktidara yakın durmakla eleştirenler var. “Halktan koptu” eleştirisine ne diyorsunuz?
50 yıldır sevip saydığım insanlar var. Onlar siyasetçi, sanatçı ya da sporcu olabilir. Süleyman Demirel, babamın yadigârıdır. Süleyman Baba’yla yakın dosttuk. Bülent Ecevit’i iyi tanırdım. Sık sık bir araya gelirdik. Turgut Özal’la Çankaya’da buluşurduk. Sanatla ilgili konularda bize çok yardımcı oldu. Tayyip Bey’i de 40 yıldır tanıyorum. Çok sevdiğim bir insan. Tayyip Bey’den sonra başka iktidar geldiğinde mutlaka onlar da dostlarım olacaktır. Onlarla da görüşeceğim. Cepheleşmeyi tamamen kaldıralım. İnsanlar birbirini sevmeli. Ben sanatçı olduğum için hiçbir zaman insan ayrımı yapmadım. İster ateist ister agnostik olsun yeter ki insan olsun, görevini iyi yapsın. Halkına karşı görevini iyi yapan siyasetçiye teşekkür ediyorum. Mevlânâ “Hizmet erlerine yol açın” demiş. Onları sevip koruyalım ki hizmetlerini iyi yapsınlar.
"SİYASETİ KAPININ ÖNÜNE BIRAKIP BİRLİK OLABİLİRİZ"
70’lerle 2010’ları kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?
Yine o zamanki gibi bugün de ülkemizi karıştırmak isteyen güçler var. Komşularımız feci olaylar yaşıyor. Haritaya göre aşağımızdaki 10-15 ülke kendini idare etmiyor. Dünyada bazı dengeler değişmeye başladı. Batı’nın ekonomisi kötüye gidiyor. Eski kazanımlarını kaybetmemek için harekete geçtiler. Zorda kalan güçlü ülkeler kendi coğrafyaları dışındaki bazı yerlerde ortalığı karıştırıyor. Ama biz saldırmıyoruz. 70’lerde şimdiki kadar güçlü değildik. Şimdi çok daha güçlüyüz. Buna rağmen saldırmıyoruz. Nefsi müdafaa halindeyiz. Keşke tüm insanlarımız içinde olduğumuz durumları anlasa da tek bir ses çıksa. Keşke vatanımızı korumak için aynı duyarlılıkta ve bilgi seviyesinde olabilsek. Bunu yapabilirsek dünyanın en mutlu ve güçlü ülkelerinden biri oluruz.
Ama olamıyoruz. Büyük bir kutuplaşma var...
Siyaset yapmak kutsal bir görevdir. Halkımız idare edilmek istediği partiyi seçti. Fakat siyasi görüşü farklı olan bireyler birbirlerine acımasızca davranabiliyor. Burada siyaset, bilgi ve insanlığın önüne geçiyor. Böyle düşünmemeliyiz. Hepimiz insanız. Hepimizin gayesi mutlu yaşamak. Hiçbir görüş, insanlığın önüne geçmemeli.
Çözüm sürecinin sekteye uğraması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk, Kürt, Laz, Çerkez kim olursa olsun bizde farklılıklar vardır, ayrılık yoktur. Bütünün parçalarıyız. Kesinlikle ayrılamayız. Bu vatan hepimizin. Kimse devletin önünde imtiyazlı değildir. Hepimiz kardeşiz. Bu konuda bestelerim bile var. 20 sene evvel “Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan” demiştim.
Peki, bugün çok geç oldu mu?
Hiçbir şey için geç değil. Her şeyin üstesinden gelinir. Gücü iyi kullanırsak Türkiye her şeyi aşar. Güçlü ve birlik olmalıyız.
Nasıl birlik oluruz?
Siyaseti kapının önüne bırakırsak olur. Herkesi barışa çağırıyorum. İnsan önce kendi içindeki barışı sağlamalı. Kendisiyle barışık olmayan başkasıyla barış yapamaz. Yanlış her yerde vardır. Siyasi görüşlerimizi katılaştırarak, başka fikri olanların yaşama hakkını kısıtlamaya hakkımız yok. Empati ve sempati eksikliğimiz var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes aynı haklara sahiptir. Bunu bilerek varlığımızı sürdürmeliyiz.
"ESKİ AŞKLAR DAHA ROMANTİKTİ"
Peki, insani ilişkiler bakımından kıyaslarsak, eski dostluklar daha mı güçlüydü?
Eskiden daha kadim dostluklar vardı. Şimdi de yok sayılmaz. “Aşk, sevgi bitti” diyorlar. Hayır, bitmesi mümkün değildi. Her çocuğun annesi, babası vardır. Aileler çocuğu sevgiyle, bilgiyle özene bezene yetiştirirler. Bu böyle devam ettiği sürece sevgi kaybolmaz.
Ya aşk?
Eski romantizm daha farklıydı. Daha çok saygı vardı. Muhafazakârlık vardı. Sert sözler kullanılmazdı. Daha romantikti, hassastı. Bugün insanlar her şeyi pat diye söylüyor. En son söyleyeceğini en başta söylüyor. Bu rahatlık karşı tarafı kırıyor. İlgisizlik oluyor. Bu da ilişkileri bitiriyor.