Özlem Ağırman: CHP yönetimi Muharrem İnce'yi o gece gömmek istedi, ama halk izin vermedi

Bir dönem CHP'de siyaset yapan ancak parti yönetimine eleştirileri nedeniyle CHP'den ihracı istenen ama kendisi istifa eden Özlem Ağırman, kuruluş çalışmalarını yürüttüğü yeni partisi ve Muharrem İnce hareketini Medyafaresi.com'a anlattı.

İşte o röportaj:

Özlem Ağırman kimdir? Hayat öykünüzü bize kısaca anlatır mısınız?

“Asla pes etme” yaşamın hiçbir anında baş eğme. Bunlar benim yaşam ilkem oldu. Bu heyecanı da binlerce yıllık tarihe beşiklik etmiş Anadolu’nun eşsiz kahramanlarından aldım. Onların zorda kalınca gözlerini kırpmadan yapmaları gereken şeyi, üstelik büyük bir mütevazilikle yapmaları benim ilhamım oldu.

Üç dönem olarak adlandırabileceğim yaşamımın bütün bölümlerinde bunlara inanarak vicdanımla baş başa yaptım her şeyi. İstanbul Büyük Şehir belediyesi  imar işler imüdürlüğünde şehir plancı olarak çalıştım. Yerel siyasette bir kadın olarak siyasete renk ve şekil verdim uzun yıllar boyunca. Şarkıların içine girip  onları yorumladım.

Her dönemde işimi en iyi şekilde yaptığıma inanıyorum, bu beni geleceğe de hazırlayan önemli bir duygu.

Özlem Ağırman'ı şarkı söylerken, yorumcu olarak tanıdık, iki albüm yaptınız.. Müzik uğraşınızı tamamen bıraktınız mı?

Siyaset, müzik yaşamın farklı bağlamları. Bırakmak yada yapmak biraz atıl bir açıklama gibi geliyor bana. Bir dönem beni motive eden şarkıların ritimleri idi. Büyük özenle yaptım her şeyi, cumhuriyet kadınlarına, sanat ruhuna hitap ettim.

Tatlı güzel anılarla o dönemi geride bıraktım. Bugün ülkemin, kadınların ve gençlerin siyasette öncüsü olarak bir anlamda sahnedeyim. Bu noktaya gelmemde belki de ülkenin günlük koşulları etkin olmuştır. Siyaset de sanat gibi çağrı, davetle yapılmaz. Yaşarsınız, yaparsınız. Önemli olan içinizin, vicdanınızın bunu yaparken ne hissettiğidir. Şarkı söylemekle siyaset bu nedenlerle benim benzer motivasyon kaynaklarım.

CHP’den milletvekili aday adayı oldunuz, neler yaşadınız CHP’de? Neden bıraktınız CHP’yi?

20 yıla yakın yerel siyasette yer aldım. Kendimi tam olarak yansıttığımı düşünüyorum. Uzun yıllar eşim Tekin Ağırman’a güç verme, arkasında durma olarak gördüm siyaseti. Belediye başkan adayı olduğunda en az onun kadar kazanması, hizmetlerini bu şekilde devam ettirmesi için destek oldum ona.

Kader onu bizlerden alıp meleklerin katına çıkardığında da önümde bir yol olduğunu hissettim. Siyaset bu aşamadan sonra benim yaptığım, hedeflerimi koyduğum bir şey haline geldi. Zaman geçtikçe anladım ki, rahmetli eşimle siyaset yapma noktasında çok ama çok ortak noktamız var.

Bugün siyasete onun da bana kazandırdığı değerlerle devam ediyorum. Bundan da çok memnunum. Bu değerlere en yakın parti olarak CHP yi düşündüğüm için siyaseti onun içinde yaptım, ilçe yöneticiliği, kadın kolları başkanlığı ve pek çok çalışmanın içinde bulundum.

Yıllar içinde gördüm ki, CHP Atatürk’ün CHP si değil;kadına saygısız, halktan kopuk ve yönetim yapısı nedeniyle de bunların değişimi imkansız.Öyle ki kast haline gelmiş yapılar, kendilerine uygun olmadığını düşündükleri insanları yükseltmiyorlar hatta bir bahane ile partiden ihraç ediyorlar.

Saydığım şeyleri de göz önüne alarak CHP de siyaset yapmanın ülkemin demokrasi mücadelesine katkı vermeyeceğini gördüm. CHP yi bırakmam ise, bu yöndeki eleştirilerim nedeniyle disipline verilmem ve partiden ihraç edilmemdi. İhracı yüksek disiplin kuruluna götürmeden istifa ettim. Şimdi yoluma saydığım hedefleri gerçekleştireceğini düşündüğüm Gelişim ve Demokrasi Partisi zemininde devam ediyorum.

CHP yönetimini ve Kılıçdaroğlunu sık sık sert eleştiriyorsunuz? Hangi konularda daha çok eleştiriyorsunuz? 

CHP yi eleştirmeyenin bir çıkarı vardır diye düşünüyorum. Partiler kimsenin babasının malı, mirası değil. Günü geldiğinde, yenildiğinde, yapamadığında çekilip yerine yeni isimlerin gelmesini beceremeyen kötü siyasetçidir benim görüşüme göre.

Kılıçdaroğlu’nun büyük ve profesyonel yalancı olduğunu ,2010 da bir kumpasla partinin başına gelirken söylediği şeylerin, kendi görüşü değil profesyonel bir ekipçe hazırlanmış şeyler olduğunu düşünüyorum.

Kılıçdaroğlu ilk döneminde demokrat tavırları, kapsayıcı, kucaklayıcı siyaseti ile kendini kabul ettirdi, sonra inişe geçti. Bugün CHP gibi büyük bir partinin başına yakışmayan bir genel başkan olarak görüyorum.

Kılıçdaroğlu ile mücadelem kişisel değildir, toplumu kandırmak üzere hazırlanmış bir projenin, CHP yi etkisizleştirme, örgütünü eve kapatma hedefinin parçası olduğuna inanıyorum. CHP bu haliyle demokrasi mücadelesinin parçası değildir, kurucu parti ile uzak yakın ilgisi kalmamıştır. Elde ettikleri %20 lik rantı belediyelerde, mecliste paylaşan bir hanedan, hizip çeteleri işbirliğine dönüşmüştür.

CHP’de siyasete devam etmek yerine ayrı bir parti hazırlığına başladınız. Buna tepkiler nasıl oldu?

CHP de yol bitmişti. ‪24 Haziran seçim günü ve gecesi olanlar ne kadar üstü örtülürse örtülsün CHP yönetimi için utanç olacaktır. Seçim gününden sonra CHP yönetimi ve Kılıçdaroğlu’nu kurultay yapması, delegelerin önünde hesap vermesi için davet ettik. O da MHP nin kullandığı yöntemlerle bundan kaçtı, onca imza veren delegenin imzası da çöp oldu.

Bu dönem Twitter’da yaptığım eleştiriler nedeniyle, parti içi demokrasiye aykırı olarak Canan Kaftancıoğlu yönetimi tarafından il disiplin kuruluna verildim. Savunmamı yaptım, neticesinde ihraç kararı alınınca da Yüksek Disiplin Kuruluna götürmeden istifamı verdim.

CHP de demokrasi ve özgürlük mücadelesine katkı şansım kalmamıştı. Savunduğum ilkelere yakın olacak bir parti de olmadığı için Kurucu değerlerde bir partinin, Gelişim ve Demokrasi Partisi’nin kuruluşuna başladım.

Ülkenin her yanında teveccüh, destek görüyoruz ve halkçı, katılımcı ve demokrat bir partiye de ihtiyacın büyük olduğunu düşünüyorum.

Yeni partiler kuruldu onları nasıl görüyorsunuz? Bu kadar çok parti varken yeni bir parti daha ihtiyaç mı? Sizin farkınız ne?

Her parti demokrasinin çiçeğidir, kurulmalıdır. Ekonomide çok kurulan şirket nasıl önemli ise siyasette de önemlidir. Kurulan partilerin sadece tabelalarının farklı olduğuna inanıyorum. CHP de dahil olmak üzere anti demokratik tüzükleri, hakim ve egemen grupları, halka kapalı yönetim biçimleri ile siyasete derinlik katacak bir parti maalesef yok. Amacım Atatürk’ün de 1923 hedeflerini gerçekleştirecek, ülkemize kalıcı demokrasi ve refah mücadelesini başarıya ulaştıracak bir parti kurmak.

Nasıl bir yol haritanız var? Kimler olacak partide, lider siz misiniz?

Gelişim ve Demokrasi Partisi kurucu platformunu ben kurdum. Türkiye’nin her yerinden temiz siyaset, demokratik ve katılımcı parti fikrine inananları bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Kurucular kurulumuzu topluyoruz şu aralar, sonra il, ilçe örgütlenmeleri başlayacak.

Ana hedefimiz, herhangi bir parti değil, öncü özelliklerde demokratik, halkçı, katılımcı bir parti. Ülkenin buna ihtiyacı var çünkü. Bütün partileri toplasanız tek parti etmezler, biz fikri, kurucu değerleri, bağımsızlığa olan inancı partileştiriyoruz. Kadını, genci, toplumun her kesimini istisnasız sahaya indirip siyaseti örgütlemek istiyoruz.

Muharrem İnce’ye nasıl bakıyorsunuz? Memleket hareketi başarılı olur mu? Amacı ne sizce İnce’nin?

Muharrem İnce, iktidarın ve CHP yönetiminin küçümsemelerini de göz önüne alırsak büyük bir siyasetçi. Toplumda karşılığı var ve onlara ulaşabiliyor. AKP çok korkuyor ondan, CHP yönetimi çok tırsıyor.

İnce’yi cumhurbaşkanlığı seçiminde kayıtsız destekledik, sayısız görüşme ve yazışmada stratejilerine ve çalışmalarına destek olduk. Yön verdik demiyorum çünkü İnce özel bir siyasetçi, kendi harmanı, filtresine göre bu fikirleri değerlendirip kullanmakta usta. Böyle de olması gerekir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde gençlerden oluşan “İnce Gönüllüleri”ni organize ettik ekibimle birlikte, sosyal medyada özellikle Twitter’da onlarca TT, görsel paylaşım, video hazırlayıp yayınladık. Bu kampanya bizim gelecek için bağımsız model olma fikrimizin de önünü açtı. Pek çok şehirde gençlerle birlikte çalıştık.

Ben Muharrem İnce’ye CHP yönetimince yapılanları ‪24 Haziran gecesi, Ankara’da ekibiyle birlikte sonuçları izlerken gördüm. Bu sonradan bir şey değil, ağır bir düşmanlık, yok etme çabasıydı. CHP onu o gece gömmek istedi ama halk bunu kabul etmedi. İnce’ye o gece neredeydi diye soranların tamamının onu yok etmeye kararlı güçlerin trolleri olduğuna inanıyorum.

Ankara’da ekibiyle birlikte sonuçları izlerken defalarca halkın önüne çıkması gerektiği mesajını verdik, herkes çok çabaladı ama kendi özelliği olan bir siyasetçi olarak bunu yapmadı. Bunun bir bedeli olacaktı, artık ödedi bunu, özür de diledi, önümüze bakmalıyız.

Bugün açısından Muharrem İnce hala toplum açısından önemli bir siyasetçi, ona ‪24 Haziran’dan sonra CHP de işinin bittiğini, halkın ihtiyacı olan yeni bir partiyi kurmamız gerektiğini söyledim hep. O da hep CHP sevgisinden söz etti, benim için halkın sevgisi partiden önemli oldu her zaman.

Önümüzdeki günlerde ‘Memleket Hareketi’ ‘Memleket Partisi’ne dönüşmek zorunda, bu kaçınılmaz. CHP den doğrudan istifa ile ayrılmasının daha doğru bir yol olduğunu düşünüyorum, bu konuda beklemek doğru gelmiyor bana. Bir ara konuşmalarımızda, sen bir kur bakalım, belki de senin partine geliriz demişti.

Bu önemli değil ama önemli olan ilkelerde halka dayanan katılımcı bir parti kurulması, İnce ile ve yakın çevresi ile temasımız sürüyor, siyasi hedefleri, iddiasının onu nerelere götüreceğini görmek istiyoruz. CHP den ayrılmadan bir modelin gelişemeyeceğine de inanıyorum.

Siyasette kadın olmanın zorlukları var mı? Kadının siyasette eşit temsille yer alması konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Kadının her alanda temsil zorlukları var. Evinde son derece etkin olan kadın sokakta, yaşamda maalesef ikinci plana itiliyor. CHP maalesef öncü olma niteliğini yitirdi bu konuda, üzerinde çalıştığımız partinin en önemli ilkesi partini her saviyesinde kadın eşit temsili olaması.

Sİyaset yaparak öğrenilir, arka odalarda, ya da kadın kollarında değil. Daha çok kadın yönetim mekanizmalarına hızla yükselmeli. Aydınlık bir gelecek, refah içinde bir Türkiye için bu en önemli koşuldur bence.

Kadına yönelik şiddet çok arttı. İstanbul sözleşmesi için ne diyorsunuz? Sizce kadına şiddet nasıl önlenir?

Kadına şiddet mutsuz, geleceği belirsiz bir toplumun eseridir, konu sosyolojiktir. Bu nedenle, tam demokrasi, herkes için refah dönemi gelmeden kadına şiddetin caydırıcı şekilde durdurulması gerekiyor. İstanbul sözleşmesi tam da bunu sağlıyor o nedenle kalıcı hale gelmeli, hatta üzerinde çalışarak daha da geliştirilmelidir.

Kadına şiddeti bunu yaratan tüm koşulları ortadan kaldırmadan tek başına cezalandırma ile de bitiremeyeceğimizi düşünüyorum. yaşamın her alanında kadınlar yönetim kademelerine yükseldikçe, eşit temsil kabul gördükçe kadın erkek daha güzel günlerde, barış içinde sevgiyle yaşayabilecek.

Ülke geleceğini nasıl görüyorsunuz, sıklıkla bahsettiğiniz kurucu değerleri bize de kısaca anlatır mısınız?

Bugünkü tablo vahim ama Türkiye kaynakları zengin bir ülkedir bunu hızla aşabiliriz, buna inanıyorum. Bir muhalife sorsanız, bugünün kötü koşullarını iktidara bağlar oysa ben muhalefetin de bu suçta önemli bir payla ortak olduğunu düşünüyorum.

Bu bağlamda mecliste yer alan muhalefet partileri maalesef halkın onlara verdiği iradeyi, gücü yerinde ve yeterince kullanamıyorlar ve iktidar bunu gördükçe kendi kuyusunu da kazarak ülkeyi olumsuz bir geleceğe götürüyor.

Kurucu değerlerin ilki her alanda bağımsızlıktır ve bunun sonucu olarak ta tarımda, endüstride, günümüzde kendine yeten teknolojilerin sahibi olmaktır. Kurucu değerlerin ilk terk edilişi 1946 da ABD ile yapılan, bağımsızlığımızı terk ettiğimiz anlaşmalardır. O günden sonra emperyalizme bağımlı ekonomik ve siyasal yapılar ülkeyi yönetti.

Hem iktidarı şekillendirdi emperyalizm hem de muhalefeti. Gelecek güzel günler için kurucu değerleri yaşatmalı ve ülkemizi yeniden siyaseten ve iktisaden bağımsız Türkiye hedefine yönlendirmeliyiz.Güçlü, tam demokrasi sahibi olmalıyız.

Bunlara ulaştığımızda tüm tehlikelerden de arınmış olacağız, bu uğurda herkesi emek vermeye davet ediyorum.

medyafaresi.com