Pucca'nın kardeşi: Kitabımda mazoşist seks sahneleri var
Kitabında karanlık bir dünyanın kapılarını aralıyor. Aşk, seks ve ayrımcılık... Hepsini sansürsüzce anlatıyor. Onu Pucca’nın kardeşi olarak tanıyan da var, sosyal medya paylaşımlarından bilen de...
Hürriyet'ten Hakan Gence, Zodi ile buluşup ilk kitabı ‘Siyah Kelebek’i konuştu.
İşte Hakan Gence'nin o röportajı...
Öpücükle selfie çeken bir kız, nasıl oldu da distopik bir roman ortaya çıkardı?
Vallahi Star Wars izliyor, Murakami okumayı seviyorum. Bu yazdıklarım nasıl çıktı ben de bilmiyorum. Klişe olacak ama klavyenin başına geçtiğinde sen sen olmuyorsun. Altbenliğinde sakladığın kimlikler ortaya çıkıyor ve yazmaya başlıyorsun. Biraz şizofrence ama öyle...
‘Siyah Kelebek’te karanlık bir evren, güneşe tapan insanlar, sınıf farkı ve seksin en sınırsızı var... Bu dünyayı nasıl yarattınız?
Normalde hikâye 1960’ların Türkiye’sinde geçecekti. Ana karakterimin adı Elif’ti. Sonra ona bu kadar büyük tecavüz sahneleri yazamayacağımı anladım. Bu sefer ‘Jessica’ diye bir karakter üzerinden olayları anlatmaya çalıştım. O zaman da 1990’ların aşk ve romantizm hikâyelerine benzemeye başladı. Bir dünya ortaya çıkarmalıyım diye düşündüm. Orada istediğim her şeyi yaparım ve kimse karışamazdı. Böylece sınırlar ortadan kalktı.
Gerçekten yaşadığımız dünya bu kadar karanlık mı?
Bence daha karanlık, daha iğrenç ve daha çirkin... Benim evrenimde amaç uğruna bir şeyler yaşanıyor. Ama yaşadığımız dünyada kadın tecavüzleri ya da diğer şeyler o kadar gerçek ki bu gerçekle yaşamak çok daha acı.
Peki ne kadarı Türkiye?
Anlattığım altüst sınıf farkı Türkiye’de de yaşadığımız bir şey. Onun dışında herkesin kendini yüce zannettiği ülkeyi Amerika ve İsrail’den feyz alarak yazdım. Tabii etiketlenme durumu günümüzde var. Hepimiz yapıyoruz. Mesela ben kılık kıyafetine baktığım zaman küçük aklımla kendime yakın görmediğim birini etiketleyip uzaklaştırıyorum. Bunu yapmadığını söyleyen de Pollyanna’dır.
Kitapta bolca mazoşist seks sahnesi var...
Belki sadistimdir. O yüzden mazoşist hikâyeler yazıyorumdur. Bilmem belki de acı çektirmekten keyif alıyorumdur. Ama acı çekmekten keyif almıyorum. Ya aslında mazoşist değilim Hakan ya... Tatlı bir köpeğim, güzel bir yaşamım var...
Ruhunun derinliklerinde olabilir...
Ben de farkındayım, ruhumda bir sorun var. Yazdığım bütün hikâyeler bir yerde patlak verip birine acı çektirmek üzerine dönüşüyor.
Grup seks, eşcinsellik, fetiş... Babanız bu fantezilerinize ne tepki verdi?
Yazarken değil ama sen söylerken şimdi neler yapmışım diyorum. Bunlar görmezden geldiğimiz ama dünya üzerinde yaşanan şeyler. Babama gelince, o okuduğunda “Kızım sen ne yapmışsın” diye okuyamamış. Herhalde küçük kızından bu kadar sert şeyler beklemiyordu. Çevremdekiler de “Sen nasıl bir manyaksın” diyor ama bu durum gerçekten hoşuma gidiyor.
Peki acıyla mutlu olmak mümkün mü?
Hepimiz acıyla mutlu oluyoruz. Doğduğumuz anda bile şaplak yemiyor muyuz? Hayata ağlayarak geliyoruz.
Siz de karakterleriniz gibi sistemi sorguluyor musunuz?
Belki üzücü bir şey ama ben sistemi kabul ettim. Milyonlarca yıldır dünya böyle ve artık böyle de devam eder. Yakında muhtemelen gezegen bizden nefret edip bizi kendi üzerinden atarak insanlığı yok edecek. Bu yüzden sistemi değil varoluşu sorguluyorum, evrendeki noktayı arıyorum. Bulabilirsem de o noktaya “Sen neymişsin be abi” diyeceğim.
ÇOCUKKEN TUĞÇE KAZAZ GİBİ ÇOK DİN DEĞİŞTİRDİM
Gerçek adınız ne?
Merve.
Neden size Zodiyaklı (Zodi) diyorlar?
Uzayı çok seviyorum. Zodiyak da uzayın çöplüğü. Bir blog açtım ve orada Zodiyaklı diye yazılar yazmaya başladım. Ablamın (Pucca) blog’u da almış yürümüştü. O da yazılarında benim adımı Zodiyaklı diye geçirince öyle kaldı.
Pucca’nın kitapları tuttu, ben de bir kitap yazayım, o rüzgârdan nasibi alayım mı dediniz?
Eğri oturup doğru konuşalım. Tabii kız kardeşimin rüzgârından faydalandım. Hikâyemin arkasındayım ama eğer kız kardeşim ünlü olmasaydı bugün benimle röportaj yapmazdın.
Yazmadan önce ne yapıyordunuz?
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde hukuk okuyordum ama Roma Hukuku’na kadar dayandım ve bıraktım. Zaten çalışkan değildim. Yani tamamen kendi gerizekâlılığımdan beceremedim. Sonra başka bir bölümde de okumadım. Pek de ihtiyacım olmadı.
İki sıradışı kız kardeş... Nasıl bir evdi sizinki?
İzmirliyim. Üç kardeşiz. Bir de erkek kardeşimiz var. Babam memurdu. Beş yaşımda annemle babam ayrıldı. Yaşadıkları güzel bir ayrılık değildi. Geri dönüp arkadaşlık kuramadılar. Biz babayla büyüdük. Çok eğlenceliydi. Çünkü kız çocuğu olarak babayı çok rahat kandırabiliyorsun. Mesela ergenliğim boyunca ‘kızsal ihtiyaçlarım var’ diyerek adamın maaşının yarısını aldım.
Anneyle görüşüyor musunuz?
Ayrıldıktan sonra uzun süre görüşmedik. Sonra affettim, artık görüşüyoruz.
Babanız hayatlarınızı bu kadar cesurca ve insanların gözü önünde yaşamanıza ne diyor?
Ben çocukken Tuğçe Kazaz gibi çok din değiştirdim. Evrendeki noktayı arıyordum. Bu yüzden bütün inançları sorguladım. Babam da neye inanırsam inanayım bana kaynaklar getirdi ve doğrusunu anlattı. Dolayısıyla yine yaptıklarımın arkasında duran bir baba var.