Rekortmen Dizilerin Yazarının Bilinmeyen Hayat Hikayesi...
Kitaplarından uyarlanan diziler üç ayrı televizyon kanalında izleyiciyle buluşan Gülseren Budayıcıoğlu’nun bilinmeyenleri ve hayat hikayesi ortaya çıktı...
Kitapları en çok satanlar listesinde, kitaplarından uyarlanan diziler üç ayrı televizyon kanalında izleyiciyle buluşan Gülseren Budayıcıoğlu’nun bilinmeyenleri ve hayat hikayesi ortaya çıktı.
Hürriyet gazetesi yazarı Zeynep Bilgehan’a konuşan Budayıcıoğlu, tıp fakültesi ile TV spikerliği arasında kaldığını anlattı. TRT’de o dönem çalışan Budayıcıoğlu, bu durumdan bir süre sonra vazgeçti ve tercihini tıptan yana kullandı.
Budayıcıoğlu o günleri, “O sırada televizyonda kadrolu memurdum. Tüm Türkiye beni ‘Televizyondaki kız’ olarak tanıyordu. Fakat Ankara Üniversitesi’nin o zamanki rektörü Prof. Rıdvan Ege, ‘İki yerde memurluk olmaz! Bu devam ederse işine son verilecektir’ diye ortalığı ayağa kaldırdı. Ekranda, kim bilir ne zaman çekilmiş bant yayınlarını görüp ‘Bu ne zaman çekildi!’ diye telefonlar ediyor, dedektif gibi peşime takılıyorlardı! TRT’den izin yazım da vardı, yani kaçak iş yapmıyordum ama dayanamadım ve istifa ettim. TRT’den de ayrıldım. Tercihimi tıptan yana kullandım ama kırgındım” sözleriyle anlattı.
BAŞLADIĞIMIZDA ADIMIZ ‘DELİ DOKTORU’YDU
Gülseren Budayıcıoğlu, muayenehane günlerini “‘Mabedim’ dediğim odamda uzun saatler çalışırdım” diye anlatıyor: “Hacettepe bana mesleği Türk örf ve adetlerine de dikkat ederek yapmayı öğretti. Hastalarımızı annemin misafir karşılamayı öğrettiği gibi bizzat karşılardık. Başladığımda adımız ‘deli doktoru’ydu. Beni Ankara’da ilk bankacılar keşfetti. Sene 1990’lardı. Eskiden ünlüler gelince özel odalarda saklardık; psikiyatriste gelmek utanç kaynağıydı. Türkiye’de bu anlayışın değişmesinde çok katkım olmasının hazzını yaşarım. Kitap macerası Irvin Yalom’la başladı. O kendi ülkesinin hastalarını yazar. Birinin de bizim insanımızı yazması gerekiyordu. Biz psikiyatriyi Batı’dan aldık fakat ülkemizde onlar gibi uygularsak hastayı anlayamayız. Sana ayda bir defa gelebilen adama şefkatle yaklaşmazsan nasıl faydalı olabilirsin?”
‘FEDAKÂR DUYGULU ÇEKİNGEN VE ALINGANIZ’
Peki halkımızın genel psikiyatrik özellikleri nelerdir? Yanıtı: “Her düşüncemizde köklerimizin etkisi vardır. Bizler padişahlık rejimiyle yönetilmiş, kudretli bir devletin çocuklarıyız ama bu totaliterliğin baskısıyla acı ve fedakarlıklarla yaşamışız. Duygulu insanlarız; paylaşmak isterken çevremizdekilerin bizle ilgili duygularını daha çok hissederiz. Alınganız. Çekingeniz. Fedakarız. Derdimizi anlatırız ama sırrımızı anlatmayız. Biz psikiyatristler dedektif gibi olmalıyız. Kişiye iyi hissettirmezseniz perdeyi kaldırmaz ve bir daha gelmez. Psikiyatrinin başarısı hastanın devam edebilmesidir.”
‘DEPRESİF DÖNEMİN RUHU BU DİZİLER’
Hem kızıyoruz hem de izliyoruz… Her kanalda psikolojik içerikli diziler revaçta. Gülseren Hoca bir psikiyatrist olarak bu durumu nasıl değerlendiriyor? Şöyle: “COVID sebebiyle can korkusu, maddi zorluklar ve her türlü sıkıntının olduğu karamsar ve depresif bir dönemdeyiz. Şimdi komedi yapılsa pek seyredilmez çünkü ancak keyifli dönemde komediyi izleyip güleriz. İnsanların içi karanlık. Üstelik ben acıları telafi ederek gösteriyorum. Terapide de önce acılarla yüzleşir, üzülürüz. Sonra açılan yaralara merhem sürülür. İzleyicilere sonra kendilerini iyi hissettirebiliyorsak ne mutlu! Peki başka zamanda olsa seyrederler miydi? Evet, yüzde 100 yine seyrederlerdi… Çünkü tanıdık duyguları veriyoruz. İnşallah dünya daha aydınlık günlere girerse biz de insanlara daha aydınlık şeyler veririz!
‘KIZANLARLA ARAMIZDA YAKLAŞIM FARKI VAR’
Tepkilerle ilgili de şunları söylüyor: “Kızan meslektaşlarımla, benim psikiyatriye bakışım arasında fark var. İtiraz edenler Batı psikiyatrisini uygulayanlar… Türkiye’deki bütün insanlarımızı tek tek terapi odama sokup rahatlatmak isterdim. O kadar güzel mesajlar geliyor ki, insanların benzer hayatları görüp düzelmelerinden çok mutlu olarak ‘Ay ne güzel bir daha, bir daha yazayım!” diyorum. Dizilerdeki terapi sahnelerine aç bir kitle var. Tek derdim benzer sıkıntıları olan insanlara ışık tutmak. Hikâyelerin hepsinde insanlar bir yerlerden tanıdıkları hayatlarla karşılaştılar.
Peki hikâyeleri dizilere konu olanlardan itiraz gelmiyor mu? Bunu şöyle yanıtlıyor: “Gerçek olaylarda hikâyenin sadece özünü alırım. Afişe olan kimse yok. Sadece ‘Yaşadıkları benimkilere benziyor’ diyebilir. Tanınabilecek özelliklerini asla koymam. İçim rahat. Ayrıca hastalarım ‘Niye bizi yazmıyorsun, hafife mi aldınız bizi hocam!’ diye sitem ediyor. Yeni gelenler “Benimki de çok ilginç, ne olur anlat’ diyor. Yaşanılanları onore ederek verdiğimi de görüyorlar. Yoksa bana gelirler mi? Eleştirileri beni sevenlerin sitemleri gibi algılamaya gayret gösteriyorum ama bazen de çok kırılıyorum.”
KİTAPLARDAN DİZİLERE…
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun Madalyonun İçi, Günahın Üç Rengi, Hayata Dön, Kral Kaybederse ve Camdaki Kız isimli beş kitabı bulunuyor. Bu kitaplardan uyarlanan Kırmızı Oda, Camdaki Kız, Masumlar Apartmanı, İstanbullu Gelin ve Doğduğun Ev Kaderindir dizileri farklı televizyon kanallarında yayınlanıyor.
Odatv.com