Nevzat Tarhan’dan Neslican Tay yorumuna gelen tepkilere açıklama
Nevzat Tarhan, kanserle mücadelesini sosyal medya üzerinden paylaşan ve diğer kanser hastalarına verdiği destekle tanınan 21 yaşındaki Neslican Tay'ın ölümünün ardından, "seküler dünyanın dünyasallaşma rüzgarına kapılmasaydı, hastalığı düşman gibi görmezdi" ifadesini kullandı.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan, sosyal medyada büyük tepki çekmesinin ardından kansere karşı verdiği mücadele neredeyse tüm Türkiye tarafından bilinen ve geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Neslican Tay’ın ardından sarf ettiği "Neslican kızımız seküler dünyasallaşma rüzgârına kapılmasaydı, dinlerin teselli gücünden faydalansaydı hastalığı düşman gibi görmezdi!" ifadeleriyle ilgili açıklama yaptı.
Acısı herkesi etkileyen Neslican Tay’ın ardından “hastalığı düşman değil bir eğitmen gibi görme bakışı” sağlamaya çalıştığını kaydeden Tarhan, “Ancak önyargılara dokunmuşum” dedi. Eleştiriler üzerine eşini kanserden kaybettiğini ve kendisinin 'mindfulness' tekniğiyle rahatlamayı başardığını ifade eden Tarhan, gazeteci Akif Beki'nin "Hocam, yoga gurusu sıfatı ve diliyle söyleyecektiniz aynı şeyi, şimdi ne deseniz boş, sağır önyargı sloganlarına çarptınız artık, söz geçirmez duvarlarla korunuyor onlar" yorumunu üzerine de şunları söyledi:
"Akif bey çok haklısınız zamanlamam tartışılabilir ama insanların bu kadar hakikat körü olmasına dayanamıyorum, 'var mı ölüme çare' diyenlere ilaç olmak suç oldu.Kötü niyetliler, niyet okuyanlar hiç önemli değil, gizli şirk içende olanlar çok fazla ama bilim benim yanımda."
Tarhan’ın kişisel Twitter hesabından yaptığı paylaşımların tamamı şöyle:
“Mindfulness bir bilinçli farkındalık tekniğidir, stresten kaçmak yerine yüzleşerek yönetmeyi öğretir. Deneyimden kaçmak yerine ders çıkarmayı, gözlemlemeyi ve ‘şimdi, burada’ diyebilmeyi öğretir. Bilim acı ilaçtır. Neslican Tay kızımızın acısı herkesi etkilemişti. Bu vesile ile ‘hastalığı düşman değil bir eğitmen gibi görme’ bakışı sağlamak istemiştim. Ölüm bilinci herkese lazım, ancak önyargılara dokunmuşum…”