Rocco Siffredi: Türk kadınları aklımı başımdan alıyor
‘Yaşayan en büyük porno aktörü’ unvanına sahip Rocco Siffredi’nin bu cümleyi kurmak 33 yılına, 1500 ‘yetişkin’ filmine ve sayısı 6 bine yaklaşan partner ile ‘yakın mesai’ye mal oldu.
Michael Fassbender’ın bir seks bağımlısını canlandırdığı ‘Shame’ filminin en sert sahnelerinden biridir: ‘Kahramanımız’ kız kardeşiyle yaşadığı tartışmadan, hayatından, içinde bastırmakta zorlandığı hislerden kaçmak adına gece yarısı New York sokaklarında koşmaya başlar. Nefessiz kalana kadar koşar. Kendini bir seks kulübünde çaresiz bir arayış içinde bulur.
“O bendim işte...” diyor, hattın diğer ucundaki ‘porno’ efsanesi Rocco Siffredi. 33 yıla, 1500 filme yayılan porno kariyerini anlatan “Rocco” belgeselini anlatmak üzere, ‘günlük mesaisine’ ara vermiş, tüm İtalyanlığıyla, heyecanla, yüksek sesle anlatıyor: “Erkek kadın, genç yaşlı, kim ya da nasıl biri olduğu önemli olmamaya başladı. ‘Yeni’ olması yeterliydi. Sürekli daha önce tatmadığın bir lezzeti deneme ve keşfetme heyecanı asıl seni bitiren. Seksin kendisini değil, o heyecanı yaşamak yeterliydi. Zaten sekse değil o heyecana bağımlı hale geliyorsun.”
EVİNE, OĞULLARINA, KARISINA BU KADAR DÜŞKÜN BİR ADAM, GÜNÜNÜ ‘KARİYER UĞRUNA’ TANIMADIĞI YÜZLERCE KADINLA SEVİŞEREK GEÇİRMEMELİ
Venedik Film Festivali kapsamında ilk kez gösterime giren ‘Rocco’, Siffredi’nin son 3-4 senesini, tesadüfen, en zor dönemini anlatıyor. “Onlar [belgesel ekibi] için daha şahane, benim açımdan daha b.ktan bir zamanlama olamazdı” demekte haklı: Evliliği ve iki oğlu yaş aldıkça, hayat daha da zorlaşır, aile babası kimliğiyle ‘porno efsanesi’ arasındaki sınırı korumakla zorlanır. Kendi deyimiyle damarlarındaki ‘İtalyan kanı’nın ağır basmasıyla değişir her şey. ‘Çok sevgili eşine duyduğu aşk’ uğruna porno kariyerini bitirme kararı, beraberinde kritik bir kimlik bunalımı getirir, tehlikeli bir sürece girer. ‘Rocco’, tam da bu dönemin bir yansıması: “Belgesele evet dedim. Çünkü konuşacak birine ihtiyacım vardı. Hayatımın en zor dönemiydi. Başka biri olmaya çalıştım. Bedenimin, ruhumun sesine kulaklarımı tıkadım. Evine, oğullarına, karısına bu kadar düşkün bir adam, günün tamamını ‘kariyer uğruna’ sette tanımadığı yüzlerce kadınla sevişerek geçirmemeliydi. Bunu değiştirmeye kalktım. Meğer varlığımı inkâr etmeye, kendimi yok etmeye çalışmışım.”
Sektördeki ismini, Alain Delon’un, 1970 tarihli ‘Borsalino’ filminde canlandırdığı karakter ‘Roch Siffredi’den alan Roco’nun bir diğer lakabı da ‘Italian Station’ (İtalyan İstasyonu)
"Bir kadını, aklımda seks olmadan, düşünmeden ve izlemem mümkün değil. Ben böyle doğdum. Ben buyum. Bilimin kanıtladığı bir gerçek bu. Bazı insanlar normalin üstünde bir cinsel enerjiyle doğuyor"
Rocco’nun tezi şu: Bazı insanlar hayata diğerlerinden daha yüksek bir cinsel enerjiyle doğar, ‘seksüel’ kimlikleri daha kuvvetlidir. Ne yazık ki, hayatının büyük bir kısmını bu kimliği bastırmaya, öldürmeye çalışarak geçirirler. Bugün yaşanan çoğu depresyonun, stresin, kavganın temelinde bu ‘bastırılmışlık’ vardır. “Hepimiz farklıyız. Farklı bir bilgi ve yetenekle geliyoruz bu dünyaya. Buna benim ‘özel durumum’ da dahil. Önemli olan farklılığını keşfedip bununla barışmak. Biri için değişmek, beni az daha yok ediyordu.” Rocco, eşi ve oğullarından ‘Biz seni olduğun halinle, tüm farklılığınla, koşulsuz seviyoruz’ desteği görmese bugün belki bir klinikte bulacaktı. Eşinin rızası ve desteğiyle setlere geri dönmüş, eski haline (ve formuna) kavuştuğunu söylüyor. Pornografi kültürünün ‘tu kaka’ olarak görülüp karanlığa itilmesini toplumsal açıdan sakıncalı ve tehlikeli buluyor:
“Porno, sanılanın aksine, son derece faydalı ve sağlıklı. Muhafazakarlık, pornoyu bitirmek için bahane olmamalı. İnsanların evlendiği, çocuk yaptığı her toplumda seks de vardır. Seksin olduğu her yerde porno da olmalıdır.”
9 yaşındayken, koyu katolik annesine mastürbasyon yaparken yakalanır, cezası saatler, günler boyunca banyoya kapatılmak olur. İlk cinsel ilişkisini tüm arkadaşlarından önce 12’sinde yaşar. İçinde taşımakta zorlandığı cinsel enerjiyi, 15’inde hayat kadınlarıyla rahat rahat buluşabildiği kulüplerde boşaltır. Cinsel organına ve performansına düzülen methiyeler, “Porno işine girmelisin” tavsiyeleri sonucu, kısa sürece efsane ‘Rocco’ya dönüşür.
Belgeselin ana damarlarından biri de annesine olan bağlılığı, düşkünlüğü. Asıl merak konusu: Oğlunun rahip olmasını isteyen bir anne, nasıl oldu da ‘pornocu’ evladını kabullendi, sahiplendi? “Her şeyin başı sevgi ve anlayış. Annem, tanıyabileceğin en muhafazakar kadın olabilir; fakat bu bendeki ‘farklılığı’ anlaması ve anlayışla karşılaması için engel değildi.”
Asıl mücadelesini iki bacağı arasına sıkışmış şeytanla olduğunu her söyleşisinde tekrarlaması tesadüf olabilir mi? “Haz konusunda o kadar yüksek ve tuhaf bir noktaya ulaşmıştım ki set dışındaki hayatımdan mutlu olmamaya başladım. Kendi ellerimle yarattığım o devrimci Rocco, az kalsın benim sonum olacaktı. Asıl hayat, mutluluğu iki bacağının arasında aramayı bırakınca başlıyormuş. Hayat bana, geç de olsa, bunu gösterdi.”
TÜRK KADINLARI AKLIMI BAŞIMDAN ALIYOR
Rocco’nun en büyük hayallerinden biri “Rocco İstanbul’da” başlıklı bir film çekmek, İstanbul’da onlarca Türk kızıyla buluşmak, birlikte olmak. “İmkansız olduğunun, bunun hayatımı tehlikeye atmaya gireceğinin çok farkındayım, uyarmana bile gerek yok” derken, sosyolog gözlüğünden yaptığı tespitleri eklemeyi ihmal etmiyor: “En çok arzuladıklarımın başında Türk kadınları geliyor sanırım. Aklımı başımdan alıyor. Bir Türk gazeteciyle konuştuğum için söylemiyorum bunu. Tarihten, kuşaklardan beri geldiği gizli bir bilgi ve erotizm taşıyorlar. Toplum, bırak bunu yaşamalarına, hissetmelerine bile izin vermemesi üzücü. Sapkın bir düşünceden değil, insan doğasında var olan bir şeyden bahsediyorum. Bendeki merak ve onlardaki gizem, karşı konulmaz bir cazibeye dönüşüyor.
400 bin dolar
Siffredi’nin yıllık ortalama kazancı.
(Hürriyet)