Ayşe Arman'a konuşan Saadet Öğretmen kimdir?

Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman, bugünkü köşesine İzmir'de bir ilkokulda okul müdürünün çocuklara yönelik cinel istismarını ortaya çıkaran Saadet Öğretmen'i taşıdı.

Arman, Saadet Öğretmen'in "Ne kadar da cesursun' diyenlere 'Cinsel istismara uğrayan senin çocuğun olsa susar mıydın?" dediğini aktardı.  "Herkes benim gibi davranmalı, normali, doğrusu bu. Evet, birkaç yerden ödül aldım. Müteşekkirim, çok duygulandım. Ama keşke güzel şeyler için ödüllendirilsek." diyen Saadet Öğretmen, "Keşke çocuklarımız adliye koridorlarında değil, parklarda, bahçelerde, güzel yaşam alanlarında olsalar." diye konuştu.

Arman'ın Hürriyet'te Hepimiz Saadet Öğretmen olmalıyız başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Hepimiz Saadet Öğretmen olmalıyız!

Ülkemizde de dünyada da korkunç şeyler yaşanıyor!

Hepiniz biliyorsunuz. Diyecek bir şey yok, Allah sonumuzu hayretsin dışında!

Mümkün olduğu kadar ruh halimizi sağlıklı tutup, sakin olup, hayata devam edeceğiz. Bugün sizinle bir güzellik paylaşmak istiyorum...

Saadet Öğretmen’i hatırlıyor musunuz? Hani, İzmir yakınında görev yaptığı bir köy okulunda, okul müdürünün küçük çocuklara cinsel istismarını ortaya çıkarmıştı. Sayesinde, karambole gelen dava tekrar açıldı ve o müdür şimdi cezaevinde.

Saadet Öğretmen, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden, çeşitli kurumlarından ödüller aldı, ben de tebrik edip, son durumları öğrenmek istedim...

Tüm Türkiye seninle gurur duydu Saadet Öğretmen, bizi aydınlat, dava ne durumda? Sapık tutuklandı mı? Çocuklar rahat mı?

O korkunç varlık -insan demeye dilim varmıyor- hâlâ içeride! Ama dava bitmedi, 9 Şubat’a kaldı. Dava günü, mahkemelerde gerginlikten, üzüntüden, stresten kalp krizi geçiren insanları daha iyi anladım.

Ben bile bir ara kalbime yenik düşeceğimi sandım. Çocuklardan birinin Adli Tıp raporu yetişti. “Ruh sağlığı bozuk” raporu vermişler, bizim iddiamızı güçlendiriyor ama tabii canım çok yandı.

Cinsel istismara uğramış olan o küçük yavru için çok üzüldüm. Hâlâ sürekli korku yaşıyorlar ve tedirginler, rahat etsinler diye, “Çıkmayacak, korkmayın!” diyorum. Çünkü hepsi ya çıkarsa korkusu, ya yeniden başımıza gelirse korkusu yaşıyor...

Sen çocuklarla görüşmeye devam ediyorsun yani?

Elbette. Onlar benim minik kahramanlarım! Onlarsız bir hayatım olmayacak. Seslerini duyunca gücüm artıyor. İnsan olduğumu hatırlıyorum. Bütün acıya, kedere ve iğrençliğe rağmen, dünyanın güzel bir yer olduğunu hatırlıyorum.

Senin hayatında ne tür değişiklikler oldu?

Saadet Özkan artık “Saadet Öğretmen”. Beni arayan, yardım isteyen her kadına güç verebilmek için mücadele ediyorum. Bayraklı Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’nde çalışmaya başladım. Kişisel gelişim ve danışmanlığa da devam. Odak noktam kadınlar ve kız çocuklar. Birbirimize destek oluyoruz, birlikte pek çok şey üretiyoruz.

Cesaretinle, basiretinle, pes etmeyişinle, “Bana ne? Beni ne ilgilendirir!” demeyişinle, pek çok insana rol model oldun... Bir de üstelik ödüllendirildin. Ne hissediyorsun?

Valla, bana “Cesursun!” diyenlere, “Değilim, yapmam gerekeni yaptım” diyorum. Hatta daha da ileri gidip, “Senin çocuğun olsa susar mıydın?” diyorum.

Herkes benim gibi davranmalı, normali, doğrusu bu. Evet, birkaç yerden ödül aldım. Müteşekkirim, çok duygulandım. Ama keşke güzel şeyler için ödüllendirilsek. Keşke çocuklarımız adliye koridorlarında değil, parklarda, bahçelerde, güzel yaşam alanlarında olsalar. Duygularım hâlâ çok karışık, tam sevinemiyorum. Çünkü bu miniklerin yaşadığı travma anlatılır gibi değil...

Ne önerirsin öğretmenlere, insanlara?

Pedofili hastası bu sapıklar çocukları tuzaklarına, güvenlerini kazanarak düşürüyor. Ve kendilerini suçlu hissetmelerini sağlayarak onlara zarar veriyorlar. Öğretmenler çocukları hep iyi gözlemlesin. “Beni aşar, beni ilgilendirmez, işimden olurum, öğretmenlik kariyerim biter ihbar edersem!” demesinler, vicdanlarını susturmasınlar. Ve çocukları bu konuda mutlaka bilinçlendirsinler...

Farkındalık yaratmaya devam edecek misin?
Elbette. Bu benim hayatımın bir parçası oldu. Çocuklara koruyucu projeler oluşturmaya çalışanlarla hep iletişim halindeyim. Bununla ilgili okullara, söyleşilere, toplantılara gider oldum. Dokunduğum her hayat bana güç veriyor. Beni yolda görenler boynuma sarılıyor. Bana çocukken yaşadıkları istismarı anlatanlar da var, “Sakın vazgeçme öğretmenim!” diyorlar. Vazgeçmeyeceğim...

Sen bir tür “kahraman” ilan edildin. Peki çevreden gelen tepkiler ne yönde oldu. Sadece destekleyenler mi var? Kıskananlar, haset yapanlar yok mu?

Vardır ama ben negatif enerjiye odaklanmıyorum. Görmezliğe, duymazlığa geliyorum. Benim için hiyerarşi önemli değil. Bana “Konuşma! Dikkat çekme, ortalıkta olma! Seni yıpratırlar!” diyenler var ama bu da benim umurumda değil. Ben kafasını kuma gömen, kendisini sürekli koruyan biri hiç olmadım. Zaten onların öğütlediği gibi davransaydım, bu mücadeleyi kazanamazdım. Ben izleyen ve seyreden olmak istemiyorum hayatta, müdahil olmak istiyorum. Benden hazzetmeyenlere söyleyebilecek tek şeyim var: Beni boş verin, gelin birlikte olup bu ülkenin çocuklarını kurtaralım...