Şahenk'e ve Ülker'e yapılan saldırıların altında ne var?
Ekonomist Besim Üstün, NYT'de çıkan ve Türk sermayesinin siyasi baskılar yüzünden Türkiye'yi terk ettiği iddiasıyla ilgili çarpıcı bir analiz kaleme aldı.
İşte o yazı:
Cuma Günü’ydü sanırım sosyal medya Sabancı Ailesi’nin bazı üyelerinin Malta vatandaşı olmasıyla çalkalandı.
Bilen bilmeyen atıp tutuyor, salıyor da sallıyor, işi Sabancı Ailesi’ni vatan haini ilan etmeye vardıranlar bile oldu. Ne hınç ne hınç, ne nefret ne nefret!
Sağdan ortaya, ortadan sola, iktidar muhaliflerinin tamamı “Türkiye yandı bitti kül oldu” demek için Sabancı Ailesi’ni malzeme yaptılar.
Onlara “Türkiye’nin sırtını yere getirmek için elinden geleni ardına koymayan” yurt dışı tüm diaspora unsurları da katılınca ortalık tam bir linç meydanına döndü.
Tabi bazı büyük abiler orada da durmadılar. Anında olayı daha büyük resme taşıyıp Ferit Şahenk, Murat Ülker isimlerini de Sabancı Ailesi’nin arkasına takıp, hepsini birden topluca vatan haini ilan ettiler.
Bazıları da “İşte görüyor musunuz bu iktidar ülkeyi çok kötü yönetiyor herkes mal derdine” düştü demeye getirdiler!
Düşünün Türkiye’nin milli gelirinin önemli bir miktarını yerine getiren Sabancılar işlerini güçlerini bırakacaklar çoluk çocuk Malta Vatandaşlığına geçecekler!
Bu yalana rağmen hiç kimse de demedi ki “Kardeşim böyle küçük ülkeler kendilerini çekici kılmak için dünya iş insanlarına yönelik vergi, ihracat ve ticaret avantajları yaratıyorlar. Dünyanın iş insanları da kişisel varlıklarında bazı avantajlardan yararlanmak için bu ülkelerin pasaportunu alıyorlar. Şu anda Türkiye’de araştırsanız herhalde yüzbinlerce kişide çifte pasaport vardır.”
Demediler. Neden? Çünkü diğer tarafda kıskançlık ve zenginden intikam hissi var. Aslında hepsi biliyorlar ki normal bir prosedürü bu kadar abartmak ve oradan Türkiye’ye “yandı bitti kül oldu” demek için Türkiye üzerinde bir büyük oyunun oynanıyor olması gerekir. Aynen öyle!
Anımsarsanız bu olay olmadan önce “İş Dünyası Murat Ülker Gibi Sermaye Kaçırmaya Hazırlanıyor! Yetişin!” diye bir yazı yazmıştım. Oldukça da ilgi gördü.
Bu yazıda iş dünyasının 2019 hedeflerinin globalleşme, dünya markası yaratma, ihracat olduğunu; bu gerçeği “yurt dışına sermaye kaçırıyor” diye ortalığı ayağa kaldırdıkları, Murat Ülker’in çok önceden fark ettiğini ve dünya markaları yaratma konusunda öncülük ettiğini yazdım.
Cuma günü bir de baktım New York Times’da “Türkiye’den sürüler halinde insan göçüyor. Sermaye de gidiyor. İşte bulardan biri de Murat Ülker” diye yazı yayınlandı. Üstelik de neymiş sosyal medyada fetö metö deniyormuş, o yüzden Türk mahkemelerinin kontrolü dışına çıkıyormuş!
Haberin ilk bölümünü yani göç haberini “net göçe bakın” diye Cumhurbaşkanlığı, diğer bölümünü de “ideolojik bir haber” diye Yıldız Holding yalanladı ama ben “yuh” demek istiyorum.
New York Times’ın bizim bildiğimiz gazetelerden farkı yokmuş! Yıldız Holding hakkında, Murat Ülker’in hakkında bir tane koğuşturma, soruşturma, dava olmadan nasıl insan kalkıp “mahkemeden kaçmak için sermaye göçürdü” diye haber yapar! Coca-Cola Türkiye’ye yatırım yapınca ABD’den sermaye mi kaçırıyor?
Hele de daha bir iki gün önce New York Times bir yazıda Türkiye’deki sıkıntıları yanı şekilde vurgulayıp Tosyalı Holding’i yere göğe sığdırmazken.
Yanlış anlamayın Türkiye’nin çelik sektöründeki başarılı şirketi Tosyalı değil derdim. Ama kimsenin tanımadığı o korkmayacak Türkiye’de kalacak ama Ülkerler, Sabancılar tası tarağı toplayıp gidecek! Çünkü Türkiye’de sanayi deyince onlar akla geliyor, Tosyalı da yurt dışına sermaye kaçırdı yazsak kim takar, kaçırmadı yazsak kim takar diye düşünüyorlar..
Özetlersem, New York Times haberi bir kere daha kanıtladı ki, Sabancılara, Şahenklere yapılan saldırılar gösterdi ki Türkiye üzerine “insan göçü ve sermaye göçü yalanı” üzerinden büyük bir oyun oynanıyor.
Bu büyük oyuna karşı iktidar, muhalefet, halk, herkese söylüyorum: İş insanlarımıza sahip çıkmalıyız. Onların sorunlarını üstten bakan devlet gibi değil tarafsızca dinlemeli ve daha fazla ihracat yapmaları, daha fazla dünya markaları yaratmaları, daha fazla iş yaratmaları için teşvik etmeliyiz.
Örnek vereyim.. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank müthiş bir iş yaptı ve kısa bir süre önce beyin göçünü önlemek için süper bir paket ortaya koydu. Bu projede araştırmacılara 1 milyon TL başlangıç ödeneği verilecek ayda 24 bin TL burs alacaklar. Ve bu destekler eş ve çocukları da kapsayacak.
Bu müthiş bir proje.. İş dünyasının değerli insan kaynağına ulaşması açısından çok önemli..
Geçen hafta ABD’de de İş Kurumu 320 bin kişinin daha yeni işe yerleştiğini duyurdu. Kıskandım. Bizim zaman kaybına değil iş üretmeye ihtiyacımız var arkadaşlar!. Bunu da devlet önlerini açacak, iş dünyası yapacak..
Diğer taraftan da devlet halka sevimli görünmek için yasaklar getirirken biraz düşünecek.. Örnek vereyim, Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, sürekli bir kantinlere öyle ya da böyle yasak getirmekle meşgul. Sanki çocuk o ürünü sadece kantinden alabilir! Başka yerde yok ya! Şimdi çoçuklar herşeyi internetten sipariş veriyorlar! Üstelik okula sayın Bakan!
Sen orda o ürünü yasaklarsan dışarda daha çok tüketileceğinden emin olabilirsin. Ama yapılan şu: biz iyiyiz, sizi kötü adamlardan koruyoruz! Kötü de iş dünyası, sermaye!
Bilmem anlatabildim mi! Oyun büyük! Bu büyük oyunun üstesinden gelmenin tek çaresi önce oyunun farkında varmak ve tüm gücümüzle iş insanlarımıza maddi desteği bir tarafa bıraktım, “manevi olarak” destek olmak, morallerini yüksek tutmak, akıllı yasalarla, bürokrasiyi azaltıp gereksiz sorunlarla kafalarını meşgul etmemek.. Hadi çeşitli nedenlerle bunları yapamıyorsunuz. O zaman sadece şunu diyorum: Hiç olmazsa köstek olmamak!
Karşımızdakilerin hedefi çok belli çünkü! Görünen sermaye kaynaklarına saldırarak Türkiye’nin bir tür hasta adam olduğuna dünyayı ikna etmek!
Medya eliyle darbe yani!
Besim Üstün