Sandra Bullock Ve Channing Tatum'lu The Lost City Filmi Vizyonda!
Başrollerinde Sandra Bullock ve Channing Tatum'um rol aldığı The Lost City(Kayıp Şehir)'de ayrıca Daniel Radcliffe ve Brad Pitt yer alıyor.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Emel Seçen'in haberine göre romantik komedinin birkaç aranan kadın yüzünden biri olarak Sandra Bullock hâlâ yaşsız hali ile The Lost City (Kayıp Şehir) adeta bizi yeniden o yıllara götürüyor. Üstelik kısa bir rolü olsa da Brad Pitt’in farklı oyunculuğu ile “işte tamam aradığını buldu, film buradan devam eder” denilen noktada, iki yönetmenli film (Adam Nee ve Aaron Nee), ters köşe yapıp Brad Pitt’i hâlâ yakışıklı, aktif ve o yele gibi saçları ile kaybediyor. Tıpkı yazarın karakteri yazarken “delete” demesi gibi.
SORGULAMALAR...
Zeki ama yaşamdan uzaklaşmış yazar Loretta Sage’in (Sandra Bullock) canlandırdığı karakterler üzerinden de tükenmişlik sendromu sunuluyor. Kendisini popüler medyaya sürükleyen, kitaplarının kapak yıldızı olarak parlayan “Dash”i canlandıran ve küçük bir kasabadan çıkmış olan Alan’ın (Channing Tatum) magazinel hali ile Loretta’nın yalınlığı ve eski yaşamını özlediği anda, hayat mı, romanlar mı, macera mı, eskiler mi gerçekliğinde, yönetmenler, Sandra Bullock ve Channing Tatum’un üzerinden aşkı sorgulatıyor. Neyi, nerede bırakmalıyız? Aşkın hangi hali doğru olandır. Yeni kitabının turnesine çıkacak iken antik kayıp şehir ve bildiğimiz hazinenin peşindekiler. Kaçış, kovalamaca. İşte burada Alan’ın sadece hayalde değil kitap sayfalarından süzülerek, doğasına belki uymadığı halde bir kahraman olabilme öyküsü çıkıyor. Ya da gerçekte kahramandır da karşı taraf hâlâ eskilerde yaşadığı için mi görememiştir, burnunun dibindeki yarattığı karakteri.
ORMAN MACERASI
Harry Potter serisinin başkahramanı Daniel Radcliffe’in artık iyiden iyiye rüştünü ispatladığı filmde, onun varlığının en önemli mimarlarından yönetmen Kenneth Branagh, aynı hafta, aynı yapım şirketinden, yedi dalda oscara yürüyen filmi “Belfast” ile vizyona girerken, onun kahramanı büyülü seriden çıkarak başka maceraya geçiyor. Üstelik salgının en başlarında, Pretoria’dan Kaçış filmi sonrası adeta ileride şans verilirse çok iyi Nazi subayını da oynarım dercesine. Destansı bir orman macerasında, hem hayatta kalmak hem antik şehrin hazinesini bulmak serüveninde kılavuz bir kırmızı taç. Antikçağda iki sevgiliden birinin her gün aşkını ispatlamak için getirdiği istiridye kabukları ve onu her gün aynı tutkuyla bekleyen tacın sahibinin sevgisi, hayatta maddiyattan daha önemli olan gerçeklerin efsane değil gerçekte var olduğunu, üstelik yüzyıllardır var olduğunu tekrar hatırlatıyor. Gerçek aşk, gerçek olandır.