Savaş Ay'dan örnek ''cenaze'' yazısı! Hıncal Uluç bunu okumalı!
Takvim yazarı Savaş Ay'dan Defne Joy hakkında Hıncal Uluç'a örnek olacak yazı. Demek ki İlker Yasin koşulsuz seviyormuş...
Hıncal Uluç’un, Defne’nin ardından kaleme aldığı utanç yazısının yanında Savaş Ay’ın ne kadar da anlamlı yazdığı anlaşılıyor.
Savaş Ay, cenazedeki izlenimlerini ve özellikle Defne’nin eşi İlker Yasin’in duruşunu kaleme aldı.
İşte Savaş Ay’ın bugünkü yazısı;
Ben de oradaydım.
Defne Kızın cenazesindeydim ben de. Aslında sonuna kadar izlemem gereken Erzurum Kış Oyunlarını yarıda bırakıp, ilk uçakla İstanbul’a döndüm onunla vedalaşmak için. Oradaydım ve kendi gözlerimle görüp, kulaklarımla duydum; kim ne diyor, nasıl nasıl davranıyor, ne şekil yorumluyor olanı, öleni, kalanı?
Çok arkadaşı, ahbabı, dostu, akrabası, hısmı vardı. Tamam tamam da geç onu.
Ünlülerden kankaları, meşhur meşhur patronları, camide duvar dolduran çelenk yığınları vardı... Amenna lakin hepsi boş, hepsi gelip geçici.
Dün Zincirlikuyu’da sadece 3 kişi önemliydi benim için.
Birincisi 18 aylık bebeği Can... CNN’de Arda adlı bir muhabir varmış. Onun da aynı akran bebeği varmış. Defnegillerin aile dostlarıymış, Arda’nın eşine emanet etmişler. "Can’dan anacığına bir veda olsun için de, en sevdiği oyuncağını, gri metalik renkli oyuncak arabasını getirip uzandığı mezarda başının altına koydular Defne kızın.
İkinci önemli, anası Hatice’ydi. Gayrısı yalan ağlarken, o bırakın ağlamayı, kızıyla birlikte ölmüş de şimdilik sureta göze görünüyor gibiydi. Tüm İzmir’de "Deli Hatçe" denen bu acılı kadının deliliğini iyi bilirdim ben. O lakap, delişmen yüreciğinden, sokaktaki kör kediye, çarpık ağaca bile kıymetli insan muamelesi yapmasından, üşürken bir fakir görse sırtından mantosunu çıkarıp vermesinden mülhem bir koca kalpli kadındır o.
Ve nihayet dünkü elem keder meydanının en "Koca" yürekli adamı. Defne’nin eşi, Can Bebeğin babası İlker Yasin Solmaz...
Onu hayatımda ilk kez dün gördüm. Mezarın başında, yıkık, kırık, sönük hallerde ve o kalabalığa rağmen tarifsiz bir yalnızlık içinde ’yakaladım’ genç adamı.
Niye miydi o yalnızlık?
Dürüstlük oyunu oynayalım, bulalım cevabı. En içten, en üzgün, en yangın görünenin bile kafasının kıyısında o tahrip edici soru pusu kurmuştu yalan mı?
"Defne... Bir başkasının evinde... yeni tanışmış hem de..."
İşte bu berhava edici sorunun şimdilik suskun sorgucularına inat, sahip çıkmıştı çocuğunun anasına da, anısına da. ’Koşulsuzca sevmek’ en büyük sevmektir, kanıtladı bunu herkese İlker Yasin Solmaz.
Şunca yılın insan sarrafı, felek çemberi yırtanıyım ey ahali. Ben insan evladının yüzüne, gözüne, hali ahvaline bakıp biraz olsun ’ne olduğunu’ anlayabiliyorsam, anladım o genç adamı. O adam sevdası dışında hiçbir şeyi sorgulamadan, Defne’yi çok ama çok ama çooook seviyordu. O adam, o mezar başında, 2 adım ötemde titrek eller, dişlenen dudaklarla taa derinden içinden bir yerlerden yağmur yüklü ağlıyordu...
HINCAL ULUÇ NE YAZMIŞTI?