Scientology gerçekleri: Karabüyü, şantaj, işkence
Scientology Kilisesi'nin eski üyelerinin çektiği belgeselde, Kilise'nin Tom Cruise ve John Travolta gibi üyeleri yanında, diğer üst düzey üyelerine de işkence ettiği iddia edildi.
Scientology tarikatının eski üyesi Lawrence Wright’ın 2013’te yazdığı bir kitaba dayandırılan ‘Going Clear: Scientology and the Prison of Belief’ (İtiraf Etmek: Scientology ve İnanç Hapishanesi) adlı belgesel dün ABD ’nin HBO kanalında gösterildi. Aralarında Tom Cruise ve John Travolta gibi ünlü Hollywood yıldızlarının da bulunduğu Scientology tarikatı hakkındaki belgeselde çarpıcı iddialar yer alıyor.
‘Going Clear: Scientology and the Prison of Belief’ (İtiraf Etmek: Scientology ve İnanç Hapishanesi) adlı belgeselde yer alan iddialara göre Kilise, Tom Cruise’u ve çocuklarını Kidman’a karşı dolduruşa getirmiş, hatta Kidman’ın telefonlarını dinlemişti. Belgeseldeki skandallar bununla da bitmiyor. Eski Kilise üyelerinin itiraflarına yer verilen belgeseldeki iddialara göre kilise pek çok üst düzey görevlisine fiziksel ve psikolojik işkence ile baskı yapıyor, onları ayrılırlarsa haklarındaki gerçekleri ortaya dökmekle tehdit ediyorlar.
Söz konusu belgeselde, ‘Taxi to the Dark Side’ belgeseliyle 2008 yılında Oscar alan yönetmen Alex Gibney’nin imzası var. Kitabı yazan Lawrence Wright, eski Scientology üyesi Paul Haggis ve kilisenin eski sözcüsü Mike Rinder da belgeselin yapımcılığını üstlendi.
Huffington Post’ta yer alan habere göre ilk kez pazar akşamı HBO kanalında gösterilen belgesel, Scientology Kilisesi olarak bilinen grubun kirli çamaşırlarını ortaya sererken, daha önce bu grubu duymamış olanlara da ayrıntılı bilgiler verdi.
İşte Scientology belgeselinde yer alan detaylar:
1. L. Ron Hubbard Scientology’yi nasıl yarattı?
Scientology’nin eski yöneticilerinden ve üyelerinden olan Paul Haggis’in ifadesine göre, Scientology üyeleri OT III adlı bir seviyeye yükseldikleri zaman, onlara gizli bazı belgeler gösteriliyor. Bunlardan bir tanesi de, Scientology’nin kurucusu L. Ron Hubbard’ın el yazısının bulunduğu, Scientology’nin neden var olduğuna dair bir belge. Söz konusu belgeye göre 75 milyon yıl önce Xenu adlı galaktik bir diktatör insanları dondurmuş, ardından Dünya’daki bir volkanın içine atmıştı. Burada vücutlardan ayrılan ruhlar, ya da diğer adıyla “tetanlar”, yeni doğan başka vücutlara girmişti. Hubbard’a göre, vücutlarımızda birden çok tetan bulunuyor ve yaşadığımız gerginlikler ile korkuların sebebi de bu. (Görsel: South Park'ın Scientology'yi konu alan "Trapped In The Closet" (Dolapta Sıkışıp Kalmak) başlıklı bölümündeki Xenu tasarımı)
2. Hubbard kara büyüyle ilgilenen bir kültte vakit geçirdi
Scientology’yi kurmadan önce Hubbard, roket bilimcisi ve kimya mühendisi Jack Parsons’la arkadaştı. Parsons ise Ordo Templi Orientis (OTO) adında, Aleister Crowley’nin öğretilerini takip eden bir kara büyü kültünün üyesiydi. Going Clear belgeseline göre Hubbard bir süre bu kültün özel bir operasyonunda, Parsons’ın yazmanı ve asistanı olarak çalıştı. Operasyonun amacı ise “Tanrıça benzeri bir kadını hamile bırakmak ve bu yolla anti-Christ’ın doğmasını sağlamak” idi.
3. Scientology üyeleri ceza için 10 metreden aşağı atılıyordu
Scientology’nin paramiliter bir kanadı olan Sea Org’un eski üyelerinden Hana Whitfield, belgeselde Hubbard’ın “Ahlak” (Ethics) adıyla yazılı bir cezai sistem yarattığını anlattı. Oturumlar sırasında hata yapanlar, bu kurallar çerçevesinde cezalandırılıyordu. Daha sonra ceza alan kişiler Hubbard’a ait olan, yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki bir geminin güvertesinden suya atılıyordu.
4. Hubbard ikinci eşine kızlarını öldürdüğünü söyledi
Hubbard’ın ikinci eşi Sara Northup, psikolojik yardım almadığı takdirde kocasını terk etmekle tehdit etmişti. Belgeselin iddiasına göre Hubbard bu olay üzerine kızları Alexis’i kaçırmıştı. Northup’ın yazılı açıklamasına yer verilen belgeselde, Hubbard’ın eski eşine “kızlarını parçalara ayırdığını ve bir nehre attığını” söylediği belirtiliyor. Daha sonra ise eski karısını tekrar arayarak kızlarının aslında hayatta olduğunu bildirmiş.
5. Scientology’nin üst düzey yöneticilerini tuttuğu bir “esir kampı” vardı
“Spanky” lakaplı eski Scientology üyesi Sylvia Taylor, belgeselde bir dönem John Travolta’yla gizli bir ilişki yaşadığını anlattı. Bunun üzerine tarikat Taylor’ı Rehabilitasyon Proje Kuvveti (Rehabilitation Project Force, RPF) adı verilen bir yere gönderdi. Taylor buranın “yeniden indoktrine olabilmek için gönderilen bir esir kampı” olduğunu söylüyor. Belgesele göre RPF’ye gönderilen insanlar 30 saat boyunca ağır işlerde çalıştırılıyor, 3 saat dinleniyor, yemek artıkları yiyor ve kirli, nemli yataklarda yatmak zorunda bırakılıyordu.
6. FBI’ın yaptığı Scientology baskını, tarihteki en büyük baskınlardan biriydi
8 Temmuz 1977 tarihinde FBI, Scientology’nin Los Angeles, Hollywood ve Washington D.C.’deki merkezlerine bir baskın düzenlemişti. Söz konusu baskın, FBI’ın o zamana kadar yaptığı en büyük baskındı.
7. Scientology Kilisesi hükümete ait belgeler çaldı
Belgeselde pek çok Scientology üyesinin 70’li yıllarda Adalet Bakanlığı ve ABD Milli Gelirler İdaresi’nde (Internal Revenue Service, IRS) önemli pozisyonlara yerleştirildiği söyleniyor. Böylece kiliseyi ilgilendiren ya da kilise karşıtı belgelerin toplanması ve yok edilmesi sağlanmış.
8. Kilisenin elinde John Travolta’ya şantaj yaptığı belgeler var
Belgeselin dayandırıldığı kitabın yazarı Lawrence Wright, Travolta’nın kiliseden ayrılmak istediğini, ancak kilisenin Travolta’yı engellemek için elinde “şantaja yönelik bir halkla ilişkiler paketi” tuttuğunu söylüyor. Söz konusu pakette Travolta’nın kiliseye girerken yaptığı mülakattaki “ona zarar verebilecek” türdeki bilgilerin bulunduğunu da ekliyor. İddiaya göre Travolta bu görüşmeler sırasında videoya çekilmek istememiş, ancak odaya yine de gizli kameralar yerleştirilmiş.
9. Tom Cruise ve kilise, Nicole Kidman’ın telefonlarını dinledi
Kilise yetkilileri, o dönemde Nicole Kidman ile evli olan Tom Cruise’un Kilise’den uzaklaşmaya başladığını fark etti. Bu dönemde Kidman’la arası bozulan Cruise, iddiaya göre eşinin telefonlarının dinlenmesini istedi ve Kilise de Cruise’un ricası üzerine bunu gerçekleştirdi.
10. Kilise Cruise’un Kidman’la ayrılığı sonrası ona bir kız arkadaş “ayarladı”
Wright’a göre Cruise, eşi Kidman’la ayrılığından sonra “yeni bir kız arkadaşa ihtiyaç duyduğunu” söylemişti. O sırada yeni bir Scientology merkezinin açılışı için İspanya’da bulunan yıldız için Kilise genç bir Scientology üyesini “ayarladı”. İddiaya göre Kilise Nazanin Boniadi adlı genç aktrisi Cruise için uygun buldu. Daha sonra Boniadi’nin diş tellerini çıkarttırdı, ona 20 bin dolar (yaklaşık 52 bin TL) değerinde kıyafetler aldı ve sonra da saç rengini “Cruise’un istediği şekilde” değiştirdiler. Cruise’un kız arkadaşı olacağı “bildirilen” Boniadi, bu ilişkiye uzun süre devam edemedi. Öte yandan Boniadi’nin kiliseyle bir gizlilik anlaşması imzaladığı, sonrasında Homeland dizisi ile Iron Man filminde rol kaptığı ve giderek daha da ünlü olduğu belirtiliyor.
11. Oscar’lı yapımcı Paul Haggis, kilisenin lezbiyen kızlarını tehdit etmesi üzerine kiliseden ayrıldı
Crash ve Casino Royale filmlerinin Oscar’lı yapımcısı Haggis, 2009 yılında Scientology üyeliğinden ayrılmıştı. Belgeselde 30 yıllık üyelikten sonra kiliseden ayrılan Haggis’in, bunu kilisenin homofobik hareketleri yüzünden yaptığı iddia ediliyor. İddiaya göre Haggis’in eşcinsel olan kızları babalarına giderek Kilise’nin onları tehdit ve taciz ettiğini söylemişti. Haggis de bunun üzerine ayrılmaya karar verdi. Haggis bu olayı duyduktan sonra oldukça konuşulan bir mektup yazmış ve Scientology’den ayrılmıştı. Kilise doktrinlerine göre homoseksüel olmak bir hastalık olarak görülüyor.
12. Scientology 1.5 milyar dolar net değere sahip
Kendisini kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak gösteren Scientology Kilisesi, son vergi kayıtlarına göre 1.5 milyar dolar, yani yaklaşık 4 milyar dolar net defter değerine sahip.
13. Üst düzey yöneticilere Queen’in Bohemian Rhapsody şarkısıyla işkence edildi
2004’te Kilise’nin başında olan David Miscaviage, Sea Org’un üst düzey kademelerindeki bazı üyelerinin kısaca “Çukur” olarak bilinen bir yere götürülmesini emretti. İddiaya göre Kaliforniya’da bulunan ve varlığı gizli tutulan Çukur’da üyelere işkenceler yapıldı ve kiliseye yönelik suçlarını itiraf etmeleri istendi. Fiziksel şiddet gören üyeler, aynı zamanda aşağılayıcı hareketlere de maruz bırakıldı. İddiaya göre Çukur’da tutulan üyelerden birisine “diliyle tuvaletin yerlerini temizlenmesi” söylendi. Bir başka işkence yöntemi ise, Bohemian Rhapsody eşliğinde “sandalye kapmaca” olarak bilinen oyunun oynatılmasıydı. Müzik durdurulduğu sırada oturacak sandalye bulamayan kişiler kiliseden atılıyordu.
14. Üyeler kiliseden ayrıldığı takdirde aileleri ve arkadaşlarıyla bağları koparılıyordu
Pek çok Scientology üyesinin tarikatta kalmaya devam etmesinin ardında “bağların koparılması” korkusunun yattığı söyleniyor. Zira Kilise’den ayrılmak isteyen bir kişinin aile üyeleri, eşi, çocukları ve arkadaşları da Scientology’de ise, ayrılıktan sonra “bağlarını koparmaları” emrediliyor. Bu da yapılmaz ise, ayrılan kişiler Potansiyel Sorun Kaynağı (Potential Trouble Sources, PTS) ya da Baskıcı İnsanlar (Suppressive Persons, SPs) olarak yaftalanıyor. Belgeselde yer alan pek çok eski Scientology üyesi, ayrıldıklarından beri aileleri ve arkadaşlarını görmediklerini de sözlerine ekledi. Kilisenin aynı şeyi Nicole Kidman ile Tom Cruise’un evlatlık çocuklarına da uyguladığı, çocuklarını annelerine karşı dolduruşa getirdiği de belirtiliyor.
Belgesel 30 Mart akşamı ABD saatiyle akşam 9’da HBO kanalında tekrar yayınlanacak.